16 - Tablo

166 53 228
                                    


* Medya: Louise


Bölümü elimden geldiğince çabuk attım

Umarım beğenirsiniz

Keyifli okumalar...


Balkondan sırt üstü kendimi boşluğa bıraktıktan birkaç an sonra yerle buluştuğumu duyumsadım. Ağzımdan;

--- Hay anasını... ile başlayan bir küfür kaçıverdi. Bu cidden acıtmıştı. Yerle ilk buluşan, kuyruk sokumu bölgesinden bir çıtırtı duyduğuma ise emindim. "Çanağı kırdık" diye homurdandım.

Gözümü açıp etrafa baktım.

--- Evet sivri zeka, sıçrayarak yatağında gözlerini açmak yerine, burada acı içinde kıvrandığına göre rüyada filan değilsin anla artık, diye kendi kendine söylendim. Bu bina da amma yüksekmiş, yere ulaşmam bir milyon yıl sürdü diye söylenmeye devam ederken önümde dev gibi dikilen şatoya düşmanca bakışlar gönderdim.

Telaşlı insan ve ayak seslerinin yaklaşmakta olduğunu fark edince, başımı arkaya atıp gözlerimi yumdum. Bu arada ağzımdan küçük bir inleme kaçtı. Nasıl ve neden burada olduğum gibi sorularla daha sonra ilgileneceğim diye düşündüm. Vücudumun hasar gören yerleri kendini iyileştirmeye başlamıştı ve bu çok uzun sürmese de kendi içinde acılı bir süreçti.

Duyularım beni yanıltmıyorsa ki yanıltmazlar, ilk Bārisa hanım abla yanıma geldi ve çömeldi. Saçlarımı düzelttikten sonra nabzımı kontrol etti. Kıpırdamadan yatıyordum ama o sırada benim kalbimin normalden çok daha yavaş attığı aklıma geldi. Hemen uzanıp elini ittirdim. "lanet olsun" hareket etmek canımı yakmıştı.

Kendi aralarında bir şeyler konuşuyorlardı. Gerçi bana da söylüyor olabilirlerdi ama zaten anlamayacağım için ilgilenmedim. Hem benim iyileştirmem gereken bir kuyruk sokumum vardı. Aradan bir süre geçti. Ne yaptıklarını bilmiyordum ama beni hareket ettirmedikleri için minnettardım. Sonunda merakıma yenilip gözlerimi açtım. Zaten neredeyse tamamen iyileşmiştim. Baş ucumdaki garip tiplere baktım. Epey kalabalıklardı doğrusu.

Onların kendimi bu gerçeklikte bulduğumdan beri pek şaşkın olmadıkları, bana bir yakınlarıymış gibi davrandıkları geldi aklıma. Benim bu mor semalı dünyada olmamda parmakları olabilir miydi? Bu arada yakışıklı eleman elinde getirdiği bir kolyeyi Bārisa hanıma uzattı. Oda alıp boynuna taktı. Az sonra kolyedeki taştan yayılan garip bir güç hissettiğime eminim. Bir şekilde tanıdık bir enerjiydi sanki. Ne yaptığımı fark ettiğimde uzanıp kolyeyi çoktan almıştım. Kristaldeki güç usulca damarlarıma aktı. Bu gerçekten hoş bir histi. 

Taşın rengi irislerimin rengine çok benziyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Taşın rengi irislerimin rengine çok benziyordu. İyice incelemek için doğrulup oturdum. Daha önce acayip göz rengimle bu kadar benzeşen bir şey görmemiştim. Gözlerimin böyle ışıltılı bir mor olması yetmezmiş gibi bir de şiddetli duygularda renk değiştiriyordu. Şaka gibi. Bende mecburen çocukluğumdan beri onları lenslerin altında gizliyordum.

LÜTUFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin