Azra
Nefes nefese bir halde sadece geceyi geçirmek için gelenlerin uğradığı boş binaya girdim. Siren sesleri uzaklaşırken duvara yaslanıp yere oturdum. İki haftadır sokakta kalıyordum.
İçimde değişik bir huzursuzluk vardı, kızlar sanki her an beni bulabilirmiş gibi. Ama önce aklanmalıydım, özgürlüğüme kavuştuğum ilk an kızları toplayıp Deniz'in oturduğu binanın üstündeki boş daireyi alacaktım. Belki Oya teyze bundan hiç memnun olmayacaktı yada Deniz sinirden çıldıracaktı ama beni gerçekten istemediğinden emin olmadan hayatından çıkmaya niyetim yoktu.
"Hey, senin gibi bir kızın ne işi var burda?" Bir kaç gülüşme sesi gelince yutkunup başımı kaldırdım. Bir kaç genç eğlence aramak için gelmiş gibiydi. Ayağa kalkıp ters bir ifadeyle süzdüm. Üç erkek, iki kızdan oluşuyorlardı. "Telefonunuzu kullanabilir miyim?"
Öndeki sarışın çocuk gülerek başını iki yana salladı. "Bir düşüneyim." Diyip arkadaşlarına baktı. Hepsi sırıtırken sinirle inledim. "Basit bir soru sordum." Kızlar gülüşürken çocuk bana döndü. "Asi biraz." Tam laf sokacakken çocuk ağzımı kapadı. "Tamam sakin, istediğin telefon olsun."
Sinirle elini itip beklerken çocuk bağırdı. "Ilgaz! Gelsene bir." Kaşlarımı çatıp aklımdaki düşünceyi uzaklaşırtım. "Nolur, Allah'ım." Diye fısıldadım. Düşündüğüm şey olmasın.
Eski binanın merdivenlerine bakarken Ilgaz yavaş adımlarla aşağı indi. Beni görmemişti, ve güzelleşmişti. Sanki o çocuk halinden eser kalmamış gibiydi. "Ne var ya?" Sesini duyunca gözlerimi kapadım. Hepsini çok özlemiştim. Aradan sıvışmam gerektiğini farkedince arkasını dönmüş sarışın çocuğun boynuna vurdum. Çocuk devrilirken kısa bir an göz göze geldik. Ayağım takılınca dizlerimin üstüne düştüm. Hızla ayağa kalkarken Ilgaz çoktan beni farketmiştim. "A-azra?!"
Yutkunup tüm gücümle koşmaya başladım. Binadan çıktıktan sonra bile dakikalarca koştum. En sonunda kendimi bilmediğim sokaklarda bulmuştum.
______________
Adımın seslenilmesi ile gözlerimi açtım. Etraf önce bulanıktı, her şey netlik kazanınca başımda dikilen üç polis memurunu gördüm. Telaşla ayağa kalkmaya çalışırken aniden elime kelepçe geçirdi. Diğerini de banka takarken korkuyla yutkundum. İşim bitmişti. "Oktay oğlum valla Azra Kaya bu, arasana müdürü."
Onlar aralarında konuşurken kafamda binbir tilki dönüyordu. Hiçbir kaçışım olmadığını anlayana kadar düşündüm. "Konuş bakalım Azra, nasıl saklandın o kadar?" Başımı öne eğip ağzımı açmadım. Konuşacak kadar aptal değildim. On dakika boyunca benimle konuşmaya girişiminde bulunsalar da en sonunda ağzımdan laf alamayacaklarını anladılar.
Sonunda etrafı, bande sadece korku uyandıran o sirenler doldurdu. Mavi kırmızı ışık yüzüme yansırken heyecanlı ifadeleri gördüm. Mutlular mıydı? Birinin hayatını kaydırmak onları gerçekten bu kadar sevindirebiliyor muydu?
Saatler süren ifade alma çabaları, onlarca kameraman ve bir sürü farklı polisle geçirdiğim üç günün sonunda bomboş haldeydim. Hayatıma yüksek bir yerden bakıyor gibiydim ve cidden dibe batmıştım. "Konuş, Azra! Sen mi yaptın!" Ellerini masaya vuran Oktaya bakarken Hüseyin kolunu tuttu.
"Kız çok kötü durumda Oktay ara verelim." Dedi üzgünce bana bakıp. Oktay nefretle bana baktı. "Bizde çok yorgunuz Hüseyin. Kimse 3 gündür eve gidemiyor onun yüzünden." Başım çatlıyordu, bayılmak üzere gibiydim. "Savcı sizi çağırıyor." Diğer memurların haber vermesiyle Hüseyin odadan çıktı. Yüzümü buruşturup simsiyah odadaki siyah masayı incelemeye devam ettim. Üç gündür olduğu gibi.
"Al bakalım." Önüme bir bardak su ve ilaç koydu. Yutkunup suya baktım, çok susamıştım. En son dün gece içmiştim. Ellerime taktıkları kelepçeler belimdeki geniş ince zincire bağlandığı için kollarımı kaldıramıyordum. "İstiyorum musun?" Oktay dikkatle bana bakarken başımla onayladım.
Bardağı kaldırıp bana yaklaştırdı. Başımı hafifçe eğip içmeye yeltenirken tüm vücudumu aniden soğukluk kapladı. Oktay gülüp boş bardağı önüme koyduktan sonra mırıldandı. "Hadi gidiyoruz."
Odadan çıkarken yüzüme vuran ışıkla hafifçe iç çektim. Herkes dönüp bana bakarken aniden ismim seslenilince durdum. "Azra, Azra!"
Gözlerim dolarken kollarımı çekmeye çalıştım. "Dur, Azra dur. Yardım edin savcı bekliyor." Başımı iki yana sallayıp çırpınmaya devam ettim. "Bırak-lütfen." Ellerimi çekmeye devam ederken adım sesleri yaklaştı. "Tamam bırak kızı, görsün arkadaşını." Savcının sesiyle heycanla arkamı döndüm. "Deniz!" Mavi gözleri görmem üç günlük yorgunluğumu almaya yetmişti.
Kollarını bedenime sarınca yüzümü boynuna gömüp çok özlediğim o kokuyu içime çektim. "Azra neden söylemedin güzelim, neden?" Başımı salladım. "Deniz," belini okşayıp mırıldandı. "Kurtaracağız seni burdan, hiç korkma tamam mı?" Polisler kolumdan tutarken Deniz ellerime baktı. "Niye böyle bir şey taktınız! Hakkınız yok buna!" Oktay umursamazca beni götürürken bileklerimin kanadığını farkettim.
Hafifçe arkama bakınca Deniz'in ellerini yüzüne götürüp yere çöktüğünü gördüm. Tek başına gelmeseydi keşke, diye düşündüm. Avukat isteme bahanesi ile Göktuğu arayıp Denize destek olmasını istemeliydim.
"Vay be Azra, daha çok sevenin olur diye düşünmüştüm." Dedi Oktay ilerlerken. "İlk kelimesi bırak, son kelimesi Deniz oldu." Diyip gülerken adamın bana kafayı taktığını anladım.
Bir sürü kravatlı adamın olduğu geniş bir odaya girdik. Gerçekten bir sürü insan vardı. Yuvarlak oluşturacak şekilde dizilmişlerdi, Oktay beni çemberin ortasına bırakıp oturanların yanında yerini aldı. "Sanık Azra Kaya." Diğerlerinden yüksekte oturan Savcıya baktım. Ne yani duruşmam açık mı olacaktı?
Buruk bir şekilde gülüp onayladım. Ne ilginç değil mi, güya adalet arayışı için burdaydım ama tek bulduğum nefret dolu insanlardı. Kimseye bir şey yapmamıştım, kendi adaletimi sağlamıştım. Belki de nefretlerinin kaynağı buydu. Bana verilen kabullenme rolünü oynamamıştım.
Yüz bin TL ve altı ay hapis cezası bir adalet anlayışı değildi benim için. Hatta onlara ödül bile sayılırdı. Sakinleşmek için derin nefesler alıp savcıyı onayladım. Bu günün sonunda ya Deniz'in elinden tutup çıkacaktım. Yada son kez gözlerine bakıp o cehenneme tekrar dönecek, çıktığımda yaşlanmış olacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
first time
FanfictionAzra ve Deniz başka bir şekilde, bambaşka kişiler olarak tanışsaydı ne olurdu?