3. Çaylak

282 15 7
                                    


Bundan tam 17 yıl önce

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




Bundan tam 17 yıl önce.. Paramparça olmuş bir aile. Ilık geçen kış günlerinden biri. O gün hava birden bozmuştu. Güneşli hava yerini kapkara bulutlara bırakmıştı ve uzun süre dışarıda kalınamayacak kadar soğuktu. Bambaşka hayatları olan 2 kardeş vardı. Oğlan doğduğu günden bu yana sokaktaydı, ailesini tanıma fırsatı bulamamıştı. Kız ise babasıyla kaldığı kocaman villada yaşamını sürdürüyordu. Ne oyuncağı ne de arkadaşı vardı. Babası onu öyle korkarak büyütmüştü ki, onun yanında olmadığı zamanlarda bile gıkı çıkmıyordu. Daha sadece 5 yaşındaydı ve bütün bir günü sessizce bir köşede oturarak geçiriyordu. Yine de çocuk aklıyla babasına büyük bir sevgiyle bağlıydı. İşte o gün annesine çiçek toplama bahanesiyle dışarıya çıkarmıştı babası. Evden çok uzakta, ormanlık bir alanda derin kuyunun hemen kenarındaki çiçekleri topluyordu. O an babası arkasından gizlice yaklaştı ve boynundaki kolyenin zincirini açarak kolyenin kuyuya düşmesini sağladı. Küçük kız, kolyenin koptuğunu sanarak kendini suçluyordu. Yıllar sonra anladı olup biteni.. Annesinden kalan tek şey olan kolyeyi almak için kuyuya doğru eğildiğinde bir anda kendini aşağıda buldu. "Baba.. Baba kurtar beni. Çok soğuk burası. Çok üşüyorum. Baba.. Yanlışlıkla oldu, isteyerek yapmadım. Özür dilerim. Anneme çiçek toplayacaktık ya baba. Bırakma beni burada. Annem bekler, gelemezsem üzülür." kızar diye korkudan ağlayamıyordu bile. Kızıyla son kez göz göze gelen babanın, duyduğu acı dolu çığlıklar bile merhamet etmesine neden olamamıştı. Babası onu orada öylece bırakıp gitti, Leyla ise o bakışlarını bir daha hiç unutamadı.


"Anne.. Anne.." diye sayıklarken gördüğü rüyanın etkisiyle beraber yerinden sıçrayarak uyandı Leyla. Gözlerini açtığında kendini yabancı bir odada buldu, hemen karşısında da 40'lı yaşlarında yabancı bir kadın. Yarasına pansuman yapıyordu. Kendini geri çekip alışkanlık olduğu için elini yastığın altına atıp silahını aradı ama bulamadı. "Ne yapıyorsun sen? Ahh.."

"Bunu mu arıyorsun?" diyerek silahını uzattı. "Sakin ol, güvendesin. Kendine hiç dikkat etmiyorsun Leyla. Bu şekilde hayatta kalman çok güç."

"Kimsin sen? Ne istiyorsun benden?"

"Azra ben. Şimdilik sadece adımı bilmen yeterli. Zamanla tanıyacaksın beni. Senden tek bir isteğim var; bir daha hayatını tehlikeye atacak bir şey yapma. Zaaflarını işinden uzak tut. Sana ihtiyacımız var."

"İhtiyacımız derken? Açık açık konuşsana. Neyse tamam kes şu saçmalığı artık. Zaafım falan da yok benim."

"Emin misin? İnsan kimin için canını hiçe sayıyorsa zaafı o'dur."

"Tamam, gerçekten yeter bu kadarı. Ben gidiyorum."

"Nereye? Burası senin evin artık." diyerek bir çift anahtar uzattı. "Aynı taraftayız.. Ferman Karayel desem yeterli olur değil mi senin için? Yine konuşacağız Leyla. Yat dinlen şimdi."

KARA SEVDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin