"Nasıl bana söylemezsiniz?"
Karşımda boyunlarını küçük iki çocuk gibi bükmüş Merve ve Özcan'a bakıyordum. Bana en başında söylememiş olmaları beni kırmıştı ve tabiki bu yüzden burunlarını sürttürecektim.
"Biz, hazır değildik," diyen Merve'ye kaşlarımı kaldırarak baktım inanmazcasına.
Kafedeki kız Özcan'ın eski sevgilisi çıkmıştı ve bu Merve'yi tabiki sinirlendirmişti. Ben yanlarından ayrılıp eve geldikten yaklaşık iki saat sonra eve gelmiş ve durumu özet geçmişlerdi. Ve bende her zamanki Sude'liğimi konuşturup, bir saattir trip atıyordum.
"Ya Allah beni sizinle sınıyor yemin ederim. Sizin sevgili olmanızı en çok isteyen insan benim be! İlk bana söylemeniz lazımdı."
Tribime devam ederek ikisininde konuşmasına izin vermedim ve kapının yanında duran çantamla ceketimi alıp yazlıktan dışarı çıktım. Hava kararmaya başlamıştı ve benim en sevdiğim şey ise geceleri sahilde dolaşmaktı.
Ne kadar yürüdüğümü unuttuğum bir zaman diliminde sadece kulaklığım ve ben kalmıştık. Sahil boyu yürüdüğümden geri dönmem kolaydı bu yüzden de nereye gittiğimi düşünmüyordum. Hava iyice kararmış ve hafif bir rüzgar esmeye başlamıştı. Aşığı olduğum yaz gecelerinin en güzel yalnızken tadı çıkıyordu. Sahil sonunda hiç insanın olmadığı bir alana geldiğimde kulaklıklarımı çıkarıp belimdeki çantaya koydum ama garip bir şey olmuştu. Dinlediğim şarkı devam ediyordu.
Kaşlarımı çatarak etrafa bakındığımda kimseyi görememiştim. Oysa kulağıma gelen bu tanıdık ve hoş sesi bulmak istiyordum. Sanki biraz daha dinlesem çıkaracaktım kim olduğunu. Gitar sesi durup, söyleyen kişi şarkı söylemeyi bıraktığında omuzlarım çökmüş ve karanlığın içinde hala o kişiyi arıyordum.
"Doğru söyle, beni mi takip ediyorsun yoksa?"
Dibinden gelen ses ile sıçrayıp geriye kaçmaya çalıştığımda ayaklarım birbirine takılmış ve düşüyorken yanımdaki kişi belimi kavrayınca gözlerimi devirdim. Hadi ama! Aynı klişeyi daha kaç kişiyle yaşayacaktım? Karşımdaki gözler tanıdıktı. Sesini tanıdığımı biliyordum.
"Seni takip ettiğim falan yok," dedim Oktay'ın kollarından çıkarken.
Hafif bir şekilde gülerek arkasını döndü ve tek zıplayışta büyük kayanın üzerine çıktı. Aşağıda meraklı gözlerle onu izleyen bana döndüğünde elini uzatmıştı. Sorarcasına bakarken elini hadi dercesine sallayıp gözlerime bakmaya devam ediyordu.
Tereddütle elimi uzattım. Bileğime dolanan parmaklarının sıcaklığı tenimi gıdıklamıştı. Çıkabilmem için beni sertçe kendine çektiğinde göğüslerimiz çarpışmış ve yüzlerimiz oldukça yakın bir konuma gelmişti.
Dudaklarına bakma, dudaklarına bakma, dudaklarına bakma...
Gözlerim dudaklarına indiği an yutkunarak kendimi geri çektim ve sağ tarafıma dönüm.
"Bu," dedim gözlerimi önümdeki manzaradan alamadan.
"Çok güzel değil mi? Safderun," dediğinde gözlerimi ona çevirdim.
"O ne demek?"
"Dokunulmamış, tertemiz demek. İsminin anlamı da bu, bilmiyor musun?"
Kaşlarım havaya kalktı. Ama benim ismimin anlamı bu değildi ki...
"İyi de benim ismimin anlamı..." dediğimde anonimle yaptığımız konuşma gelmişti aklıma.
"Emin ol isminin anlamı bu."
Bir şey demeden derin bir nefes aldım ve kayanın denize bakan ucuna oturdum. Denizden gelen buram buram iyot kokusu ve üzerine yansıyan ay ışığının oluşturduğu yakamoz muhteşemdi.
"Nasıl buldun burayı?"
Omuz silktim.
"Sadece yürüyordum, bu gece burada olmam gerekiyormuş anlaşılan."
"Kaderim beni buraya getirdi diyorsun yani," dedi yanıma otururken.
Cıkladım, "Kadere inanmam."
"Bende inanmazdım," dediğinde sırt üstü uzanmış ve ayaklarını aşağıya sallamıştı.
"Artık inanıyorsun yani," diyerek ona döndüğümde gökyüzündeki gözlerini bana dikmiş ve "Geçerli sebeplerim var," demişti.
Kaşlarım havalanırken hafifçe gülümseyip bende uzandım ve bu kez de yıldızları seyretmeye koyuldum.
"Ne çok yıldız var."
Derin bir nefes aldığını işittim ama o tarafa dönmedim.
"Bu yüzden burada yaşamayı seviyorum."
"Benimde sapıklarla dolu bir barım olsa bende severdim."
Yaptığım imaya karşılık dirseğinin üzerinde aniden yükselip üzerime eğildiğinde sıçramıştım.
"Ah şu konu! Seni uy..." dediğinde gözlerini sıkıca kapatıp kısık sesle bir şeyler mırıldanmıştı ama anlamamıştım.
"Her neyse işte, merak etme artık eşi olmayanı içeri almıyorum."
Tekrar yerine uzanıp gökyüzünü izlemeye başladığında derin bir nefes alarak "Tüh," dedim üzülmüş gibi. "Desene barına bir daha giremeyeceğim."
BÖLÜM SONU
Sanırım hikayenin en uzun bölümü oldu dğdlsğsmzşxmxş
Üç seçeneğimiz var, sizce anonim kim?
Erdem mi?
Oktay mı?
Yoksa başka biri mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cilveli | texting
Humor(TAMAMLANDI) SERİNİN İLK KİTABI Anonim: İsminin anlamını biliyor musun? (20:36) Sude: Dalga geçmeyeceksen söylerim. (20:37) Anonim: Söz. (20:37) Sude: İşveli, cilveli. (20:37) Anonim: Bir isim bir insana bu kadar mı cuk diye oturur? (20:38) Sude:...