(DÜZENLENDİ)Bütün senenin yorgunluğu, kaosları, olayları ve daha bir çoğu işte bugün bitiyordu sonunda. Bu aptal seneyi geride bırakıp rahatıma bakabilecektim üç ayda olsa. Tabi ne kadar rahat olacaksa... "Üniversie sınavı" denen deneyin yeni malzemesi olacak kurbanlardan biri de bu sene bendim maalesef. Daha fazla stres seviyem artmadan arkadaşlarımla eğlenerek geçirebileceğim son üç ay... Bu üç ayı nasıl ve ne kadar müthiş değerlendireceğimi hayal ederken bir andan da saçlarımı tarıyordum. Bu güzel tatile girebilmem için ilk önce şu okulun son günü furyasından kurtulmam gerekiyordu tabiki. Düşüncelere dalmış bir şekilde aynaya bakarken çalan telefonum dikkatimi dağıttı. Telefonu yanıtladığımda,
"Kızım nerde kaldın sen allah için? Ağaç oldum ağaç..""Sonunda bir işe yaramaya karar vermişsin anlaşılan." dedim muzip gülümsememle. Şu hayatta beni en keyiflendiren şey net bir şekilde Elif'in sinirlerini bozmaktı. E bu çok kolay olan bir şey olduğu içinde gün içinde fazlasıyla eğleniyordum.
Elif tabiri caizse hırlayarak,
"Ada şuan seninle uğraşacak ne mentalim ne de isteğim var. O yüzden şu salak merdivenlerden in ve 'otobüsümüze' binip gidelim." dedi otobüs kelimesini vurgulayarak. Yaptığı vurguya çok şaşırmamak gerekiyordu ne de olsa Cenk'le ettiğim kavga hala tazeliğini koruyordu."Daha fazla Cenk göndermesi yapmazsan yirmi saniye içinde yanındayım."
"Otobüsteki ayak kokusunu solurken bana Cenk uyarısı yapman için bolca vaktin olacak zaten." diyip sinirle telefonu kapattı. Ah şu saçma Cenk olayı...
Cenk benim kuzenim aynı zamanda da en yakın arkadaşımızdı. Yürümeyi, konuşmayı kısacası her şeyi beraber öğrendiğim ve yaptığım bu nadide insan tabiki en çok kavga ettiğim insanlar listesinde de birinci sıradaki yerini başarıyla koruyordu. Ailelerimiz beraber okula gidelim diye Cenk'i bir sene geç yazdırmışlardı. Bu sebepten ötürü sevgili kuzenim amcamlara yalvar yakar aldırdığı arabasıyla okula gelme lüksü içindeydi. Ve tabiki bizi okula götürmekte Cenk'in görevleri içindeydi. Tabi kavgalı olmadığımız zamanlar...
Hızlıca hazırlanarak aşağıda beni bekleyen Elif'in yanına indim. Kızgın gözleriyle gözlerim buluşur buluşmaz Elif,
"Oooo bakıyorum teşrif ettin. Bari hazırlandığına deyseydi." dedi üzerimdeki kıyafetleri hızlıca süzerek. Sabah hızlıca düz bir şort ve beyaz bir tişört geçirmiştim üzerime. Saçlarımı ise her zamanki dalgalı haline bırakmıştım. Elif'te benden pek farksız sayılmazdı."Elbise ile falan mı karne almaya geleceğimi düşündün?" dedim hafifçe sırıtarak.
"Beklediğim süreye bakılırsa gelinlikle geleceğini düşündüm." dedi tekrar gözlerini devirerek. Gülerek bir kolumu boynuna attım ve yürüken ona yapıştım.
"Tamam kızma ya. Hem bugün sonunda her gün oturup dizi izleyebileceğimiz o kutsal günlere girişimizin resmi olarak ilk günü."
Elif sabahtan beri sonunda gülümsediğinde bir 'oh' çektim. Elif ile doğduğumuzdan beri komşuyduk. Anaokulundan liseye kadar her zaman aynı okuldaydık. Doğduğundan beri tanıdığın birisi olma hissi ve güvenini beraber tadabildiğimiz için çok şanslıydık. E bu yakınlıkta beraberinde en yakın arkadaşlığımızı doğurmuştu. Birimizi yalnız gören biri hemen diğerimizi sorardı çünkü hayatımızın her adımında her zaman birbirimizin yanındaydık. Üçüncü sınıfta Elif altına kaçırdığında sınıftan gizli bütün çişi beraber temizlemeye çalışmamız, Altıncı sınıfta bana bağıran hocanın sandalyesine raptiye koyup disiplinlik oluşumuz, Dokuzuncu sınıfta Elif'in ilk erkek arkadaşı onu aldatınca bütün sınıfa çocuğun sırlarını yayışımız... Hep beraberdik ve hikayelere bakınca sürekli birbirini gazlayan bir ikiliydik. İşin içine Cenk'te girdiğinde, üçümüzün olduğu yerde bela kaçınılmazdı. Belayı çekiyorduk resmen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşman Okullar: YAZ KAMPI
Teen FictionBütün yaz tatili planlarının suya düştüğü o mistik gün... Saçma bir yaz kampı planı ve saçma insanlar... 'Feu' fransızca da ateş demekti, ve herkes Ateş ve Barut'un yan yana gelmemesi gerektiğinide bilirdi.