•6•

73 13 48
                                    

"Bazen sana çok kızıyorum kızım biliyor musun?"

Saçlarımı tarayan anneme omzumun üstünden baktım. Donuk bakışlarını görmemle içime oturan birşeyler var oldu. Gözlerim dolarken başımı kendime çektiğim bacaklarımın üstüne yasladım. Yorgun hissediyordum kendimi. Her zamankinden daha fazla.

"Neden peki anne?"

"Saçlarına hiç güzel bakmıyorsun. Kendine de öyle. "

Omuz silkerek sessizliğimi korudum. Annemde saçımı tarama işlemini bitirmiş olacak ki tarağı masama koyup karşıma oturdu. Gözlerinde her geçen gün intihar eden hislerin sebebi bendim.

"Yarın doktor randevumuz var biliyorsun değil mi kuzum?"

"Biliyorum ama birşeyi aklım almıyor."

Annemin sorar bakışlarıyla yutkundum.

"Bu ne zamana kadar devam edecek anne? Değişen sonuç olmamasına rağmen neden ısrar ediyoruz? Ne için bu çaba?"

Annemin saç uçlarımı okşayan eli durdu. Bakışlarını yüzümden çekip iç geçirdi.

"Herşey senin için kızım."

"Anne," kafamı üstüne koyduğum dizlerimin üstünden kalktım ve anneme baktım. Uzun bir süre. Tepkisinden çekindiğim bir şeydi diyeceğim sözler. Belkide bir annenin duymak istemediği türden birşey olacaktı. Bilmiyordum.

",ben istemiyorum. Bu tedaviyi de iyileşmeyi de."

"Bu ne demek oluyor Lamia?"

Sesin geldiği yöne bakışlarım döndüğünde babamda konuya dahil olmuştu. Sessizliğimi korumaya devam ederken bu sefer de gözlerimi uzayan tırnaklarıma çevirdim. Sanırım bir ara kuaföre gitmeliydim.

"Sana diyorum bana cevap ver!"

Babamın bağırarak konuşması üzerine ben olduğum yerde sıçramıştım. Annem ise öylece durmuş tek bir noktaya bakıyordu. Sabit bir şekilde.

"Görmüyor musun ne kadar çabaladığımızı? Ne kadar kendimizi hırpalayıp mahvettiğimizi! Hadi beni geçtim annene bir bak!"

Dolan gözlerimi anneme çevirdim. Hala aynı pozisyondaydı. Gözlerinde ki donukluğa hareketleri de eklenmişti. Dudağımı ısırıp gelen gözyaşlarımla birlikte hıçkırığımı yuttum.

"Kadın gecesini gündüzüne katıyor senin için. Ama aldığı cevaba bak! Sakın Lamia, sakın böyle birşey yapma. Seni asla affetmem."

Odada nefes alışverişlerimizin duyulacağı kadar sessizlik olduğunda annem yavaşça adımlayarak yanıma geldi. O kadar direnmeme rağmen akan gözyaşlarımı durdursun istedim. Kızının içindeki yangını anlasın istedim. Böyle yaşanılmayacağını görsün istedim.

İstedim fakat sadece istediğimle kalmıştım. Çünkü ne onlar beni anlayabildi ne de ben kendimi anlatabildim.

Annem soğuk bir tebessüm ederek elini kaldırıp yanağıma uzattı. Paylaşacağı sıcaklığı bekleyen bedenim, annemin sıcaklığına aç ve susuzdu.

Her zaman böyleydi.

İstediğim sıcaklık bedenime ulaşamadan babam tarafından engellenmesiyle kaldırdığı elini indirdi ve sımsıkı kavradı.

"Bencilsin Lamia."

Odamdan gitmeden önce annemin söylediği son sözlerdi bunlar. Olduğum yerde onlardan tarafa çevirdim başımı. Babam annemin elinde tutmuş gidiyorlardı.

Titreyen ellerimi uzattım bende. Babamın elimi her defasında tutmamasına rağmen uzattım. İnancım olmasa da umudum vardı.

Tutup benide götürmelerini diledim bu odadan. Arkada kalan olmamayı çabaladım tüm güçsüzlüğümle.

Ama olmadı.

Kalkıp çalışma masama oturduğumda bir defter ve kalem çıkardım. Gözyaşlarım bulanık gösterirken görmeye çalıştığım boş sayfaya bir söz yazdım.  Kendimi uzun uzun anlatacak gücü ruhumda ve bedenimde bulamıyordum.

' Ağladığımı hissetmeyin diye sıktığım dişlerimin, kendime verdiğim hasarın ve kaybın bedelini yine ben ödeyeceğim. Yapmayın. '

Yavaşça kapanan gözlerimi istesemde açamıyordum. Son gücümü toparlayıp kendimi yatağa attığımda yarı açık gözlerimi yumdum.

*

Sabah evde oluşan gürültüyle gözlerimi kırpıştırararak açmıştım.

Neler oluyordu?

Esneyerek yataktan doğruldum ve ayaklarımı soğuk zemine sürte sürte odanın kapısına vardım. İçimi üşütmüştü yerin soğukluğu. Geriye dönüp baktığımda Mickey mouse'lu çoraplarım yatağın orda kalmıştı. Fakat ben kendimi oraya gitmek için çok uykulu hissediyordum. Kafamı kaşıyarak başımı olumsuz anlamda sallayıp çorabımı giymekten vazgeçtim.

Kapının kulpuna asılıp sessiz bir şekilde odamdan çıkarken annemin bugün özenli giyinmesine anlam verememiştim. Babam da bir o kadar spor bir şekilde giyindiğini gördüğümde kaşlarım çatılmıştı.

Bir yere mi gidiyorlardı?

Boğazımı temizleyip beni görmelerine izin verdim. Dün geceyi unutmuş değildim fakat onlar benim ailemdi ve onlara küs kalamazdım. Hele ki bu kadar yaptıkları şeylere rağmen.

Bencil olmayı kabul edebilirdim belki ama, nankör olmak kabul edebileceğim birşey değildi.

"Bir yere mi gidiyorsunuz?"

Kaybolan sesimi beni bulduğunda annem çoktan yanı başıma gelmişti. Yüzünde kocaman gülümsemeyle bana sarılıp sırtımı nazik bir şekilde sıvazladı. İhtiyacım olan birşeyi bedenim anında kabul ederken kafamı annemin omzuna yasladım. Tüm kırgınlığım gitmişti. Bulduğum huzurla gülümsediğimde kendini hafif geriye çekip ılık nefesini kulağımda hissetmek gıdıklandırmıştı beni.

"Özür dilerim birtanem öyle demek istemedim."

Kafamı 'önemli değil' dercesine salladım.

Ama hepimiz biliyorduk ki ne kadar önemli değil desek bile çok önemliydi.

Annem komple benden ayrıldığında babama beklenti dolu gözlerle baktım. Dün ki bağırışı kulaklarımdan gitmezken son zamanlarda asabi oluşunun sebebini merak etmiştim açıkçası.

"Baba?"

"Ben dediklerimin arkasındayım ama o şekilde dememeliydim."

Yüzüm istemsiz şekilde düşerken kalın ve sert parmaklar çenemi kavradı. Güçlü dokunuşuna rağmen güven akıyordu parmaklarında.

Gamzesini gösterip alnıma sıcak dudaklarını bastırdığında gülümseyerek kollarından tuttum.

Güçlüydü benim babam.
Bana zarar gelen şeyleri her zaman başımdan kovup atmıştı.

İyiki vardı benim babam.
Varlığıyla huzura ermemi sağlamıştı.

Babamda benden uzaklaştığında annem elimdeki hasır sepetle yanımıza gelmişti. İçerisinde her ne varsa ağır olacak ki babama uzatıp tutmasını sağladı. Bakışları beni bulduğunda diyeceği şeyleri bekledim. Umarım iyi şeyler olurdu.

"Hadi hazırlan pikniğe gidiyoruz."

YANSIZ / #wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin