"Güzel kızım, az daha iyi misin?"
Annemin sıcak avuçları soğuk bedenime rağmen yanaklarımı bulmuştu. Yüzümü avcuna yaslayıp gözlerimi kapattım. Avcundaki sıcaklık bedenimi ısıtmaya yetiyordu. Titrememi durduruyor ve üşümeme engel oluyordu. Sahi anne, soğuk bedenim birgün toprak olduğunda , toprağımada avcunla okşayıp ısıtır mısın beni?
"İyidir benim kızım annesi. O çok güçlü bir kız."
Birbirine girmiş kirpiklerimi açıp hayatımdaki tek erkeğime baktım. Gözlerim dolarken dudaklarım yana kıvrılmıştı. Peki sen baba, en ufak şeye ağlayan kızının güçsüz olduğunu ne zaman kabul edeceksin?
Annem avcunu yüzümden çekerken elleri anneler gününde onun için aldığımız çantaya gitti. Çantasını omzuna takıp oturduğu koltuktan ayaklandı.
"Ben doktora ne zaman çıkabileceğimizi sorayım. Kızım sana emanet Serhat."
Babam gözlerini kısıp anneme baktı. Birbirlerini çok güzel seviyorlardı.
"Anne doktorun odası iki oda yan tarafta biliyorsun değil mi?"
Annem kafasını sallayıp homurdanarak odadan çıkmıştı. Babam gamzesini gösterecek şekilde gülümserken burnumu iki parmağı arasına sıkıştırdı.
"Anneni bozmayı ne zaman bırakacaksın cadı."
Omuz silkerek cevap verdim. Galiba hiçbir zaman annemi bozmadan duramayacaktım.
Annem odaya gelip gideceğimizi söylediğinde ayaklarımı yataktan sarkıttım.Yataktan yavaşça inerken ayakkabımı ayağıma geçirdim ve babamın uzattığı koluna girdim. Gözlerimi kapatıp omzuna yaslandım. Tek dayanağım ve güvendiğim insanlardı ailem. Varlığına alıştığım insanların yokluğunu görmeye dayanamazdım.
Düşüncesiyle gözlerim anında dolmuştu bile. Babam kafasını sağa çevirip bana baktığında çok nadiren çatılan kaşları çatılmıştı.
"Benim kızım ne düşündü de üzdü kendini?"
"Bir şey düşündüğümden değil de,"
Kuruyan boğazımı yutkunarak geçirmeye çalıştım. Fakat boğazımda takılı kaldı. Tıpkı çocukluğum gibi.
"De?"
Babamın sorgularcasına çıkan sesiyle ince parmaklarımla güçlü kollarını sıktım.
"İyiki varsınız."
"Kıskanıyorum ama."
Annemin yanımıza gelmesiyle başımı babamın omzundan kaldırıp annemin omzuna koydum. Babam güven veriyordu, annem ise şefkat. Annemde kafasını benim kafamın üstüne koymuştu. Gözlerimi tekrar yumdum. Yorgundum ve uyumak istiyordum. Annem çenemden yavaşça tutarak arabamızı işaret etti. Kafamı olumlu anlamda sallayıp arka koltuğa bindim.
"Evet hayatımın kadınları, nereye gitmek istersiniz?"
"Tiyatro."
"Ev."
Annem ön koltuktan başını bana çevirdi. Fakat ben birşey demeden önüne döndü. Sanırım gördükleri yetmişti. Kafamı camdan tarafa yaslayıp camdaki oluşan buharın su oluşunu takip ettim bakışlarımla. Cama nefesimi vererek biraz daha buhar olmasını sağlamıştım. Görüş açım bulanıklaştığında sağ elimi kaldırıp cama birkaç şey çizmeye başladım .
Çizdiğim 4 yapraklı yoncaya baktım bu sefer. Bilekliğimde de aynısı vardı. Hayatımdaki şansın 4 yapraklı yonca bulduğum zaman geleceğine inanıyordum. Biraz aptalca bir fikir olabilirdi. Fakat o kadar çok birşeylere inanmaya ihtiyacım vardı ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANSIZ / #wattys2019
Short StorySaat 00.00 ' ı gösteriyordu. Küçük kız gözlerini yumup yeni yaşının getirmesini istediği şeyi pastaya doğru fısıldadı. ' Sadece mutlu olmak istiyorum.' Mumları tek nefeste söndürüp anne babasına dolu gözlerle baktı. Annesi buruk bir gülümseme gön...