3

36 3 1
                                    

"Ben olsam çoktan o kamerayı alıp kırmıştım"

"Umrumda olsaydı dediğin şeyi yapardım belki"

Berra sıkkın bir şekilde nefesini verdi

"Bu umursamazlığını cidden anlamıyorum.CİDDEN."

Güldüm.Kendimi bildim bileli yok sayılmayı severdim.Sanki orda bulunmuyormuşum gibi,sanki hayalet gibi kabul edilmek hoşuma giderdi.Bu yüzden çoğu şeyi umursamazdım.

"Benim gözümde sadece kendini küçük düşürüyordu."

Evden eşyalarımı alıp Berra'nın evine yerleşeli 3 gün olmuştu.Ve buraya gelene kadar yaşadıklarımın üstünden 3 gün geçmişti.

2 gün sonra ayaklarımı sürüye sürüye eve geri döneceğimi sanan ailem benim hayatımda bir yerlere dahil olmaya çalışan şirket müdür yardımcımıza  benimle ilgilenmesini özellikle rica etmişti.Peki bu konuda benim fikirlerine gereken değeri gösterdiler mi?

Tabiki HAYIR.

Sürekli mesaj atıyor ve arıyordu.Bu yüzden telefonum nerdeyse sürekli kapalıydı.Ama kampüse gittiğim bir kaç seferde ders zamanımı bildiğini ve beni beklediğini anlamıştım.Ve bende çareyi  internete -birinden hoşlanlanmadığımızı ve yanımızda istemediğimizi nasıl belli edebiliriz?- gibi sorular yazmakta aramıştım.

"Hilaal.!!"

Gözlerimi kırpıştırarak şaşkınca Berra'nın suratına baktım.

"Diyorum ki Kahvaltıda  çay mı içersin kahve mi?"

"Kahve" sesim sandığımdan da düşünceli çıkmıştı.

"Alt tarafı bir şey sordum yarım saattir düşünüyorsun ya."

Oflayarak mutfağa doğru gitti.Berra çok tatlı bir kızdı.Benim aksime etrafa neşe saçıyordu.Morali bozuk bir insanı hemen güldürebiliyor ve asla umudunu kaybetmiyordu.

Ben.Bense sadece karmaşıktım.Bazen dışarı çıkıp kendimi anlayana kadar yürümek istiyorum.Bazen yaşadığım duyguların tazeliği bir yere yazamazsam ölecekmişim hissi uyandırıyordu.Bu durumlarda genelde yeşil kaptı defterim kurtarıcım oluyordu.

Uyuşuk adımlarla yerimden kalktım.siyah spor çantamı bulup içinden defterimi çıkardım.Şu an tam da öyle bir zamanın içindeydim.Yazamazsam ruhumun o hapisaneden asla kurtulamayacak gibi hissettiğim o zamanlar.

"Ne yaşayacağımı bilmeden nasılda gelmişim bu günlere kadar.Ölür gibi oluyorum.Kader denen şey iliklerime kadar işliyor.Unutmak diye bir şey yok. Hafızam hep orada ve bana devamlı saldırıyor.Her savaşımda Bir öncekinden daha güzel mağlup oluyorum."

Keşke neler hissettiğimi en yalın haliyle anlatabilsem.Keşke içimden geçenlerin birazını bile anlayabilseler.

Berra ile kahvaltımızı yaptıktan sonra kitap almak için sahafa gitmeye karar verdik.Mor şalımı çekiştirerek huysuzlandım.

"Hala mı gelmedik?"

Berra göz devirerek sorumu yanıtladı

"Evet Hilal'cim 45 saniyedir bir değişiklik yok hala gelmedik."

Oflayarak camdan dışarıyı seyretmeye başladım.Aklıma gelip duran eski anılar olmasaydı nolurdu sanki?

Ara sokaklardan birine geldiğimizde araba durmuştu hele şükür diyerek indim.Burayı çok seviyordum.Okuduğum kitapların çoğunu üniversite için Bursa'ya geldiğimizden beri burdan alırdım.Şu an 2. Sınıf olmamı hesaba katarsak 2 yıldır Ankaradan uzaktaydım ve doğruyu söylemek gerekirse şehrimi çok özlemiştim.

İçeri girdiğimizde yaşlı amcaya selam verdik ve yanındaki torunu olduğunu tahmin ettiğim kızda bize güler yüzle karşılık verdi.Ben eski ama kokusu huzur veren kitapların arasında gezerken Berra bir tanesini incelemeye başlamıştı bile.

Cahit Zarifoğlu'nun bir şiir kitabına denk geldiğimde elime aldım ve sayfalarını karıştırmaya başladım.

'Evlerle aramız açılıyor
çünkü şavaşlardan biridir evlerimizden kaçanlar1Evler boyun boyuna gelmenin habercileri
çocukları çok yaşatan serçe ağartan damlar
göğün yanaklarından sarkan gündüzleri
indirirler saçaklarından akıtarak bahçelere..'

Hepsi bu kadar değildi fakat kitapların arasından gelen gürültüyle elimdeki kitabı düşürdüm ve kafamı kaldırdım.

Noluyordu orda ?

Beğenmeyi unutmayın inşallah selametle 🖤

...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin