BÖLÜM 11
varlığınla iyileştiremediğini yokluğunla terbiye et demişler...
Çınar, Mira'yı eve gitme konusunda ikna etmek adına önce bizi sabah kahvaltısına götürmüş kardeşim ikna olunca da bizi bizzat eve getirmişti. Araçtan inince ise Mira, eve doğru koşmaya başladı. Bende arabadan inip gözlüğünü çıkaran adama baktım. Çınar evi süzerken bende gözlerimi devirerek ona baktım "Çınar, bizimle gelmen gerekmiyordu. Tek başımıza da gelebilirdik. Ne de olsa yolu biliyoruz değil mi?"
Bana dönünce göz ucuyla beni süzerek "Burcu, bunu yol boyunca kaç defa söyledin inan sayamadım."demişti. Sende doğru düzgün cevap verseydin o halde. Bende sorumun cevabını alana kadar sorma huyu vardı sanki bilmiyor."Tamam, eve getirdin sağ ol. Her şey buraya kadarmış... Şimdi git!"
Git derken gözlerimi kaçırıp sağa sola koşturan kardeşime baktım."Abla, ben vak vaklara bakmaya gidiyorum..."der demez Mira, o tarafa koşmaya başladı. Bende arkasından seslenmedim bağırdım. "Yavaş koş Mira düşeceksin ve bakıp hemen gel." Allah'ım kendimi üç çocuklu cadı ve yaşlı anneler gibi hissediyorum.
"Sevgilim..." İşittiğim sesle önce sinirle gözümü kapatarak geri açtım. Bu adam beni delirtmek için yaratılmıştı. Arkamda dikelen adama "Sen daha gitmedin mi?" diye sordum. Arkamı dönmemle saniyelik gibi kısa sürede dudağıma öpücük bırakıp geri çekildi.
"Gidiyorum bir sorun olursa haber ver. Akşama görüşürüz..."
He görüşürüz ben seninle çok güzel görüşeceğimde daha senin etkin altın kurtulamadım. Bir kurtulayım sen o zaman göreceksin."Sinir adam!" Ben olduğum yerde sinirden kudururken Çınar, gülerek arabaya bindi. Bir de çapkın gülüşü atmasa olmazdı. Allah'ım, beni neden bu adamla sınıyorsun. Nasıl, bir günah işlemiş olabilirim.
Çınar, gidince anın heyecanıyla özlediğim eve gülümseyerek baktım. Sonunda evimdeydim. Kapıya gelip dokunduktan sonra bismillah, diyerek kapıyı açtım. İçeriye adım attığımda içerisinin kokusu bile aynıydı. Her şey yerli yerinde sanki hiç bu evden hiç gitmemiş gibiydim. Bütün anılar annemin, babamın kahkahaları. Mira'nın koşuşturması tek tek gözümde canlandı. Hiç fark etmesem de ne çok özlemiştim burayı... Eşyaların üstündeki beyaz örtüleri tek tek çektim. Bu kadar kısa sürede ne de çok tozlanmışlardı.
Evim evim güzel evim diye boşuna dememişler "Abla!" Mira, koşarak içeriye girdiğinde nefes nefese kalan kardeşime baktım."Efendim, güzelim." Az önce gülerken şimdi de gözlerim dolmuştu. Çınarla yata kalka tıpkı onun gibi dengesizleşmiştim."Abla, neden ağladın?" Kardeşim bana şaşkın şaşkın bakarken parmak ucumla gözyaşımı siliverdim..."Ağlamadım güzelim, her taraf toz içinde ondan gözlerim yaşardı. Sen de sakın bir şeye dokunma hasta olursun."
Kardeşim etrafında dönünce "Abla biz burada tek mi yaşayacağız?"diye sordu. Kocaman olan solana baktım. Çınar'ın salonunun iki katıydı."Evet, güzelim sen ve ben sadece ikimiz." Tilki misali dönüp dolaşıp kürkçü dükkânımıza geri gelmiştik.
"İyi ama dışarıda güvenlikçi abiler vardı. Onlar da gitmiş. Babam, hep onlar bizi koruyor derdi. Şimdi, bizi kim koruyacak?" Sorusunu sorarken iki elini yana açmayı da ihmal etmemişti. Korunmak neyden kimden korunacaktık? Amcam gibi bir beladan kurtulmuşken inan bana kardeşim diğerleri hiç umrumda olmazdı.
"Tatlım acaba her şeyi kafana takmasan mı?"
"İyi ama bu ev Çınar abinın evinden daha büyük abla tek başına nasıl temizleyeceksin?"Haklıydı. Ben bu evi asla bir günde temizleyemezdim."Mira, odana çıksan eşyaların yerinde mi diye baksan nasıl olur?" Kardeşim her şeye neden neden diye sorduğu için başımı ağrı saplanmıştı.