baharkaplan61 ❤️ içime sinmedi ama seni bekletmek istemedim bebek.
"Bize söylememekle ne planlıyordun? Amacın neydi?"
Eve gittiğimde annemgilin benden önce varmış olduklarını gördüm. Ne kadar içeri girmek istemesemde girmek zorunda kalmıştım.
Şu an ise sorguya çekilmiş yiyeceğim azarı bekliyordum.
Yutkunarak gözlerimi yere çevirip babamla göz bağlantısını kestim. Çünkü yüzüne bakarsam bana olan kızgınlığını görür ve ağlardım.
"Sana diyorum yüzüme bak. "
Babamın sözleriyle kafamı kaldırıp yeşillerine baktım. Onun gözleride benimkisi gibiydi. Yorgun ve bıkmış.
" Doktora daha önceki yaptığın testin sonuçlarını sorduk. Ama o zaten testin sonucunu sana söylediğini kanserli hücrelerin kendini yenilediğini söyledi."
"Evet , biliyorum."
Dediğim cümle ile ellerini sıkıp sıkıp gevşetti. Sabırı kalmadığına emindim. Yılların sonucunda aynı yere dönmek sinirlendiriyordu.
"Neden söylemedin bize Lamia?"
Annemin sesiyle bakışlarımı ona çevirdim. Ellerimi kaldırıp ellerinin üzerine koyup tebessüm ettim. Birazdan ağlayacağımı varsayarsak kendi kendimin yanında olma şekiliydi bu.
"Anne baba, ben bu tedaviyi istemiyorum."
"Yine mi başa döndük kızım!"
"Anlamıyorsunuz."
"Evet anlamıyorum. Bu kadar yıl , bu kadar emek , bu kadar para boş yere mi gidiyor?"
"Sonuç değişmedi ki."
Dudağımın titremesini durdurmak için derin bir nefes aldım.
Bir kere olsun ağlama.
"Biz çok mu memnunuz bu durumdan sence? Kim kızının hastalıklı olmasını ister ki! Kim tek çocuğunun böyle olmasını ister? Kim babalığını yaşayamamak ister Lamia. Cevap ver , susma."
Bağırışıyla gözlerimden süzülen yaşlar bir oldu. Aktı, aktı, aktı.
Boğulan ise sadece ben oldum.
"Daha önce dediğimi hatırlıyor musun Lamia? Eğer bu tedaviyi reddersen seni affetmem. Artık bir baban olmaz."
"Anne?"
Bir umut anneme baktım. Halbuki daha dün mutluyduk. Neden böyle olmuştu ki?
"Ben, bende seni affetmem Lamia."
Umduğum şeyler hiçbir zaman gerçekleşmiyordu. Çabalarım boşa çıkıyor olan yine bana oluyordu. Annemle babama baktım sırasıyla fakat onlar bana bakmıyordu. Annem babamın ellerinden tutmuş güç alırken kendi soğuk ve boş ellerime baktım.
Bana destek olmanız gerekmez miydi?
Başımı olumsuzca sallayıp odama doğru ayaklarımı sürüyerek vardım. İçeriye girdiğimde ışığı açmadan pencereden yansıyan ay ışığıyla kaldım. Kapıyı kitleyip boy aynamın önünde otururken damarları belli olan gözlerimle süzdüm kendimi. Beni dinleyen yansımama gülümseyerek anlattım herşeyimi.
"Hastalıklıymışım biliyor musun? Babam öyle söyledi. Benide asla affetmeyecekmiş ve sanırım ona evlatlık yapamadım. Ama elimde olan birşey değildi. Ben.."
Yutkunup başımı aynaya yaslayarak devam ettim.
".. bu zamana kadar yaşamadım. Nefes almak yaşamak değil ki. Hastane odalarında geçti çocukluğum. Ben koşamadım. Rüzgarı hissedemedim yüzümde. Hep dört duvar arasında buldum kendimi. Bak, kollarım hep delik ve mor. Bedenim yorgun ruhum ise bitap düşmüş. Biliyor musun ayna? Babamı hep başka çocuklara babalık yaparken gördüm. Onlarla bisiklet sürer top oynardı. Benim ise sadece bebeklerim ve yapbozlarım vardı. Onlarla da tek başıma oynardım."
Kafamı yasladığım aynadan çekip kızaran gözlerime bakıp yutkundum. Boğazım acıyordu. Ellerimle geçirecekmiş gibi boğazımı tutup ovmaya çalıştım. Ama olan tek şey ise kızaran ten olmuştu.
Sessizce yerimden kalkarken dönen başımı umursamadım. Yemediğim öğün yüzüne sürekli dengemi kaybetmeye alışmıştım. Soğuk parmaklarımı sıcak etime batırdığımda baskı uygulayarak kendime gelmemi beklemeye başladım. Bir kaç kere gözlerimi kırpıştırıp alışagelmiş karanlığın beni kucaklamasını izin verdim. Kitlediğim kapıyı yavaşça açtığımda kuruyan dudaklarımı ıslatmam lazımdı. Yoksa çatlayacak ve kanayacaktı.
Müptelası olduğum acıyı ise çeken yine ben olacaktım.
Gözlerim koridoru hızlıca taradığında kimsenin olmaması işime gelmişti. İki oda ilerimde annemle babamın odası vardı ve orda olduklarını düşünüyordum. Belki uyumuşlardır , bilmiyorum.
Küçük adımlarla yürüdüm koridor boyu. Ta ki annemle babamın sesini duyana kadar.
"Serpil yapma böyle hayatım."
"Nasıl yapmayın Serhat. Görmüyor musun kızımızın halini?"
"Görüyorum ama diyebileceğimiz birşey de yok. Kafasına takmış bir kere."
Çatılan kaşlarıma kurumuş gözyaşlarım eşlik etti.
Babam benden çoktan vazgeçmişti.
"O ne demek? Evladın o senin. Ne demek yapabileceğimiz birşey yok?"
Ah be annem, canım hiç bu kadar yanmamıştı canını yaktığım için.
"Bilmiyorum Serpil. Doktor da dedi zaten. Yani geçmiyor. Bırakmıyor yakamızı bu illet. Hem işler o kadar iyi de değil. İlaçlarını alabilecek durumunda olur muyuz gerçekten bilmiyorum."
Gürültü kesilip sessizlik olduğunda aralıklı kapıdan içeri baktım. Babam anneme sıkıca sarılmış saçlarını okşuyordu. Bu görüntüye gülümseyip hızlıca oradan geçtim. Mutfakta kendime suyu doldurup içerken görüş açım hala bulanıktı. Bardağı zar zor tezgaha koyduğumda gözüme çarpan birşeyle durup baktım. Ellerimi gözlerime siper edip parlayan şeyin yanına vardığımda gördüğüm bıçakla durdum. Ellerimi uzatıp avcuma aldım ve hissettiğim soğukluğun hiç yabancı olmamasıyla sıkıca kavradım.
Kendimden bir parça bulduğumu sanıp atan nabzıma dayadım keskin tarafını.
Bilincim açık, düşüncelerim kapalıydı.
Ne yaptığım şeyin farkındaydım nede yapabileceklerimin. Sadece, uyumak istiyordum ama düşünceler ağır geliyordu. Omzuma taşıyamayacağım kadar yük binmiş ben ise çoktan yorulmuş ve nefes nefese kalmıştım. Gözlerimi bıçağı dayadığım yerden çekip saate baktım.
10.33 ?
Küçük kız çocuklarının uyku saati gelmiş geçiyordu. Bende küçük bir kız çocuğu sayılırdım değil mi? Nasıl olsa büyüyememiştim. Hem daha 17 yaşındayım, çokta büyük sayılmazdım.
Yavaşça yere çöküp gözlerimi yumdum. Anlatabileceğim hikayem yoktu belki ama söyleyebileceğim sözüm vardı.
Bir vardı, hep yoktu.
Bir kızın hayatı mahvoldu.
Duyuramadı sesini,
Anlatamadı bildiğini.
Ama tek birşey vardı hissettiği;
O küçük kız çoktan vazgeçti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANSIZ / #wattys2019
Short StorySaat 00.00 ' ı gösteriyordu. Küçük kız gözlerini yumup yeni yaşının getirmesini istediği şeyi pastaya doğru fısıldadı. ' Sadece mutlu olmak istiyorum.' Mumları tek nefeste söndürüp anne babasına dolu gözlerle baktı. Annesi buruk bir gülümseme gön...