31

9.9K 443 83
                                    

Vera'dan

"İyiyim."

Doruk'un ısrarla nasıl olduğumu sormasına fısıltıyla cevap verdiğimde mavi gözlerim bulunduğum odada dolaştı. Melih ve Can benimle göz göze gelmek için üstün bir çaba sarf etseler de inatla gözlerimi kaçırdığım için göz göze gelmiyorduk.

Beş dakika önce gözlerimi açtığımda ve üç gündür burada olduğumu öğrendiğimde Ege'nin yanımda olmadığını biliyordum. Doruk bana gerçekleri Ege'ye anlattığını söylediğinde Ege'nin yanımda olmadığını biliyordum. Doktor gelip beni hastaneden çıkarmak için son kontrolleri yaptığında Ege'nin yanımda olmadığını biliyordum.

Neden şaşırıyordum ki? Yanıma gelmeye yüzü kalmış mıydı?

Aklıma gelenlerin etkisiyle dolan gözlerimi kırpıştırdım ve derin bir nefes aldım ağlamamak için. Doruk alnımı öpüp yanımda olduğunu hissettirdiğinde derin bir nefes daha aldım ve bitkince kollarımı beline doladım.

Gözlerimi kapattığımda "Keşke..." diyordum içimden. "Ege de bana inanıp böyle sarılsaydı."

Kapının açılış sesini duyduğumda doktorun geldiğini bildiğimden açmadım mavilerimi. Doruk güvenliydi.

"Vera..."

Gözlerim onun sesini duymamla hızla açılırken Doruk'tan yavaşça ayrıldım.

Mavileri, mavilerimle buluştu ve Cebeli Tarık Boğazı'nda olan doğa mucizesi, bizim aramızda da gerçekleşti. Tuzlu suyu, tatlı suyuma karışmıyordu.

Dolan gözlerimi kaçırıp "Neden geldin?" dediğimde bir süre sessiz kaldı. Sessiz kalmama gibi bir şansı da yoktu çünkü konuşmayı vicdanı devralmıştı.

"Paramparça ettiğini yapıştırmaya geldin ama o parçalar çoktan çöpe atıldı, Ege."

"Seni götürmeye geldim." dediğinde hiçbir şey söylemedim ve Doruk beni hastaneden çıkacağım için hazırladığından sadece ayağa kalkmakla yetindim.

Karnıma anı bir acı girdiğinde iki büklüm olacaktım ki Ege beni tuttu.

Ben onun acılarını anlayabiliyordum diyelim, o benim acılarımı nasıl anlayabiliyordu? Bir insan, neden acı çektirdiğinin acılarını sahiplenirdi?

Bir şeyler söyleyip beni kucağına aldığında Doruk'un Ege'nin beni alıp gideceğinden haberi olduğunu, hiçbir şeye itiraz etmemesinden anlamıştım.

Huzur bulduğum koku düşüncelerimin arasına sızdığında kulağına ninni mırıldanılan küçük bir bebek gibi mayışmıştım.

Kalbi kulağımın yanındaydı ve kalp atışlarını onlarca kez dinlemiş olsam da heyecanlamama engel olamamıştım.

Ben, buydum işte. Onu paramparça eden çocuğun bütünlüğüyle mutlu olan, küçük bir kız.

Üzülmesin Diye | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin