12 - Rüya Galiba

192 78 184
                                    

* Medya: Louise


Sarsıntı ile kendime geldim. Bir şeyde yatıyordum. Sallanan bir şey, hemen doğrulup oturdum. İçimde anlamını bilmediğim bir panik vardı. Bir an bununla ne yapacağımı bilemedim. Hiç alışık olmadığım bir duyguydu. Hızla ayağa kalkmamla başımı tavana vurmam ve karşımda oturan iki kişiyi fark etmem bir oldu. Başımdaki acı ile kalktığım yere geri düştüm. Erkek olan bana uzandı, geriye kaçındım. Bir kaç kelime söyledi. Nece konuşuyordu bu böyle?

Sağıma bakınca kapıya benzer bir şey fark ettim, hemen atıldım. Erkek hızla beni belimden yakaladı ben mücadeleye hazırlanırken boştaki eliyle tavana vurup bir kelime bağırdı. Sanırım durmasını söylüyordu ki sarsıntı durdu. Bir tür arabanın içindeydim anlaşılan. Dirseğimi midesine geçirmeme gerek kalmadan beni bıraktı. Hiç düşünmeden kapıya ulaşıp açtım ve dışarı atladım. Aklımdaki koşarak kaçmaktı ama toprağa ayak basıp ne tarafa kaçacağıma doğru karar vermek için etrafıma bakınca kalakaldım. Hangi cehennem deydim ben?

Etraf ormanlıktı ormanlık olmasına ama ağaçlar fazlamı büyüktü, bana mı öyle gelmişti? Sanki sonsuza kadar uzanıyorlardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Etraf ormanlıktı ormanlık olmasına ama ağaçlar fazlamı büyüktü, bana mı öyle gelmişti? Sanki sonsuza kadar uzanıyorlardı. Yaprakların yeşili de bir değişikti, türkuaza çalıyordu. Kafamı biraz daha kaldırınca gökyüzü gözüme çalındı. Mor muydu o? Ya da leylak rengimi diyorlar? Her neyse işte mavi görünmüyordu. Aldığım nefese dikkatimi verince sanki bir koku gibi ferahlık dolduğunu fark ettim ciğerlerime. Bir adım daha attım, ayağıma batan taş nedeniyle yere bakınca toprak bir yolda yalın ayak olduğumu kavradım. Arkamda biri fısıldayarak bir şey söyleyince yalnız olmadığımı hatırladım. Yavaşça yönümü onlara dönerken bir kaç adım da uzaklaştım.

Beş kişi bana bakıyordu. Hayır altı. Bir de arabayı sürdüğünü düşündüğüm biri başını uzatarak beni görmeye çalışıyordu. Üç tanesi hayvanların üzerindeydi ve bu hayvanların ne olduğu hakkında kesinlikle hiç bir fikrim yoktu. Deve kuşu desem, kanatları yada tüyleri yoktu ve o ağzın gagaya benzer yanı da. Aslında sanırım deve kuşu ile tek ortak yanları iki ayaklı olmalarıydı. O an kavradım, rüya görüyor olmalıydım.

En son ne yapıyordum? Yatmış mıydım diye düşündüm. Hayır, hatırladığıma göre Tallahasse sahilinden okyanusa dalmış, yüzüyordum. Su altının nispeten sessiz huzurunu sevdiğimden bunu sık sık yapardım. Elim, deniz gözlüğümün yokluğundan emin olmak ister gibi istemsizce yüzüme gitti. Uyumuş olmalıydım, deniz canlılarını incelerken içim filan geçti herhalde. Daha önce hiç başıma gelmemiş olsa da en mantıklı açıklama buydu.

Tekrar karşımdakilere verdim dikkatimi. Hep beraber bana bakan elemanlar meraklı, tedirgin ve şaşkın olarak nitelenebilirlerdi. Bakışlarında temkinli incelemenin yanında bir şey daha vardı, kendimi çıplak hissettiren bir şey. Bir dakika, ben çıplaktım! Bedenime baktım. Yani neredeyse çıplak. Üzerimde mavi bikinilerim vardı. Utanç duygusu beni sardı, yüzüme doğru çıkan sıcaklık kızardığımın da işaretçisiydi ki, kolay utanan ya da kızaran biri sayılmazdım. Vay be! Bana panik, utanma gibi duyguları epey güçlü bir şekilde hissettiren, oldukça sıra dışı bir rüyanın içindeydim anlaşılan. Düş aleminde level atlamış gibi bir şeydim. Bu arada insan rüya da iken rüya da olduğunu bilir mi?

LÜTUFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin