2

45 2 1
                                    

Uzun zaman oldu💙

Adımlarını hızlandırırken çantamdan bir türlü susmak bilmeyen telefonumu çıkardım ve
Bıkkınlıkla arama tuşunu kaydırıp telefonu açtım

"Efendim anne."

Sinirli bir sesle bıkkın sesimi bastırdı

"Telefonunu açmayınca aramaktan vazgeçeceğimizi mi düşünüyorsun?"

Sinirli sesine yine saçma bir bıkkınlıkla cevap verdim

"En azından eve gelene kadar sabredersiniz diye düşünüyordum."

Şalımın uçlarını çekiştirerek sıcak havayı dağıtmaya çalışıyordum.

"Bavulunu hazırladık kapının önünden alıp gidebilirsin "

Seslice nefesimi verdim.Hayır hayır sesim titrememeliydi.

"Tamam."

Daha fazla uzatmadan telefonu kapattım ve ağlama isteğimi bastırmak adına bir banka oturup su içmeye karar verdim.

Sakin bir parktaydım, tenha değildi ama kalabalık da değildi.Normal şartlarda oturup manzarayı izleyerek yazı yazmak çok güzel olurdu ama nerdeyse ağlayacak olmamı hesaba katarsak şartlar normal sayılmazdı.

Duygusal bir insan asla değildim ağlamayı bilmezdim bile .

İçtiğim suyu yavaşça çantama geri gönderirken gözüm çantadaki yeşil kaplı deftere takıldı.
Yazamıyorsam okuyabilirdim değil mi?

"Üzüntülüyüm.Sanki kalbimden bana sormadan açılan bir yara varmışta içinden oluk oluk kan akıyormuş gibi hissediyorum.Neye kime olduğunu bilmeden içimden taşan bu  kırgınlık 'neyin var' sorusuyla katlanarak artıyor"

Kapağı yavaşça kapattım ve gözlerimi bir damla yaş terketti.Şalımın kenarlarını düzelterek oturduğum banktan yavaşça kalktım

Eve geri geri giden ayaklarımı bir yüzleşmenin eşiğindeki giderken daha da güçlendirdim ve daha sağlam attım adımlarımı.Ben güçsüz değildim.Çaresiz hiç değildim.Kırgınlığımın duygularımın önüne geçmesine izin vermezdim.

15 dakikalık yolculuğun ardından otobüsten indim ve önümde duran Beyaz villaya göz devirdim.Buraya gelince sadece yabancılık çekiyordum.Ait olamayışlarımı hatırlıyordum.

Adımlarım evin kapısına yönlendiriyordum ki arkadan kendi ismimin bağırılmasıyla
yavaşladım

"Hilal!"

Duyduğum sesin düşündüğüm o insana ait olmamasını umarak arkamı döndüm.Sanırım sinirlenmemeye çalışmalıydım.

"Deniz demişti ama inanmamıştım doğruymuş."

Sırıtan yüz ifadesine çantamı çarpmak istedim ama muhattap olmamak adına adımlarımı tekrar villaya çevirdim.

"Ne yani cidden mi?"

Sabır ver Allah'ım.

"Rahat bırak beni"

Değiştiğim gerçeğini kabullenemeyen suratıma vuran insanlar ve beni bu şekilde de kabul eden insanlar olarak ikiye ayrılmıştı hayatım.Ne yazık ki ailem birinci katagorideydi.

Ben İspanya kökenli hristiyan bir annenin kızıydım.Annemden aldığım güzellikle ve babamdan aldığım soy adıyla meşhur bir kimliğim vardı.

Hilal Taşkıran.

Ve ben geçtiğimiz 3 aya kadar daha fazla bu şekilde yaşayamayacağımı anladım.Nefes alamadığımı yaşamaya devam edemediğimi geçte olsa anladım..

Tüm bunlar müslüman biriyle tanışana kadar çok baskın duygularıdı.

Derin eczacılık fakültesinde tesadüfen gördüğüm ve çok itici bulduğum bir kızdı.Onunla tanışana kadar müslümanlardan  nefret ederim.Çünkü ben bu nefretle büyütülmüştüm.

Onu aşağılama  girişimlerime çok mantıklı ve sağlam delilere dayalı cevaplar verince araştırmalar yapmaya başladım.Bir tarafım söylediklerinin mantıklılığını haykırırken diğer  tarafım bunların uydurma hikayeler olduğunu söylüyordu.Kinim yavaş yavaş eridi ağlamağa istediğime dolup taşdım.Sinir ve öfke beni alev gibi sararken yanlışlarla büyüdüğüm hayatımı geride bırakmaya karar verdim

Sonuç olarak kelime-i şahadet getirdim ve islamla şereflendim.

...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin