thirty-seven

521 28 56
                                    

3 yıl 7 ay sonra

Marie

"Anne!"

Minik bebeğimin çığlıklarına karşılık dikiz aynasından ona baktım ve öpücüklerine öpücük attım.

Her ay olduğu gibi ayın 21'inde sabahın ilk ışıklarıyla yoldayız.

İlk önce şehri terk ediş sonra geri dönüş.

Koskoca üç yıl geçti. Üç yıl yedi ay. Günler belki de Zac hayatımda diye geçiyordu böylesine hızlı ve yeni.

O lanet günden,lanet aydan sonra o şehri terk ettim. Çok uzağa gidemedim. Gigi'nin mezarına gidip gelebilme mesafesi alanında gidebileceğim en uzak yere gittim.

Mezarlığa ulaştığımda arabadan indim ve arkadan bebek koltuğundan Zac'i çıkardım. Kucağımda yavaş yavaş içeriye girdim ve Gigi'nin ayak uçlarında durdum.

"Merhaba Gigi. Biz geldik. Bu ay pek bir şey değişmedi. Hayatımızdaki en büyük değişiklik Zac'in bir tane daha dişi çıktı. Ve o çok iyi. Burada."

Zac'in oyuncağına olan ilgisini dağıtıp bana odaklanmasını sağladım.

"Zac, anneye merhaba de ve ona öpücük at."

"Merhaba anne!"

Harflerin çoğunu yutarak söyledi ve her anne kelimesinin sonunda yaptığı gibi kahkahayla sevinç çığlıkları attı. Beni öptü.

Ona şuan anlatamayacağımın farkındayım. Ama yine de içim buraya her geldiğimde ihanet edermişcesine hissettiriyordu.

Şakaklarından öptüm ve Gigi'nin mezarına döndüm.

"Üzgünüm Gigi. Ama hiçbir zaman senin yerine geçmeyeceğim bunu unutma. Aynı zamanda ona annesizliği de hissettirmeyeceğim. Seni seviyoruz."

Zac gözlerini ovuşturmaya başladığında arabaya geçtik. Rotamızı hastahaneye doğru ayarlarken Zac kısa bir uyku çekti.

Hastahaneye yaklaşırken Zac uyanmıştı. Bunun için Tanrı'ya şükür ettim çünkü onu uyandırmayı hiç sevmiyordum. Çok tatlıydı ve uyurken bir melekten hiçbir farkı yoktu.

"Günaydın Marie. Nasılsınız ?"

"Günaydın Sebastian,iyiyiz.Ya sen ? Bu arada ziyaret saati içerisindeyiz değil mi ?"

"Teşekkürler. Zac'e her dakika ziyaret saati olabilir. Eğer bana bir öpücük verebilirse ?"

Zac her ay gelsekte sık sık görmediği için Sebastian'a uzak davranıyordu. Şimdi ki gibi. Sadece onun şapşal hareketlerine deli gibi gülüyordu.

Ona iyi çalışmalar dileğimi ilettikten sonra asansöre binip yukaroya çıktık.

"Zac,babaya merhaba de."

"Hihh! BABAA!"

Zayn ile hastahanedeyken ilk kez konuştuğumuzda beni her zaman seveceğini söyledikten sonra komaya girdi. Doktorun ne zaman uyanacağının belli olmadığı bilgisiyle beraber hayatta kalmasının tek sebebinin bir fiş olduğunu söylemişti.

Öyle değildi biliyordum. Hepimiz biliyorduk. Her gün her an telefonum çaldığında Zayn'den gelecek o haberi bekliyorum. Bekleyeceğimde.

Biliyorum ki o da bir gün  uyanacak.Gitmeden önce Zayn'in,benim nişanlandığımı öğrendiğinde, bana yazdığı o şarkıyı mırıldanmaya başladım.

No one love you like I love ya
Never cheat, never lie
Never put no one above ya
I gave you space and time
And now you're telling me you miss it
And I'm still on your mind
We were one in a million
And love is hard to find

...

Every time your lips touch another
I want you to feel me
I want you to feel me
Every time you dance with somebody
I want you to feel me
I want you to feel me




Gigi'nin tamamen yokluğuna alışmaya ,Zayn'in kısmen varlığını kabullenmemeye çalışıyorum.

Her şey akıp giderken ben oğlumla yoluma devam ediyordum.

O bana kesinlikle Tanrı'nın bir lütfü bir armağanıydı.

Ve ben kalbimin tamamına ait olan Zayn'in yerini oğluna,oğluma bıraktım.

Ki Tanrı kesinlikle benim için bunu planlamıştı.

Zayn'in dudaklarına bir öpücük kondurup odadan çıkarken ona seslendim.

"Her gitmeyi düşündüğünde,
        beni hissetmeni istiyorum.."

    Feel Me  


Feel MeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin