Aranızda KİTAP KAPAĞI yapabilen varsa ulaşabilir mı bana?
Bazen kendimi boşlukta hissettiğim oluyordu, bu annem gittiğinden beri çoğalmıştı ama şimdi daha yoğundu sanki.
Olmak istemediğimi fark ediyordum, çoğu zamansa çekip gitmek istiyordum her şeyden.
Sonra düşüncelere dalıyorum yine, önümde bunu yapmamam için bir engel var mı diye.
Beynim 'baban' derken kalbim onu unutmuş gibi davranıyor.
Bazı kararlar almam gerekiyor ve sanırım ben...
"İşte bitti, gözlerini aç bakalım beğenecek misin? "
Gözlerimi kuaför de çalışan kadının dediği gibi araladım ve aynadaki yansımama baktım. Karşılaştığım sahneye tepkisiz kalmam tepemde dikilen kadının tekrar konuşmasına neden olmuştu.
"Beğenmedin mi?"
Sessiz kalmaya devam ederken ellerimden biri havalanıp kahküllerime dokundu.
Evet, açıkta kalan yeri böyle kapatabilmiştik.
"Ücretim ne kadar?"
Kadın önce şaşırsada ardından hızlı toparlanıp ücreti söyledi. Kasaya belirttiği ücreti ödedikten sonra hafif ses çıkartan dolgu topuklarımla kuaförden çıktım.
Şiddetli esen akşam rüzgarı kahküllerimi sallandırırken elimdeki alışveriş poşetlerine aldırmadan elimi kaldırıp bir taksi durdurdum.
Eve gidene kadar kafamı camdan ayırmadım. Araba hareket ettikçe cama çarpan kafamın acısını umursamadım bile.
Kızıllarım ve annemin parmak uçlarındaki şefkat...
Dokunuşlarını hissediyordum, annemin tarakla saçlarımı tararken bir yandanda eliyle arkaya doğru itmesini. Yumuşacık ipek gibi saçlarımı sevgi ile okşadığını hatırlıyordum.
Ve bana söylediklerini...
Saçlarımı annemden almıştım, benimkiler de aynı onun saçları gibi doğal turuncu ve göze çarpan bir parlaklığa sahipti. O gittikten sonra saçlarım dökülmesin diye taramadığım olurdu. O kadar ki dokunmaya kıyamazdım ondan bana miras kalan tek şeye. Ama birileri çoktan kıymıştı...
Başımı yasladığım cam titremeyi kesince duran arabadan indim. Ne ara geldiğimi bilmediğim eve doğru ilerlemeden önce cüzdanımdan para çıkartıp taksiciye verdim.
Evin kapısını o uyuşukluk halimle nasıl açtım ya da odama nasıl çıktım bilmiyordum ama girer girmez elimdeki poşetleri yatağın üzerine fırlatıp kendimi yere atmıştım.
O kadar çok yorulmuşum ki.
Gözlerim yavaşça uzattığım bacaklarımdan ayak uçlarıma doğru kayarken parkenin üzerinde kalmış birkaç saç telini fark edip gözlerimi kapattım.
Aynı sahne beynimde milyonuncu kez dönerken ilk bir saat yere yatıp gözlerim şişene kadar ağladığımı ve sesimin geri geldiğini fark ettiğimde ise saçma sapan şeyler söylediğimi hatırladım.
Ani bir hırsla makyaj masama oturup elime aldığım kırmızı allığımı ve pembe mor gibi renkli malzemelerimi elime alıp yanağıma uygulamaya başladım.
Odamın kapısı tıklanınca irkildim. Anında kendime gelip ayaklandım ve kilitli olan kapımı açmak için ilerledim. Ne kadar belli etmemeye çalışsam da o kadar tedirgindim ki, onun tekrar odama gelme düşüncesi beni korkutmaya yetiyordu.
"Doğa?"
Tanıdık kadifemsi ses beni rahatlatsa da şuan hiç onu çekecek halde değildim.
"Ne vardı?"
Annesine böyle davranmamam konusunda beni uyarsa da her şey belki de bu yüzden başıma geldiyse de umrumda değildi. Onun canını yakmadan durmayacaktım.
Kaba cevabıma rağmen o yumuşak ses tonuyla "Yemek hazır, çağırmak için gelmiştim. Baban da birkaç dakikaya burada o..."
Aşağıdan gelen kapı sesiyle sözü yarıda kalmıştı.
"Kenan? Sen mi geldin?"
Neyseki bu sefer 'hayatım' gibi laflarla seslenmemişti yoksa hemen şuraya kusabilirdim.
"Benim anne."
Bu erkeksi sesle başımı kapıya yaslayıp yutkundum, elimi anahtardan çektim.
"Ah, tam zamanında geldin. Yemekler hazır masaya geç bizde geliyoruz. "
Ellerim titrerken kapı kulpunu sıkıca kavradım.
"Böyle kapı ardından konuşmaya devam mı edeceğiz Doğa? Annen gibi olamam biliyorum, benden pek hoşla..."
"Git."
Sözünü bu sefer benim sözüm keserken kapıyı bir kere daha kilitledim.
"Tamam, tamam sakin ol gidiyorum. Ama yemeğe lütfen in. Benim için değil, baban için."
Topuklu ayakkabı sesleri uzaklaşırken yatağıma doğru ilerledim. Kendimi serin çarşaflar üzerine bırakırken aşağıdan ikinci bir kapı sesi geldi ve bu sefer babamın sesi duyuldu.
İçim bir nebze olsun rahatlarken elimi bir anda gelen istekle kahküllerime attım. Parmaklarımı tarak gibi kullanıp yavaşça aralarından geçirdim.
O anda tekrar tıklanan kapımla ikinci kez irkildim.
"Doğa?"
Babamın sesi ile yatakta doğrulup kapıya ilerledim ve kilidi açtım. Kapı kulpunu indirip kendime doğru çektiğimde karşımda takım elbisesiyle duran babamı buldum.
"Doğa, saçların..."
Babama anında sarılırken ağlamaya başladım. Hayır, bunu yapmamam gerekiyordu. Aptal gibi belli edemezdim.
"Kızım, ne oldu?"
Burnumu çeke çeke ağlarken babam saçlarımı okşuyordu.
"Korkutma beni. İyi misin, bir şey mi oldu, biri bir şey mi yaptı?"
Dedikleri beni daha çok ağlatırken hıçkırdım. Çenemi tutup kaldırırken gözleri kısıldı. Babam 'Mine' diye güçlü bir sesle bağırırken merdivenden ayak takırtıları geldi.
"Kenan, neler oluyor?"
Babam kollarını benden çekerken "Doğa'ya ne oldu?" diye sordu.
Akan gözyaşlarımı silmek için babamdan ayrılırken Mine'nin arkasındaki Alaz gözüme çarptı. Neler olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi daha çok. Vicdanım yapma dese de yapmak zorundaydım, canını yakmak zorundaydım.
"B-ben bilmiyorum."
Morarmış yanağımı görünce o da şaşırmıştı.
Yaş akan gözlerim Alaz'a doğru dönünce onunda kaşlarını çatmış ve bu durumdan pek de hoşlanmamış gibi durduğunu fark ettim.
"Kızım, kim yaptı sana bunu?"
Babam sorularını sıralamaya devam ederken derin bir nefes aldım.
Bunu yapmak zorundaydım.
Karşımda duran Mine olacaklardan habersiz bana bakarken parmağım havalandı ve tam karışımı gösterirken
"O" dedim.SINIR 100 OY, 100 YORUM.
DAHA HIZLI BÖLÜM GELSİN İSTİYORSANIZ YAPMANIZ GEREKEN BUNLAR.
Favori karakteriniz kim?
Alaz.
Doğa.
Mirza.
Mirhan.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜVEY ABİM
RomanceYeni bir sonun başlangıcı, bitmişliğin yenisi, acının merhameti ve üveyin tutkusu...