Seksendört - Kendime Yalan Söyledim
Kim Jisoo
Acı farklı bir şeydi. Aile acısı daha da farklı bir şey. Yaşıyordum acımla yaşamaya çalışıyordum. Oluyordu bir şekilde devam edebiliyordum ama bundan sonra bir oluru yoktu hiçbir şekilde bir oluru yoktu. Çünkü görebiliyordum. Geleceğimi görebiliyordum. Annemin öyle davranması içimde olan son umudu da öldürmüştü. En son ölen duygu umut bile gitmişti benden. Duygusuzdum artık. Ölmeyi kabullenmiş hatta bir nevi bunu isteyen bir duygusuz.
Karanlık bir gece de en sevdiğim olan sokak arasında seok jin tarafından kafama sıkılan kurşunu ardındaki taehyung'u onun ardındanda gözleri yaşlı kızları görebiliyordum. Çok mu acımasızdım? Sonumu bile bile arkadaş olmuştum onlarla. Öleceğimi bile bile.
Gözlerimi açtığımda ışık yüzünden hafifçe kıstım hastane kokusu anında burnumu doldururken yüzümü buruşturdum. Yaralarım sızlıyordu üstüme mavi hastane elbisesi giydirilirmişti. Ardından onu gördüm sağ tarafımdaki tekli koltukta yayılarak oturmuş gözleri kapalı kafası arkaya düştüğü için elmacık kemikleri ortaya çıkan burnunda beni olan adamı. Son nefesimi gözlerine bakarak vereceğime inandığım adamı. Sarı saçları da kafasıyla birlikte geriye düşmüştü. Kafasına taktığı kırmızı bandanayı şu dünyadaki en güzel kız taksaydı ona yakıştığı gibi yakışmazdı. Emindim. Dudaklarına giden bakışlarımla dudaklarımın titrediğini hissettim beni bu büyüden uyandıran ise namjoondu.
"Jisoo iyi misin? Nasıl hissediyorsun?" bakışlarımı ona çevirdim sol tarafımda büyük olan hastane odasında uzun boyuyla dikiyor ve ilgiyle bana bakıyordu. Oynayacağım senaryoyu kafamda yazarken ilk sahnemi aldım. "Jisoo mu?" kibirlice sorduğum soru sonrası yüzü düşerken kalbimin kırıldığını hissettim ama yapmak zorundaydım. Yapmak zorundaydım.
"Ben senin iş vereninim kendine gel" ellerini önünde birleştirirken hafif eğdi kafasını "tabii efendim özür dilerim" bakışları yerdeyken üzüntüyle baktım ona. Her şey yoluna girecekken böyle olması üzücüydü ama başka yapacak bir şey yoktu. Çevremdeki kimse beni sevmemeliydi. Benim için üzülmelerini istemiyordum. Hâlâ uyuyan taehyung'a baktım yan gözle.
"Ne kadardır böyle?"
"4 saatir hastanedesiniz efendim. O zamandan beri başınızdan hiç gitmedi" bana efendim demeyi kes demek istedim o an ellerimle çarşafımı sıkarken iradeli olmak için zorluyordum kendimi. Taehyung'un neden burada olduğunu sorgulamamak en iyisiydi.
"Biri aradı mı?"
"Jennie Hanım aradı 20 dakika önce buraya gelecekler" kafamı olumlu anlamda salladım ve yerimden hafif doğruldum. Sırtımı yatağın başlığa yasladım ardından. Yaralarıma pansuman yapıldığını hissediyordum.
"Doktorun ne dediğini sormayacak mısınız? Veya aileniz"
"Umrumda değil sen de onlardan konuşmayı bırak ve ne zaman çıkacağım hakkında doktorla konuş" bakışları beni bulurken o an anlamıştım. Bilerek yaptığımı biliyordu. Bunu bilmesi beni rahatlatmıştı yanlıştı belki ama gerçekten kötü bir insan olmadığımı bilmesi beni rahatlatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Help | Kim Jisoo
Fanfiction"Kötü anıların yerini güzel anılar alacak" fısıltısı kulağıma geldikten sonra geceye karışırken gözlerine baktım. Dolmuştu. Kim Taehyung gözleri dolu dolu bakıyordu bana. Kaybetmek istemiyordu. "Sana söz veriyorum" Umut etmekten vazgeçmeyen tüm güz...