I. KISIM SONU - XI. BÖLÜM

65 9 45
                                    

Ciğerlerim, ağrımıyordu. Nefes almak çok kolaydı. Soğuk değildi: Titremiyordum. Sıcacık bir yerdeydim. Sağ yanağım bi yere dayalıydı. Ama burası sıcak ve yumaşaktı. Rahatlıyordum fakat gözlerim hala kapalıydı. Açmak aklıma gelmiyordu.

Bu sırada zihnime bir şey düşüverdi. Anlamsız, çarpık. Sadece renkler vardı. Siyah, mavi ve kırmızı. Renkler şekillendiğinde çevremi bir anda deniz kapladı. Korkuya kapıldım. Yine nefes alamıyordum. Yine her yer soğuktu. Yine o deniz kızı oradaydı. Elimde hançer yoktu. Ama bu sefer hiç hareket edemiyordum. Olduğum yerde donakalmıştım.

Gözlerimi olduğundan daha fazla sıktım. Titremeye başladım. Fakat kırmızı renk gercekten şekillendiğinde o, oradaydı. Bana bakıyordu. Yüzü belirsizdi. Fakat benim baktığım tek yer kızıl saçlarıydı. Ona ulaşmak istiyordum. Elimi uzatmak. Ama elim beni beni dinlemiyordu. Haraket edemiyordum. Benden uzaklaşıyordu. Bende ondan.

Bir anda gördüğüm rüyadan sıyrıldım. Hava ciğerlerime doldu. Gözlerimi açtım. Sağ yanağım bir yastıktaydı. Yatıyordum. Tek düşündüğüm şey gördüğüm rüyaydı. Kısa sürede bir odada olduğumu anladım. Fakat yinede yattığım yerden kalkmadım: Üstümde büyük bir yorgunluk ve vücudumda gezinen hafif bir acı vardı.

Bu sırada odanın daha görmediğim kapısı açıldı ve içeri sırasıyla Patrick ve Jack geldi. Jack yattığım yatağa paralel uzanan karşı duvara yaslanmış masa ve sandalyelerin arasından bir sandalye alıp yanıma koydu. Jack yanıma oturur oturmaz söze atladı:

"Ee, nasılsın bakalım?"

"Sanırım, iyi. Ama... bana ne olduğunu anlatmanız gerek."

"Hah! Biraz yavaş ol. Hiç halimizi bahtımızı sormadan?" dedi, Patrick. Hızlıca söze karışmıştı. Odanın kapısına yaslanmıştı. Kapı açılırsa düşeceğini düşünmeden duramıyordum.

"Eh, açıkçası pek bahtını merak etmiyorum." dedim. Bu sırada yatağa oturmuş ayaklarımı aşağıya sarkıtmıştım. Jack bizi dinleyip arada kıkırdarken en sonunda bana neler olduğunu anlatmaya başladı:

"Seni bir deniz kızı, denize çekince gemide büyük, hemde çok büyük bir kargaşa başladı. Eh yani, kimse böyle bi olayı beklemiyordu. Birkaç kişi, hatta çoğu kişi seni kurtarmak için taraf almış olmalarına rağmen kaptan buna izin vermedi. Anlarsın ya bir kişi için onlarca kişi... gayet anlamsız. Ama kaptan en sonunda birkaç kişinin gitmesine izin verdi.

"Seni almaya gittiğimizde baygındın. Denizin baya bir derindindeydin. Ama neden bilmiyorum, deniz kızları bizi umursamadı. Rahatça gidip geldik. Daha sonrasında deniz kızlarından kurtulmamız gerekliydi.

"Başta kötü gözükse bile bu kadar çok deniz kızının bir arada olması bizim için iyiydi de. Birkaç saatte yarısını avlamıştık. Her şey iyiydi ama sonrasında bir korsan gemisi çok yakınımızdaydı. Ah, deniz kızlarıyla uğraşmaktan diğer herşeyi unutmuştuk. Onlar bize yaklaşırken, koskoca gemiyi görmemiştik." Derin bir iç çekti ve devam etti:

"Korsanlar, bize verilen 'ganimet'in farkındaydılar. Akıllarınca bizi yağmalıyacaklardı. Tabii, deniz kızlarını görünce nasıl da korktular görmeliydin! Deniz kızları bir anda bizim şu korsanlara saldırdılar. Hah! Orada bıraktık onları. Bence kurtulmuşlardır. Zaten tatlarının güzel olduğundan emin değilim. Ne dersin Patrick?"

"Şundan eminim ki o pasaklıların gemisi baya iyiydi. Topları... ah, gerçekten! Onları ne için kullanıyorlar? Bu kadar büyük toplarla kale bile yıkarsın!" dedi, Patrick heyecanla. Kıkırdadım. Fakat bu biraz canımı yakmıştı. Göğsüm hala iyileşmemiş gibi gözüküyordu.

"Ee, sen aşağıda nasıl yara almadan bayılıp kaldın?" diye sordu, Patrick merakla.

"Jack'in verdiği hançer olmasaydı, öyle kalabileceğimi düşünmüyorum."

"Vay be! Demek onları öldürdün!"

"Eh, yani. Neyse boşver onuda nerdeyiz biz?" diye sıkkınca sordum.

"Bunu tatil olarak düşün. İngiltere'nin bir diğer adasındasındaki* bir handayız. Annenden biraz uzak kalman gerekecek, William." dedi, Jack.

"Ne?"

Devam edecek...

Günümüzdeki Ingiltere'nin yanında bildiğiniz gibi Irlanda var.

Fakat o zamanlar İrlanda, İngiltere'nin elindeydi. Yani Ingiltere aynı Istanbul gibi iki ayrı adadan, kısımdan oluşuyordu.

Ve William, günümüzdeki Ingiltere'de yaşarken yine günümüzdeki Irlanda'ya yani İngiltere'nin bir diğer adasına gitmiş oldu. Artık ne kadar anladıysanız anlarsınız. Anlatmak istedim. Isterseniz günümüz haritalarına göz gezdirin.

Ve 1. Kısım bitti! Artık 2. Kısma, William ve deniz kızının derin öyküsüne geçtik!

Denizin Sonsuzluğu - MermaidHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin