"Ne yapacağız burda?"
Ege'nin beni daha önce de getirdiği dağ evinin içine göz gezdirerek kısık bir sesle aklımdaki soruyu dillendirdiğimde Ege'nin bana baktığını hissettim.
"Konuşacağız."
Dudaklarımda sahte bir gülümseme peydah olurken demek istediklerimi içime akıttım. Kelimelerim tükeneli çok olmuştu.
Karnımdaki yarayı tutarak koltuklardan birine oturup "Konuşalım." dedim.
Nasıl da anı kokuyordu her yer?
Ege karşımdaki koltuğa oturduğunda aramıza gergin bir sessizlik hakim olmuştu. Bu sessizliği bozan kişi o oldu.
"Hayatımda ilk kez nasıl başlayacağımı bilmiyorum, Vera."
Güldüm.
"Ben konuşayım o zaman, Ege."
Başını kabullendiğini belli edercesine eğdi.
"Bir keresinde sana bizi bir yapboza benzettiğimi yazmıştım. Bir rüzgarın bizi dağıttığını, kucağımdaki parçalar kaybolmadan gelmen gerektiğini söylemiştim."
Hatırladığını belli etmek istediği için mavi gözlerini mavi gözlerime dikti.
Yüzümdeki sahte gülümsemeyi sildim. Veda etmek istemese de veda eden biri olmak, zordu.
Fısıldadım. Fısıldadım çünkü konuşacak gücüm yoktu. Geçmişi geleceğe taşımasını ümit ettiğim peri, bütün kelimelerimi kanatlarına alıp götürmüştü.
"Parçalar kayboldu, Ege."
Ağlayacaktı ama yapmadı. Aksine, en kötü yerleri cennet gibi gösterebilecek gülümseyişlerinden birini sundu bana. Göz bebeklerinin titrediğine şahit oldum.
Acır mıydı bir insanın canı, bir insanın göz bebekleri titredi diye?
"Yeni bir yapboz yaparız."
Gülümsedim ben de.
Bilmiyorum, belki benim de göz bebeklerim titredi.
Belki onun da canı yandı? Olamaz mıydı?
"Rüzgar esmeye devam ediyor, Ege. O parçalar orda durmayacak."
İtiraz etti ama zayıftı sesi.
"Yapıştırırız."
"Dağıttıklarını yapıştırdın diyelim, kırdıklarını yapıştırabilir misin?"
Soruma şaşırmadı. Böyle bir şey soracağımı biliyor gibiydi.
Yıldızları benim için yere indiren adam, o yıldızların hepsini güneşe feda ettiğinin farkındaydı.
Soruma cevap ver(e)meyeceğini ikimiz de biliyorduk. Gözlerimiz bir süre takılı kaldı. Ayağa kalktıktan sonra yanıma gelip kollarını belime sarması çok kolay olmuştu.
Yanağım göğsüne yaslandığında ben de ellerimi beline doladım. Onu sevmek, refleks olmuştu bende.
"Affet, Vera'm."
Gözlerim doldu ama bu sefer onları tutamadım. Ağladım sessizce.
Ay, neden güneşin yanında ağlardı?
"Affettim." diye fısıldadığımda sarılmaya devam ediyorduk.
Hiçbir şeyin değişmediği sarılışımızda, çok şey değişmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üzülmesin Diye | Texting
Short Story(Tamamlandı.) Vera: Ne yaptın bana? Vera: Aklımdasın bu gece de. Vera: Anlamıyorum, Vera: Neden böyle oldu? Vera: Neden güzel şeyler bozulmak zorunda hep? Vera: Ben bizi yapboza benzetiyorum, biliyor musun? Vera: Parçaları adım adım dizilmiş, Vera:...