21 - Saldırı

76 26 73
                                    

* Medya: Khosk Şatosu



Sürücü ani bir şekilde arabayı durdurmadan önce de Louise bir şeylerin ters gittiğini hissetmişti. Bunu duman kokusundan ve belli belirsiz gelen bağırış ve metalin metale çarpmasına benzeyen seslerden anlamıştı ama ucube duyularını belli etmemek için yerinde huzursuzca kıpırdanmak ve pencereden görebileceği ayrıntılar olup olmadığına bakmaya çalışmakla yetinmişti. Araba sürücünün ani bir "ol" nidasıyla geriye kaykılarak durunca, daha fazla kendini tutamadı, kapıyı açarak arabadan atladı.

Şato uzak da olsa görüş alanlarına girmişti. Birkaç noktasından ince dumanlar yükseliyordu. Daha yakın bir bölgede ise yola çıkmış üç beş adam buradan dağa ve ağaçlık kesime yönelmiş kaçmaya çalışıyor gibi görünüyorlardı. Yarım düzine kadarı da çoktan dağ yoluna tırmanmıştı. Hırpani görünüşlü, çapulcu tipli adamlardı, birkaçının elinde büyük kılıçlardan vardı.

Uzaklaşmasını önlemek için binek hayvanını önüne doğru sürmüş olan korumaya baktı. Oda aynı yöne bakıyor, nispeten kendilerine yakın kalan saldırganları gözlüyordu. Muhtemelen yön değiştirip arabaya saldırmalarından endişeliydi ama Louise buna pek ihtimal vermiyordu. Keskin gözleri ve aldığı kan kokusu onu yanıltmıyorsa ki yanıltmazlar, adamların çoğu yaralıydı. Tek amaçları öndeki arkadaşlarına yetişmek gibi görünüyordu.

Şatodan saldırganları püskürtmüş olmanın zafer nidaları değil, acılı inleme ve haykırışlar geliyordu hala. Bunu tabi ki yanındaki diğerleri duymuyordu. Bir an önce oraya gitmeliydiler. Sürücüye ve korumaya şatoyu işaret edip gitmeleri gerektiğini anlatmaya çalıştı ama pek etkili olmuş görünmüyordu. Haydutların uzaklaşmasını bekliyorlardı. Öncelikleri arabadakilerin güvenliğinden yanaydı. Bu kez şansını arabadan başını uzatmış şatoya doğru bakan Barisa'dan yana denedi.

Barisa kısa bir baş sallaması ile elini aracın tavanına vurdu ve

--- Gidelim, dedi.

O arada Louise'de çıkıp yerine oturmuştu. Koruma,

--- Efendim, haydutların uzaklaşmasını bekliyoruz, dediyse de Barisa'nın emri açıktı,

--- Hemen!

Araba hızla tekrar yola koyuldu. Durduklarında Louise yine hızla kapıyı açıp, atladı. Diğerlerinin inmesine yardım ederken, gözleriyle az önce duyduğu Jadom'un sesinin nereden geldiğini tarıyordu. Etrafta koruma, haydut hatta hizmetçilerden yaralılar yatıyordu. Önemli bir kısmının ise nabzı atmıyordu yani ölmüşlerdi. Kesif bir kan kokusu her yeri sarmıştı. Bu insanların kanı da genel itibariyle dünyadakilere benziyordu ama kokusunda daha aromatik, daha çekici bir tını vardı. Bunu yeni fark ediyordu. Koku Louise'in saldırganlığını tetiklerken, daha fazlasını dökmeyi istemesine yol açtı. Her zamanki etki bu sefer daha da sarsıcı gelmişti. Silkinerek dürtüyü yok saymaya çalıştı.

Algısı yeniden odaklanırken, kahyanın boynundaki yaraya bastırdığı mendili ile telaşla Barisa'ya bir şeyler söylediğini fark etti. Barisa eteklerini toplayıp koşmaya başlayınca peşine düştü. Birçok yaralı ve ceset geçtiler. Barisa bir ara tökezleyince omzundan destekleyip dengesini bulmasına yardım etti. sonunda devasa giriş merdivenlerinin sol tarafında kalan açıklığa geldiklerinde Louise neye yada kime koştuklarını anladı.

* * * * *

Barisa'nın boğazından hıçkırığa benzer bir ses kaçtı. Bir an büyük yeğeninin kanlı bedenine bakakaldı. Yüzü çok solgundu, adeta tüm kanı çekilmiş gibiydi. Karina'nın feryat ederek abisinin yanına çöktüğünü hayal meyal fark etti. Baş ucundaki Jadom gözyaşları içinde,

LÜTUFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin