Medyada Lamia'nın bilekliği.Huzursuzluk. Parktan geldiğimden beri yatakta dönüp durmamın sebebiydi belki de. Kafamı yastıktan kaldırıp komodinimin üzerinde bulunan küçük ışığımı açtım. Dizlerimi kendime çekerken kollarımı bacaklarıma dolayıp bir müddet öyle bekledim.
Yarın doğum günümdü.
Yeni bir yaş, yeni bir sayı.
Düşünmek istemeyen zihnim kafamı yorgunca dizimin üstüne koymamı sağladı. Her zaman yorgun oluyordum. Bedenimi yoran bendim, ruhumu yoran ise düşünceler. Bir gün beni terk etmek isteseler sesimi çıkarabileceğimi sanmıyordum.
Kuruyan ağzımı ıslatmak adına yan tarafımda bulunan bardaktaki suyu yavaş yavaş içtim. Biten boş bardağı geri yerine koymaya çalıştığım sırada elimden kayıp yeri bulmuş ve paramparça olmuştu.
Korkuyla gözlerim dolunca bacaklarımı yatağımdan sarkıtıp kırılan cam parçalarının yanına gittim.
"Dur kuzum dokunma sen, ben hallederim şimdi."
Kapı gürültüsünden sonra melodi gibi gelen annemin sesini dinledim. Kafamla onaylayıp geri yatağımın üstüne çıktım. Bir süre sonra annem elinde süpürgeyle gelmişti. Yeri süpürüşünü izledim gözlerimi kırpmadan. Benim gibi annemin de ince parmakları vardı. Ve babamın evlilik teklifi için ettiği yüzük o kadar yakışıyordu ki o parmağına, kıskanmamak elde değildi.
Annemle parmağımı karşılaştırmak adına bakışlarım bir an kendi parmaklarıma gitti. Annemin ki gibiydiler. Fakat annemin parmakları daha uzundu benim parmaklarıma bakılarak. Parmaklarımı inceleyen bakışlarım bir an kendimi huzursuz hissetme sebebimi buldu.
Bilekliğim yoktu. Çatılan kaşlarıma dolan gözlerim eşlik ederken nerede düşürdüğümü tahmin edebiliyordum. Büyük ihtimalle parkta sallanırken düşmüştü.
Yataktan ayaklanıp odadan çıkacağım sırada annemin sesini duydum.
"Nereye Lamia?"
"Bilekliğimi düşürmüşüm parkta ona bakmam lazım."
"Hayır."
"Anne lütfen bırak gideyim."
"Kızım saatten haberin var mı senin?"
Yeşillerimle saate baktığımda 01.30 olduğunu gördüm. Çoktan gece yarısı olmuştu. Ve ben yeni yaşımın uğursuzluğunu yaşıyordum.
"Anne park zaten sitenin içinde ve sitenin kapısında güvenlik var."
"Hayır dedim Lamia uzatma."
Yanıma gelip yatağıma uzandırdı beni. Üzerimdeki örtüyü omzumun üstüne kadar örttükten sonra alnıma sıcak bir öpücük kondurdu.
"İyi geceler kızım."
Kafamı belli belirsiz sallayıp annemin gidişini izledim. Odamdan çıktığı gibi bana ihanet eden gözyaşlarımın annemi beklemesine şaşırmıştım.
Duygularımı kontrol altına alabilmem zor bir şeydi. Ki genelde duygularım bana hükmederdi.Annemin örttüğü örtüyü yavaşça üzerimden çekip dolabıma yöneldim.
Umarım bir seferlik burnunun dikine giden kızınıza çok kızmazdınız.
Üstümdeki beni soğuktan korumayacak olan pijamayı çıkartıp siyah pantolonum ve koyu yeşil kazağımı giydim. Kazağın içinde kalan saçlarımı dışarıya çıkarttığımda dolabımın içinden yeni olan ama hiç giymediğim hardal sarısı botumu elime aldım ve yatağa oturdum.
Sulu gözlerimle botumu ayağıma geçirdiğimde 1.katta oturduğumuz için mutluydum. Gözyaşlarımı ince parmaklarımla silip balkonumun kapısını açtım.
Derin bir nefes alırken gözlerimi kapamıştım.
Bir kere olsun güçlü ol.
Gözlerimi açıp balkonun soğuk demirlerinden destek alarak aşağıya kendimi sarkıttım. Uzun ve zayıf olan bedenim bana ilk defa kolaylık sağlamıştı. Ayağımın altında hissettiğim zeminle kendimi iyi hissetmiş ve ilerlemeye başlamıştım.
Hafif esen rüzgar saçlarımı ve tenimi okşuyordu.
Fakat okşadığı saçlarım kırık , tenim ise kuru ve soğuktu.
Parka geldiğimde sallandığım salıncağın yanına gittim. Yeşillerim tekrar dolu dolu olduğunda bilekliği aramak adına çok dikkatli bakıyordu.
Olduğum yerden ileriye gidip çevreme baktığımda parlayan bir şey göremiyordum. Dudaklarım soğuktan titremeye başlamıştı bile. Dişlerimin arasına alt dudağımı alıp titremesine engel olmaya çalıştım.
Umutsuz bir şekilde başımı sallarken burada olduğuna emindim.
Az daha ileriye gittiğimde bankta oturan bir adam gördüm. Küçük adımlarla yanına gidip karşısında durdum.
"Kusura bakmayın rahatsız ediyorum ama acaba ince zincirli bir bileklik gördünüz mü?"
Bankta oturan adamın yanıtlamasını bekledim. Uzun bir süre. Fakat ne yüzüme bakıyordu ne de cevap veriyordu. Arkamı dönüp gideceğim sırada verdiği yanıtla adımımı durdurdum.
"Hayır."
Karşımdaki adamın ağlamaklı sesiyle vucüdumun her bir zerresi titrediğini hissederken yönümü adama döndüm. Zaten soğuk olan bedenim iyice üşümüştü. Kollarımı birbirine bağlayıp kafasını hala yerden kaldırmayan adama diktim yeşillerimi.
"Siz ağlıyor musunuz yoksa?"
Sorduğum soruyla yerden yüzünü kaldırdığında kızarmış gözlerini görmek bana kendimi kötü hissettirmişti. Gözlerim istemsizce dolmaya başlamasıyla derin bir nefes aldım. Kimsenin canının yanmasını ve ağlamasını istemiyordum.
"Niye soruyorsun ki? Bu dünyada sadece kızların duygusal olduğunu düşündüren sikik sistemden dolayı mı?"
Bağırışıyla dolan gözlerimi kırpıştırıp adama baktım. Birbirine giren kirpiklerim gözyaşlarımı saklamak için geç kalmıştı.
"Sadece," dudağıma gelen gözyaşlarımı elimin tersiyle silip konuşmama devam ettim.
", ağlamanızı istemiyorum diyecektim."Arkamı dönüp hızlı adımlarla parktan çıkmıştım. Görüş açım bulanıklaştığında gözlerimden akan yaşları silmeye gitmiyordu parmaklarım.
Hıçkırıklarım artık nefesimi kesecek boyuta geldiğinde apartmanımızın önüne gelmiştim. Buradan içeriye giremeyeceğimi biliyordum. Bir süre ayakta durup sakinleşmeyi bekledim. Fakat hala devam eden hıçkırıklarım yüzüne yere oturmak zorunda kalmıştım.
Anne , kızın çok kötü duyuyor musun?
Baba kızının hıçkırıkları nefesini kesiyor, bana nefes olur musun?
Apartmanın giriş kapısı hızla açıldığında endişeli bir şekilde annemle babamı gördüm. Beni gördükleri gibi nefeslerini dışarıya vermişlerdi.
Titreyen ellerimi uzatıp kaldırması için babama uzatmıştım. Kafasını başka yöne çevirdiğin de endişelendirdiğim için kızgın olduğunu biliyordum. Annem babama kaşlarını çatıp baktığında ellerini saçları arasından geçirip hafifçe çekiştirmişti.
"Saçmalama Serhat."
Babam anneme kızarmış gözleriyle uzun süre baktı. Gördüğüm gözlerle uzattığım elimi geri kendime çektim. Halbuki daha bugün söz vermiştim onları üzmeyeceğime dair.
Ama bende üzülüyordum ve kimse bana söz vermiyordu.
Ellerimle yerden destek alarak kalkmaya çalıştığımda dönen başım pekte yardımcı olduğunu söyleyemezdim. Annem ve babamın hafif kavga eder gibi olan sesi kulaklarıma uğultu şeklinde gelirken ellerimle kulaklarımı kapattım.
"Susun, lütfen susun."
Sesim fısıltı şeklinde çıkmıştı.
Gözlerim kararırken gördüğüm son şey annemle babamın bana doğru tutmak için hamle yapmasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANSIZ / #wattys2019
Short StorySaat 00.00 ' ı gösteriyordu. Küçük kız gözlerini yumup yeni yaşının getirmesini istediği şeyi pastaya doğru fısıldadı. ' Sadece mutlu olmak istiyorum.' Mumları tek nefeste söndürüp anne babasına dolu gözlerle baktı. Annesi buruk bir gülümseme gön...