Satır satır yorum yapmayı unutmayın.
Sabahın gecesi yaşanan bu sokaklarda birkaç hayvan uğultusu dışında hiçbir yaşam belirtisi yoktu. Siyah pelerin beni karanlıkla soyutlarken bir çıkış yolu aradım. Temkinli adımlar attığım sırada bir ses işittim.
"Neyine güvendin lan? Bu gidişle sonun Hâviye'de bitecek aptal."
Hiçbir şey anlamazken birilerini görmek için bakındım ama kimseyi göremiyordum.
"Üstüme gelme oğlum, halledeceğim bir şekilde. O cehennem çukuruna girmeye hiç niyetim yok. "
İki kişi olduklarını fark ettiğimde anlamadığım bu konuşmayı daha fazla dinlemek istemedim. Seslerin geldiği tarafa doğru ilerlerken birini bulup buranın çıkışını sormayı düşünüyordum. Hoş nasıl soracağımda ayrı meseleydi ya.
Tam kimseyi bulamadığım için vazgeçmiştim ki ayağımın ucunda hissettiğim şeyle irkildim. Boş içki şişesi beni korkuturken sinirden bir tekme savurdum. Şişenin yerde yuvarlanma sesi sokakta yankılandığında gözlerim gittiği yeri takip etti ve karşımda iki çocuk buldum.
Beni ilk fark eden sağdaki çocuk olurken, dirseğini yanındakinin karın boşluğuna geçirdi. Böylece diğeri de beni fark ederken 'Zebani' diye fısıldadığını duymuştum. Bu karanlığa rağmen gözlerinde gördüğüm tedirginlik benim için bir şey ifade etmiyordu ama anladığım tek şey bu zebani diye adlandırılan üç heriften korktuklarıydı.
İki tedirgin göz kafamdaki örtüyü aşağı indirince şaşkına dönerken, beni ilk fark eden çocuk konuştu bu sefer.
"Zebanilerin kıyafetleri içinde bir kız mı var ben mi yanlış görüyordum?"
Arkadaşına bakarken bana sorduğu soru diğerinin kaşlarını çatıp bana bakmasını sağlamıştı.
"Kimsin sen?"
Boğazımı temizleyip öksürdüm ve konuşmayı denedim ama sesimi ben bile zor duymuştum. Şimdiden daha fazla zorlamamak adına telefonumu çıkardım ve yazmaya başladım.
'Kayboldum ve çıkış yolunu arıyorum, bana yardım eder misiniz?'
Hala şaşkınlığını atamamış çocuk "Zebani kıyafeti içinde gelip bir de kayboldum diyor, kim inanır ki buna?" diye konuştuğunda onlara bulaşmanın yanlış bir fikir olduğunu anlamıştım ama yine de son kez denedim şansımı.
'Yardım edecek misiniz?'
İkisi bana öylece bakarken kaşlarını çatmış olan telefonu elimden alıp okudu ve tısladı.
"Kimsin kızım sen? Dilini mi yuttun? Konuşsana!"
Telefonu elinden geri hızla çekerken şansımın olmadığına bir kere daha inanmıştım. Hiç bulaşmamak en iyisi diyip arkamı döndüm ve sert adımlarla yürümeye başladım. O yolu kendim bulmak zorundaydım.
"Dur!"
Bir an duraksasam da içimdeki güvensizlik beni tekrar harekete geçirdi.
"Dur! Yardım edeceğim sana."
Tekrar durdum. Bu ıssız yerde dönüp duruyordum ve yolu bulamıyordum. Onlara güvenmekten başka çarem yoktu. Durup tekrar onların yanına gittiğimde diğer çocuk konuştu.
"Oğlum zaten başın belada, bir de zebani kıyafetini nereden bulduğu belli olmayan bu kızı cehennemden çıkartmak ne? Alaz'dan habersiz kimse veyl'e girip çıkamaz."
Alaz'ın adını duyar duymaz gözlerim büyüdü. Bunu fark eden, bana yardım edeceğini söyleyen, çocuk gözlerini bana dikerken arkadaşına cevap verdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜVEY ABİM
Любовные романыYeni bir sonun başlangıcı, bitmişliğin yenisi, acının merhameti ve üveyin tutkusu...