"Bu bir buçuk ay içinde arkamdan ikinci oyun çevirişin Özcan!"
Şuan durumunuz ne miydi? Yazlığın içerisinde elime geçen her şeyi Özcan'a fırlatıyor ve bas bas bağırıyordum. Allah'tan ailelerimiz bu sene gelmemişti de bu rezilliği görmüyorlardı.
"Ya kuzum hepsi senin içindi bir dur," diyerek elime aldığım vazoyu gördüğü gibi çığlık atarak evden çıktı.
"Sabahın dokuzunda ne bu gürültü andık herifler ya!"
"Gel Merve'm gel. Gel de sevgilinin arkamızdan yediği bokları öğren," dediğimde hala kapının dibindeki Özcan kafasını içeri uzatıp "Merve'mi ne karıştırıyorsun lan yılan?" dediğinde ona pislik bir gülüş gönderip Merve'nin koluna girdim ve onunla birlikte koltuğa oturdum. Eşyaları fırlatmayı bıraktığımı gören Özcan içeri geri girip ortadaki sehpaya oturdu ve dinlemeye başladı. Her şeyi başından bir bir anlattığımda Merve hiç konuşmadan sessizce dinledi. Bitirdiğimde gözleri kocaman olup Özcan'a dönmüştü ve bu yüzümdeki gülümsemenin daha da büyümesine sebep oldu.
Smack Down?
"Aslan sevgilim benim!"
Ne?
Merve Özcan'ın boynuna atladığın da Özcan hava atar gibi kaşlarını indirip kaldırdı.
"Ne kadar güzel oldu işte Sude. Siz de bu sayede kavuştunuz."
"Ya sabır!" diyerek ayaklandım ve yerdeki karışıklığın içinden çantamı alıp kapıya doğru ilerledim kapıya ulaştığımda arkamdaki sırnaşan çifte kötü bakışlar atıp. "Ceza olarak buraları siz toplayacaksınız."
Evden çıktığımda on dakika yürüdükten sonra geldiğim barın önünde durup gülümsedim. Oktay'ın bugün bütün gün burada olacağını biliyordum. İçeri girmeden önce barın ismi yazan kocaman tabelaya ilişti gözlerim. Ağzım aralandı kendiliğinden.
Safderun.
Gülümseyerek ilerleyecekken kapının önündeki yarmalarla göz göze geldiğimde gerilmiştim, sürprizim mahvolacaktı.
"Hoşgeldiniz Sude hanım," diyerek selam veren güvenliğe uzaylı görmüş gibi baktığımda o bana aldırış etmeden geçmem için kapıyı açmıştı. Bir tepki vermeyip içeri girdiğimde hafif bir müzik tınısı doldu kulaklarıma. Ne olduğunu bilmiyordum ama melodisi çok hoşuma gitmişti.
Biraz ilerledikten sonra bar kısmında oturmuş önündeki kağıtlarla uğraşan tanıdık bedeni görmüş ve yanına ilerlemeye başlamıştım. Yanındaki viski dolu olduğunu tahmin ettiğim bardağı kavrayınca ondan hızlı davranıp elinden aldım ve yanağına bir öpücük kondurdum.
"Bu kadar erken saatte ne işin var viskiyle?"
Şaşkın bakışları anında yumuşarken tamamen bana döndü ve oturduğu sandalyeden kalkarken "Sevgilim," diyerek belime sarıldı. Bir şey olmuş gibiydi, neden kötü bir şey olduğunu hissediyordum.
Kendimi geri çekip ellerimi yüzüne koydum ve gözlerine baktım.
"İyi misin sen?"
Gülümseyerek sağ elimi tuttu ve avucuma küçük bir buse kondurdu.
"İyiyim iyiyim, uykusuzum sadece. Sana sarılınca geçti bütün yorgunluğum."
Kocaman gülümseyerek ellerinden birini tuttum ve ilerlemeye başladım. Geçen sefer buraya geldiğimde bayıldıktan sonra gözlerimi açtığım odayı bulup oraya girmiştim.
"E uykusuzsanız," diyerek önümdeki kanepeye oturdum ve dizlerimi gösterdim. "Uyuyun bakalım Can bey."
"Daha iyi bir fikrim var," dedikten sonra bana yaklaşıp birden beni kucakladı ve kanpeye uzanıp beni de kucağına çekti. "Böyle daha iyi."
"Ama..." dememe izin vermeyip dudaklarımı öptüğünde yine yine ve yine gülümsemiştim.
"Susar mısın sevgilimle uyumam gerekiyor."
BÖLÜM SONU
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cilveli | texting
Humor(TAMAMLANDI) SERİNİN İLK KİTABI Anonim: İsminin anlamını biliyor musun? (20:36) Sude: Dalga geçmeyeceksen söylerim. (20:37) Anonim: Söz. (20:37) Sude: İşveli, cilveli. (20:37) Anonim: Bir isim bir insana bu kadar mı cuk diye oturur? (20:38) Sude:...