Jungkook'tan:
"İsmi Park Jimin 23 yasında Busan doğumlu
şarkıcı aynı zamanda da dans ediyor. Küçük ve alkollü mekanlarda sahneye çıkıyor."Cümlesini bitirir bitirmez içine titrek bir nefes çekti karşımdaki kişi ve gerçekten benden korkuyordu. İşte bu duyguya bayılıyorum.
İnsanların benden korkması hoşuma gidiyordu. Adımı duyar duymaz bacaklarının titremeleri yada bir mekâna girdiğim de herkesin kaçacak yer araması, güçlü olduğumu hissettiriyordu.
Derin bir nefes aldım. Aklıma jimin'i getirdim. Benim sakinleştirici ilacım Park Jimin.
Karanlık Dünyamın tek ışığı...İçime derin bir nefes çektim ve elimi alnıma götürerek ovuşturarak başımın ağrısının geçmesini bekledim. Kafamı kaldırarak oturduğum sandalyeden hızlı bir şekilde kalktığımda yere düşen sandalye pek de umrumda olmamıştı.
"Bana benim bilmediğim şeyler söyle seni sikik!"
Elim istemsizce belimde ki silahıma gidiyordu. Sadece jimin'in ismini kullandığı için bile öldürebilirim bu adamı.
"B-bay jeon peşine taktığımız adam daha yeni arkadaş olabilmiş. Biliyorsunuz bay park zor güvenen biri ve zaman aldı. Bugün tekrar buluşacaklar efendim."
Bu adamlara güvenmiyordum.İçimden bi ses yine beceremeyecekler gibi bir şeyler zırvalıyordu, kendi işimi kendim halletmeliydim.
"Ben de geliyorum. Korumalar bugün tek araba gelsinler, iki araba fark ediliriz."
Gerçekten de fark edilebiliriz ve ben onun dikkatini çekmek istemiyorum. En azından bu şekilde değil.
"Efendim çok düşmanınız var bir arabanın yeteceğini sanmıyorum"
Gerçekten sabrımın sınandığını hissediyordum. Bu adamı şuan öldürmek için fazlasıyla yeterli sebeplerim vardı.
"Sana fikrini soran olmadı hemen hazırla arabayı!"
Bir anda bağırmamla yerinden hızla kalkarak kapıya yöneldi. Herkes gibi korkuyordu benden bu hoşuma gidiyordu.
"N-nasıl isterseniz efendim"
Kekeleyecek kadar korkutmuşmuydum? İzin ister gibi gözüme baktı, çıkması için kafamı kapıya doğru eğdim, o da ofisten çıktı.
17 yaşım da bütün ailemi kaybettiğimiz gün hayatta tek başıma kalmıştım. Ne güvenecek kimsem ne de kalabileceğim hiç bir yer yoktu. Bir gün yetimhanede çok bunalmış ve izin bile almadan gecenin bir vakti kendimi deniz de bulmuştum. Kayalardan birine oturmuş hayatımı sorguluyordum. O an intihar etmek istedim hem annemi hem babamı bir anda kaybetmem çok kötü hissettirmişti. Ben Jeon jonghun 'un ogluydum yer altının en belalı adamının ogluydum. İlk defa ölmek istedim , hayattan kurtulmak istedim ve denize atlamak için oturduğum kayadan kalkıp denize baktım. Oldukça soğuk gözüküyordu. Gözümü kapatıp tam kendimi suya bırakacağım zaman bir kahkaha sesi duydum. Ateş yakmış beş kişi daire kurmuş oturarak sohbet ediyordu. İstemsizce sinirlenmiş ve kahkaha atan kişiye çevirmiştim gözlerimi. İşte o an benim ilk kalp ritmim değişmişti. İlk kez yaptığım şeyden utanmıştım. O gece yetimhaneye döndüğüm de yetimhane müdüründen dayak yerken bile tebessüm vardı yüzümde. Yıllarca aradım onu ismini bilmediğim için işim çok zordu. Bulamayınca babam gibi olmaya karar verdim ve oldum da. Tam karanlık biri olmuştum ki yine o kahkaha sesini duydum. Park Jimin benim tek dogrumdu.
Her yanlış yapacağım zaman bana melek sesiyle engel olan tek doğrum.
Park Jimindi
Ben Jeon Jungkook asla birisinin gülüşünden etkilenmez ki. Hep soğukdum hiç güldüğümü bile hatırlamazdım pek gülmem de zaten.
Ona duyduğum ilginin aşk olmadığı kesindi , belki merak? Olabilirdi. Kapının çalmasıyla gir komutunu verdim.
Az önce ismini bile bilmediğim korumam
"araba hazır efendim sizi bekliyoruz" demişti.
Kafa sallayıp yürümeye başladım.
Şirkette her adımım da gördüğüm herkes ayağa kalkıp selam veriyordu. Bazı salak kızlar göz kırpıyordu. Gerçekten çok zavallılar. Şirketten çıkıp hemen önümdeki arabaya ilerledim, kapımın açılmasıyla içeri girdim." efendim park jimin bugün bir kaç arkadaşıyla bi kafede buluşacakmış. Onunla arkadaş olan ajanımız söyledi"
işte bu güzeldi. Ona birisini yolladım ve hemen onunla arkadaş oldu. Büyük ihtimalle onun benim adamım değilde normal arkadaş olduklarını düşünüyordu. Bir haftada ne çabuk güvenmişti ona.
"Sür arabayı." emrimi beklermiş gibi hemen hareket ettirdi aracı.
Yaklaşık 15 dadikalık yolun ardından kafenin önünde arabanın içine oturmuş onu bekliyordum.
Şaka gibi Jeon Jungkook birini bekliyordu. Çıldırmış olmalıyım. Kafamı cama çevirdiğimde onu gördüm gönderdiğimiz ajan mı korumamı herneyse onunla yanyana koluna girmiş. Kafeye doğru yürüyorlardı.
İçimdeki karıncalanma ile sinirlendiğimi hissettim. Kalbim deli gibi atıyor, gözlerim seğiriyordu.
Adamlardan birine seslendim
"buyrun efendim"
Derin nefes alarak konuştum
"park jimin bu gece benim evime gelecek!!"
korumamın gözleri büyüdü. Evet doğru karar , gelecekti ve ona o adamın koluna girerek o güzel gülüşünü sunmak neymiş soracaktım.
"Efendim ajanımıza haber veririm bir şekilde kandırarak evinize getirmeye çalışır"
Mantıklıydı o ajana güveniyordu jimin .
Adama cevap vermeyip jimini izlemeye başladım. Gerçekten çok güzel gülüyordu.
O dolgun dudakları her güldüğünde yukarı kıvrılıyor ve inceliyordu. Her güldüğünde gözleri kayboluyordu. Bu düşünceyle güldüm. Korumanın bakışıyla ters ters bakıp şirkete sürmesini emrettim.Aklıma gelen bir fikirle hemen arabayı durdurmasını emrettim. Cebimden telefonunu çıkartıp jimine doğru tuttum ve biraz yaklaştırıp resmini çektim. Evet, şimdi gidebilirdik.
_______________________________________________
Herkese merhaba çoğunuz burayı okumadan geçecek ama olsun hepinize teşekkürler.
Sizi morluyorum.💜
Bilgi : philophobia aşık olma korkusudur yani jungkookun korkusu kitabın ismi bu yüzden böyle umarım beğenmişsinizdir. 💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Philophobia | Jikook
Romance𝗃𝖾𝗈𝗇 𝗃𝗎𝗇𝗀𝗄𝗈𝗈𝗄 , 𝗉𝖺𝗋𝗄 𝗃𝗂𝗆𝗂𝗇'𝖾 𝗈𝗅𝖺𝗇 𝖺ş𝗄ı 𝗌𝖺𝗒𝖾𝗌𝗂𝗇𝖽𝖾 𝗄𝖺𝗋𝖺𝗇𝗅ı𝗄 𝗁𝖺𝗒𝖺𝗍ı𝗇𝖽𝖺𝗇 𝗄𝗎𝗋𝗍𝗎𝗅𝗆𝗎ş𝗍𝗎.