'Serseri ve Fısıltı.' 25. Bölüm

841 42 4
                                    

Seni seviyorum. Bir cümle sanırım anca bu kadar içten söylenebilirdi. İç sesini bile duymuş gibiydim. Gözleri ilk defa bazı şeyleri saklayamamanın yenilgisiyle gözlerime kilitlenmişti. Gözlerinden bile okunabilirdi. Bakışlarındaki elalık en güzel tonuna bürünmüş parıldıyordu. Bir gerçek vardı. Bu gerçek ise acınılası derecede gerçekçiydi. Beni sevdiğini söylüyordu. Başka bir insan bu yalanı asla anlayamazdı. Ama ben anlıyordum çünkü bildiğim bir gerçeklik vardı:

‘’Kötü çocuklar aşık olmaz.’’                                                      

Sesimin en soğuk yerlerinden dökülmüştü dışarıya sözcükler. Hiç umursamayan bir sesle çıkmıştı ağzımdan. Ama içimde bir yangın vardı sesimin soğukluğu kadar.

Zayn darbe yemişçesine geriye doğru sendelerken gözlerimi kırpmadan onu izledim. Sert bir bakış bürünmüştü gözlerime. Bu ben değildim. Ben hiç bu kadar incitilmemiştim. Ben hiç bu kadar düşünmezdim. Oysaki ben tamamıyla normal bir kızdım. Yanımda olan tek şey kitaplarımdı. Şimdi her şey tam tersine dönmüştü. Her zaman vücutlarına bakıp kıskandığım o güzel kızların hayatlarını yaşıyormuş gibiydim. Hani mutlu olmaları gerekirken hiç mutlu olmayan kızlardan. Kafamı iki yana yavaşça sallayıp Serserinin yanından geçtim. Ona taktığım isim buydu. Serseri. Ona en yakışan kelime buydu. Yanından geçerken derin bir nefes alıp nane kokusuyla beraber burnuma karışan sigara kokusunu son kez içime çektim. Bu an karmaşık hayatım son bulacakmış gibi bir andı. Ama ruhumda yarattığı yaralar asla geçmeyecek ve her zaman hatırlatacaktı. Hızlı adımlarımı yavaşlatıp etrafa baktım. Kalabalık bir meydanın ortasındaydım. Etrafım gülen insanlarla kaplanmıştı. Havanın soğukluğu kışın yaklaştığının kanıtıydı.  Kollarımı kendime sarıp çıplak kalan kollarımı okşadım. Kafamı aşağı eğip ne yapacağımı düşündüm. Telefonum Zayn’in arabasında kalmıştı. Bir daha asla görmeyeceğim arabasında. Birden başım döndü ve olduğum yerde sendeledim. Sabit kalmaya çalışırken beynim inatla bunu reddediyor ve başım daha fazla dönmeye başlıyordu. En sonunda kendimi yere bırakıp gözlerimi kapadım. Kendime gelmeye çalışıyordum ama bundan çok daha uzaktaydım. Omzumda hissettiğim elle gözlerimi açtım. Önümde kahverengi gözleri ile bana endişeyle bakan benden anca 3 yaş büyük olan bir çocuk duruyordu.

‘’İyi misiniz?’’

‘’Sanırım hayır’’ zorlukla gülümsemeye çalıştım. Çocuk beni dikkatlice ayağı kaldırarak yaklaşık 10 adım uzağımızdaki banka götürdü. Dizlerim titrediği için düzgün yürüyemiyordum.

‘’Yapabileceğim bir şey var mı acaba?’’ çocuğun her kelimesi beni kırmamak için dikkatlice söylendiğini bağırıyordu resmen.

‘’Aslında evet. Acaba telefonunuzu kullanabilir miyim?’’ Sesim beni bile rahatsız eden çatlaklığıyla çıkmıştı. Çocuk çevik hareketlerle arka cebinden telefonunu çıkartıp bana uzattı. Teşekkür edip hızla Debby’nin numarasını tuşladım. Birkaç çalıştan sonra neşeli sesini duydum.

‘’Naber bebek?’’

‘’Debby beni almaya gelebilir misin? Lütfen.’’ Hıçkırıklarımı tutamayarak söylediğim cümleyle Debby’nin endişeli sesi kulağımı doldurdu.

‘’Evet. Evet tabi ki. Neredesin? İyi misin?’’

‘’Be-ben bilmiyorum.’’

Çocuğa doğru bakıp neredeyiz manasında ağzımı oynattım. Çocuk alttan alan bir gülümsemeyle elimdeki telefonu alıp Debby’e adresi verdi. Telefonu kapatıp bana tamam dercesine baktı. Ona bir kez daha teşekkür edip bir kıza yakışmayacak şekilde burnumu çektim. Dizlerimin üzerine dirseklerimi koyup öne doğru eğilip ellerimle yüzümü kapattım. Acınası halde duruyordum ki zaten bana acıyorlardı. Ani frenle cırtlak bir ses çıkaran arabanın durma sesiyle yüzümü kapatan ellerimi çekip arabaya baktım. Debby arabadan inmeye yelteniyorken onu elimle durdurup yanımdaki çocuğa bir kez daha teşekkür ettim. Arabanın etrafından dolanıp kendimi arka koltuğa attım. Şuan hedeflediğim şey ise birkaç ay boyunca evden çıkmayıp hayatımı çikolata ve bolca müzikle sürdürmekti…

Another WorldHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin