Bir bölüm sonra 'pes' bitiyor.
Final konuşmamı bir sonraki bölüm uzun uzuna özel bir şekilde yapacağım.
Sizleri seviyorum. Eğer ki yukarıdaki videoyu izlerseniz bölümün akışı açısından faydalı olacaktır.
Keyifli okumalar.
Ayçiçeği tarlası.Ege derin bir nefes aldı ve Meyra'nın odasına girdi. Meyra gülümseyerek ona bakıyordu. Uzun uzun. Ege kıkırdadı. "Sanırım öpücüğüm Uyuyan Güzel'i uyandırmış." dedi. Meyra da kıkırdadı. Ege, Meyra'nın yanında bulunan sandalyeye oturdu.
"Ben Uyuyan Güzel'sem, sen prenssin değil mi?"
Ege gülümsedi. Zaten hep gülümsüyordu. Kafasını salladı. Meyra, kayarak Ege'ye daha sa yaklaştı. Ege de gülümseyerek yüzüyle yüzünün arasındaki mesafeyi azalttı ve bir süre düşündü. Yüzündeki gülüşü söndü ve ciddiyetle Meyra'dan kendini çekti.
"Sen uyurken ben bir şeyler yaptım Uyuyan Güzel. Bu anı mahvetmek istemiyorum ama."
"Bu anı kimse mahvedemez."
"Begüm bana elindeki videoları verdi ve çok pişman. Onunla birlikte hastanede bekledik. Sonrasında Efe'yi tutukladılar."
"Baban, buna nasıl izin verdi?"
"Gecenin bir yarısı kapı çaldı, babam ve polis arkadaşları Efe'yı tutukladı. Sanırım babam sandığım kadar vicdansız değil."
"Gözlerinin önünde baban kardeşini tutukladı yani öyle mi?"
"Bu önemli değil Uyuyan Güzel. Ben mutlu oldum."
Meyra duvara bakmaya başladı. Bunların onun yüzünden olduğunu düşünüyordu. Gözleri doldu. Ege sandalyeden kalkıp Meyra'nın yattığı yatağa oturdu. "Hayır, hayır, hayır." Meyra'nın yanağını okşamak için elini kaldırdı ama dokunamadı. Dokunmaya kıyamamıyordu. Eli havada onu öylece izledi, Meyra kafasını çevirip ona baktığında elini indirdi.
"Kendini suçlu hissetme. Bu anı kimse mahvedemez, dedin. Lütfen yapma, o şuan cezasını çekiyor. Çekmek zorunda. O yüzden lütfen buna izin verme Uyuyan Güzel, tamam mı?" Meyra kafasını salladı. "Sana çiçek getirecektim aslında ama hava yağmurlu, bisikletimi kirletmek istemedim çünkü seninle onu güneşli bir havada Çiçek Bahçesi'ne giderken kullanacağız. Sahi son geldiğimde sormuştum da cevap verememiştin, en sevdiğin çiçek ne?" Meyra gülümsedi. "Ayçiçeği." Ege telefonunu çıkartıp çalma listesinden bir şarkıyı açtı. Bu şarkı Shannon Purser'in Sunflower adlı şarkısıydı.
"Ama ben bir ayçiçeğiyim, biraz tuhaf
Eğer gül olsaydım, belki beni isterdin.Eğer yapabilseydim, bir gecede değişirdim
Senin seveceğin birine.Ama ben bir ayçiçeğiyim, biraz tuhaf
Eğer gül olsaydım, belki beni seçerdin.Ama bilmiyorsun, farkındayım
Senin için bekleyen ayçiçeğini, senin için bekleyen..."Ege gülümsedi. "Ayçiçeği." diye mırıldandı. Meyra, Ege'ye yaklaştı. Ege, Meyra'ya yaklaştı. Ege, Meyra'nın dudağına bir öpücük kondurdu. Meyra, Ege'nin dudağına bir öpücük kondurdu. Şarkı bitti, birbirlerinden yavaşça uzaklaştılar.
"Ege."
"Efendim."
"Beni Ayçiçeği Tarlasına götürür müsün?"
"Ne?"
"Ayçiçeği tarlası."
"Götürürüm."
"Gerçekten mi?"
"Gerçekten."
"Ayçiçeği tarlası."
"Ayçiçeği tarlası."
A.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pes // texting
Short Story0542*******: lütfen 0542*******: o halatı boynundan çıkar 0542*******: ve sandalyeden in 0542*******: lütfen 0542*******: yemin ederim 0542*******: her şey düzelecek 0542*******: bugün değil ama bir gün 0542*******: bir gün uyanacaksın 0542***...