9

31 2 0
                                    




Deniz

Elimdeki kahveyi dökmemek adına adımlarımı yavaşlatarak cam kenarında gözüme kestirdiğim bir masaya oturdum.Neyseki dökülmemişti
Sonbahar gelmişti ve bunun etkisiyle havada soğuk bir esinti vardı.Biliyorum diye geçirdim içimden

benim sonbaharım bir gün bitecek.

Dün görmüştüm bunu onun yeşil harelerinde.Uzun süredir görmeyi beklediğim ufak bir duygu kırıntısı.O kadar mutlu olmuştum ki dünden beri ne olursa olsun yüzüme yerleşen gülümseme asla silinmiyordu.
Kahvemeden bir yudum alırken elimdeki deftere gözlerimi değdirdim.
O gün Hilal'in çantasından düşmüştü ve verme fırsatım olmasına rağmen vermemiştim.
Uzun zaman olmuştu ondan bir parça saklamayalı.
Okumakta aklıma gelmişti ama şimdilik hiç bir şey yapmıyordum.
Okursam Hilal'e saygısızlık yapmış olurdum.Ama içimdeki bu deli gibi isteği bastırabileceğimi hiç zannetmiyorum.

Hala sıcak olan kahve bardağını içimdeki düşüncelerin etkisiyle sıkarken elimin yanmasını umursamadım.Bazen acı iyi geliyordu.Çoğu şeye..

Gözlerim dışarıdaki manzara değip geçerken içimdeki bu isteğe daha fazla sessiz kalamadım ve elimdeki defterin yazılmış son sayfasını açıp okumaya başladım.

"Yüzüme taktığım ifadesizlik maskesiyle geziyorum sokaklarda.Susmak istiyorum.Konuşmamak,kendi sesimi unutmak.Ne kadar inkar etsem de ona ihtiyacım var.Ama.."

Yarım kalmış paragraf kaşlarımı çatmama neden olmuştu.Daha fazla okuyarak Hilal'e haksızlık yapmak istemiyordum fakat yarım kalmış bu paragraf bana sadece daha fazla düşündürtürdü.Anlamalıydım,her hangi bir şey,hissettiği bir duygu bile yeterdi.Sadece onunla ilgili bilmeliydim.
Defteri kapatıp rasgele bir sayfa açtım.

"Yeniden içimdeki titremeyle geldim sana.Böyle zamanlarda yanımda olmazsan Ne yaparım bilmiyorum.Öyle bir sarsıldım kelimelere dökmem imkansız.Öyle bir deprem geçirdim ki ölülerimi bulmam imkansız.Ben öldüğümü sandım.Parçalara ayrılıp dört bir yana dağıldım,Mahvoldum.Bir harebe gibi rutubet kokuyor zihnimin içi.Aç ve susuz bir insan gibi yazmazsam öleceğimi düşünüyorum."

Okuduğum cümlelerden kanıma karışan acı beraberinde düşüncelerimi de sürüklemişti.
Acısını bu kadar hissetmek afallamama sebep olmuşken elime dökülen kahveyi fark etmemiştim bile.

"Hay aksi" diye mırıldanırken  havadan uzatılan peçeteye gözlerimi diktim.

"Yeni taktiğin bu demek"

Alayla sözlenen sözler çenemin kasılmasına neden oldu.Neyse ki kahve deftere ulaşmadan silmeyi başarmıştım.

"Ne var Eylül?"

Eylül bir zamanlar Hilal'in en yakın arkadaşıydı.Müslüman olduğu için ona sırtını dönenlerden sadece birisiydi.

"Hilal bunu görse kahve eline değil kafandan aşağı dökülüyor olurdu biliyorsun değil mi?"

Az önce onun yaptığı gibi alayla dudaklarım kıvrıldı.

"Ukalalığından bir şey kaybetmemişsin Eylül.Git gide zekandan kayboluyor sanırım. Hilal'i senden iyi tanıdığımı biliyorsun."

Siyaha yakın gözlerini ukalalıkla üstümde gezdirdi.
"Ve aşık olduğunu."

Öfkeyle başımı çevirdim.

"Bu seni ilgilendirmez"

Masadan uzaklaşırken pis bir yılışıklıkla önüme dikildi.Uzun parmaklarını aynı yılışıklıkla boynumda gezdirirken sadece oradan defolmayı istiyordum.

"Etrafındakileri görmüyorsun."

Yüzüme iyice yaklaşmışken daha fazla dayanamayarak kaçarcasına geri çekildim.

"Hilal'den başka görmem gereken bir şey yok.Hayatım boyunca bu böyle olacak.Alışsan iyi edersin."

Yüzünde tokat atmışım gibi bir ifade oluşurken adımlarımı okulun çıkış kapısına yönlendirdim.

Eylül bana olan ilgisinden dolayı Hilal'den nefret ederdi.Önceden bunu göstermek için bir bahanesi yoktu.Fakat Hilal değişince bütün insanlardan da fazla olarak bütün pisliğini ortaya sermişti.

Otoparka doğru ilerlerken dalgın yeşil gözlerini görünce gülümsemeden edemedim.Siyah spor çantasına bir şeyler sıkıştırıyor aynı zamanda hafif esintiyle uçuşan şalını zapt etmeye çalışıyordu.

Yüzüme dünden beri arsızca yerleşen bu gülümsemeyi bir türlü atamıyordum ve onu görünce iyice suratıma yerleşmişti.

Adımlarımı iyice hızlandırırken kaybolacak bir şeymiş gibi gözlerim bir an olsun onu terk etmiyordu.

"Hilal!"

Bağırmamla çatılan kaşları kafasını yukarı kaldırmasıyla iyice ortaya çıkmıştı.Soran gözlerle bana baktığında elimdeki yeşil defteri gösterdim.

"Dün bende kaldı."

Hilal aynı yüz ifadesini korurken ben hala gülümsüyordum.Salak gibi görünmem kaçınışsız oluyordu.

"Yeni defter almadan önce söyleseydin keşke bunu."

Elimdeki kahverengi eskitme deftere bakarken gülmeden edemedim.

"Yazmadan duramıyorsun değil mi?"

Anlık bir şekilde bir tebessümün ifadesini gevşettiğini gördüğümde gözlerinden çok kısa bir duygu kırıntısının geçtiğini gördüm.

Hilal.Asla duygularını belli etmezdi.İfadesizliği çoğu insanı ona nasıl davranacağına karşı çaresiz bırakırken o bile bu durumu aşamazdı.

Fakat şimdi gördüğüm bu ince duygu.Neyin belirtisini saklıyorsun Hilal? Gözlerinden geçen de ne?

"Yine deTeşekkür ederim Deniz.Her yerde onu arıyordum."

Cevabına karşı sadece gülümsemekle yetindim.Zaten gülümsemesem bile ona bakarken bir şekilde dudaklarım kıvrılmış oluyordu.

Son kez yeşil hareleri saniyelik bir şekilde bana değip geçerken onu bendem uzaklaştıran adımlarına baktım.Neye kızmalıydım yanımda bu kadar kısa kaldığı için?

Ayakkabıyı icat edenlere mi?
Yürünecek yollar yapanlara mı?
İnandığı dine mi?

Kızmadım.Çünkü ben bu değildim.Beklerdim.Onun iyi olması yeterliydi.Onu bir şekilde anlamak bana yetiyordu.

Ya da onun parmaklarını gezdirdiği kitaplardan birini elimde tutmak.

Daha fazla çiseleyen yağmurda beklemedim ve arabamı çalıştırıp eve doğru sürdüm.

...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin