VI. BÖLÜM - Gitmeli

54 5 23
                                    

Ağzımdan çaresizce dökülüyordu. Ne yapmam gerekirdi? Yanıma gelmesi için, elimin eline değmesi için, saçlarını okşayabilmem için, sevebilmem için. Ne yapmam gerekirdi ki? Scarlett, bağırdım. Scarlett, sayıkladım.

Şimdi ise o buradaydı. Diğer deniz kızları şarkılarını sakince söylerken o bana bakıyordu ama geriye doğru gidiyordu ta ki Scarlett diye bağırana dek. Çaresiz çağrım ulaşmıştı belkide. Deniz kızı durdu. Gözlerime bakıyordu. Yüzündeki vahşilik yok olmuştu; nazikti, kusursuzdu.

Yanına doğru yüzdüm. Aramızdaki mesafenin kapanması için daha da yakınana ilerledim. Hareket etmiyordu. Sadece bana bakıyordu. Ellerimi yavaşça kaldırdım yine ama bu sefer içimdeki tedirginlik yok olmuştu. Arkamda bağıran sesler bulanıktı. Şarkı keskin ama bir ninni kadar huzur vericiydi. Yüzüne yapışan saçlarını geriye attım. Islak saçları parmaklarımın arasından sıyrılıp kayıyordu. Yüzümde bir tebessüm oluştu.

Scarlett dikkatle elimi takip ediyor, merakla yaptıklarımı inceliyordu. Şarkı tüm hızıyla devam ediyordu fakat bir el ateş açıldı. Ses yüksek, rahatsız ediciydi. Bu şarkı gibi değildi. Ama kurşun uzağa gitmiyordu. Buraya doğru ateş açılmıştı. Hızla arkamı döndüm. Rutherford elindeki tüfekle buraya bakıyordu ve bağırdı:

"Eğer o lanet kıçını ve kendini bu lanet gemiye taşımazsan o lanet deniz kızını vururum! Ve bilirsin evlat, ben ıskalamam. Hemde bir deniz kızını, asla."

Gözlerim büyüyor, ellerim tittriyordu. Nefes almakta zorlanıyordum. Yeniden arkamı dönüp Scarlett'e baktım. Bana eskisi gibi bakmıyordu. Rutherford bağırmadan öncekiyle aynı değildi. Onu benden almaya çalışıyorlardı. Onu öldürmek istiyorlardı. Ama ben ona aittim. Scarlett'e. Ağzımda geveledim önce:

"Hayır, olmaz." Sonra sesim yükseldi.

"Olmaz." Ve bağırmaya başladım.

"Hayır! Olmaz!"

"Bu senin sorunun." dedi Rutherford ve tüfeğinin nişanına gözlerini dikti. Fakat Robbie eliyle tüfeği tuttu:

"Ona gelebilir. Bu ihtimali kaçırımayız. O yüzden şu veledi burdan çıkarın; Jack, Luke. Biz deniz kızlarını hallederiz." dedi Robbie. Geleceklerdi. Scarlett'i öldüreceklerdi.

"Kaç. Kaç. Kaç. Kaç." sayıklıyordum. Fakat o beni anlayamıyordu. Bana bakmıyordu artık. Ona doğrultulmuş tüfeklere, silahlara, onu öldürmeyi bekleyen Avcı'lara. Avcı. Bende bir Avcı'ydım. Evet, öyle. Peki ya burada ne yapıyordum? Karşımdaki deniz kızına baktım. Ve renkler yine karıştı. Bana bakan yüz vahşileşti. Elleri pençe gibiydi artık. Saçı kızıl değil kahveydi. Ve beni yemek istiyordu.

O sırada aklıma aktı. O insanları yemişti. Onlarca çocuk, insan. Acımasızdı. Sadece karnı doysun diye. Kendimi arkaya attım. Ve tenim temas etti. Arkama hızla döndüm. Jack'ti bu.

"Hemen şurdan çıkalım William!"

Hiç karsı koymadan onları beni çıkarmasını izledim. Beni gemiye çıkardıklarında ne yaptığımı düşünüyordum. Ne yapmıştım ben öyle? Histerik bir kahkaha attım. Patrick yanıma gelmişti.

"Hey, hey. William. Hiç yalnız bırakmaya gelmiyor musun, değil mi? Ha? Iyi misin? Hiç iyi görünmüyorsun." dedi hızla.

"Ben, ben, ben... bilmiyorum. Ben sadece aşağıya atla-" dedim ve sözüme devam etmedim.

"William? Neden sözünü yarım bıraktın? William." dedi telaşla Patrick. O sırada ise yanıma hızla Luck koştu. Eliyle nabzıma baktı önce. Sonra konuştu:

"Nabzı normalın çok üstünde. Onu hemen yatırıp sakinleştirsek iyi olacak. Siz deniz kızlarıyla ilgilenin ben onunla ilgilenirim. Patrick, sende gelsen iyi olacak." dedi ve kollarımdan birini omzuna dayadı. Diğer kolumuda Patrick tuttu.

Beni alt güverteye götürmüşlerdi. Fakat görüntüler bulanık gibiydi. Gözüme kesit kesit anılar yayılıyor fakat kayboluyorlardı. Aralarından seçebildiğim sadece birkaç sahne vardı: İlk gün; gemiye adım attığım ilk gün, deniz kızlarının şarkısı, denizde geçirdiğim dakikalar, Scarlett.

Ve bir anda zihnimdeki boşluk kendini gösterdi. Bir kelime, isim. Scarlett. Bu ismi nerden tanıdığımı bilmiyordum. Boştu. Aklıma kırmızı rengi akarken sorguluyordum: Scarlett'de kimdi? Ben neden sırıl sıklamdım? Patrick neden bu kadar endişeliydi?

Acı veriyordu bu his. Yarım bir anı, belli belirsiz. Rahatsız olduğum tek detay o renkti. Zihnimin her bir yanında beni gözetliyor gibiydi. Gitmiyordu, her zaman oradaydı. İnledim. Gözlerim doluyordu. Ben bir Avcı'ydım. Ben bir Avcı'ydım. Ben bir Avcı'ydım. Mırıldanıyordum. Fakat bu bana güven veriyordu. Ben bir Avcı'ydım.

Kırmızı gitmeliydi. Gitmeliydi! O zihnimi kemirmeyi bırakmalıydı ki sadece mavi kalsın. Denizin mavisi. O gitsin ki zihnimdeki boşluk da gitsin. Gitsin, gitsin!

Biri onu zihnimden çekip alsın.

Yanaklarım ıslanıyordu. Ağlıyordum. Patrick endişeyle bana bakıyordu. Elimi sıkı sıkıya tutmuştu. Bir şeyler söylüyordu. Anlayamıyordum. Görüntüler bulanıklaşıyordu. Fakat siyah her yeri kaplamadan önce yırtık fısıltılarımla konuştum:

"Lütfen... yardım edin... boş... zihnim... boş. Lütfen... yardım et. Anılarımı... al. Kızıllığı al. Kırmızı olan... her şeyi... Yok et. Lütfen..."

Devam edecek...

✴✴✴

Dikkat edenler anlamıştır. Ama neyi?  :)

Fark edene de helal.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 27, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Denizin Sonsuzluğu - MermaidHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin