0.7

936 122 35
                                    

"Jungkook uyandığından beri gözlerin dolu dolu. Neyin var? "

Kahvaltı masasını hazırlamayı kesip bana endişeyle bakan Namjoon'a çevirdim bakışlarımı. Ben daha anlatmaya başlamadan yanıma gelip kollarını bedenime sardığında gözlerimi yumdum ve bende kollarımı ona doladım sımsıkı. Namjoon'un şefkatli kolları beni rahatlatıyordu.

"Hyung, " diye fısıldadım ve gözlerimi yumdum. Sesim anında titremişti. "Rüyamda Jimin'in gördüm. Başım göğsündeyken saçlarımı okşuyordu."

Namjoon derin bir nefes alarak bedenimi kendinden uzaklaştırdı ve ellerini omuzlarıma koyarak bana gülümseyerek baktı.

"Onu ne kadar özlediğini hepimiz biliyoruz fakat bu kadar zayıf düşme Jungkook. Güçlü olman gerek. " dediğinde sinirle başımı sağa sola salladım.

"Sikeyim güçlü olmayı. Tükendim amına koyayım görmüyor musunuz? "

Namjoon'un ellerini ittirdim ve sinirle mutfaktan çıktım. Dedikleri şeyler hep aynıydı.

Güçlü ol Jungkook.

Ağlama Jungkook.

Bunlara alış artık Jungkook.

Aramıza dön artık Jungkook.

Gül Jungkook.

Başını yere eğme Jungkook.

Bunları yapmasını ben bilmiyordum muydum sanki? İyiliğimi istediklerini biliyordum fakat bildiğim şeyleri bana sürekli söylemeleri sinirimi bozuyordu. Bunları yapmam gerektiğini biliyordum bende fakat gücüm yoktu işte. Yorgundum.

Odama gideceğim vakit gözüm merdivenden inen Jimin ve sevgilisine takıldı. Gözlerim gülen suratlarında ve birleşik ellerinde gezinirken sinirimin daha da arttığını hissediyordum.

Ben rüyama girdiği için ağlayacak kıvama gelmişken, o sevgilisiyle odadaydı öyle mi?

"Onun ne işi var burada? " diye bağırdım son gücümle. Sinirden elim ayağım deli gibi titriyordu.

Bağırışımla birlikte herkes odalarından çıkarken, Hoseok direk yanıma gelmiş ve kollarımı tutmuştu. Jimin'in sevgilisi de kaşlarını çatarak bakıyordu. Hiçbirini umursamadan Jimin'e bakmayı sürdürdüm.

"O benim sevgilim Jungkook." dedi gayet sakin bir sesle.

Sinirle gülüp bir adım öne gittim ve gözlerimi Jimin'den ayırmadan elimle yanında ki aptalı işaret ettim. "Biz hep yedi kişiydik Jimin. Asla ama asla dışarıdan birini almadık aramıza. Hatta sen bizi uyarırdın hep sekizinci kişiyi istemiyorum diye. Şimdi bu sürtüğü aramıza sokamazsın!"

Jimin kaşlarını çatarak "Ona sürtük diyemezsin. " dediğinde ellerimle yüzümü sıvazladım. Üzerine atlayıp yüzünü yolmamak için zor tutuyordum kendimi.

Bileklerimde ki sargıları çıkardım ve henüz iyileşmemiş kesikleri ona gösterdim. "Her bir kesik senin yüzünden orospu çocuğu. Kaçırma gözlerini de bak şunlara! Hepsi ama hepsi senin yüzünden. Gözlerinin önünde erimem sana zevk mi veriyor anlamıyorum ki! Benden ayrıldığını sindiremeden şu sürtüğü çıkardın karşıma. Sen cidden orospu çocuğundan başka bir şey değilsin. "

Jimin gözlerini kaçırıp "Ona sürtük deme." dediğinde gözlerimi sinirle kıstım.

Gözüm masanın üzerinde ki bıçağa takıldığında tereddüt etmeden elime aldım ve Jimin'e doğru adımladım. "Seni yemin ederim bu bıçakla parçalara ayırırım. Benim sinirlerimle oynama Jimin! "

Jimin sonuna kadar açtığı gözleriyle merdivenleri geri geri çıkarken üzerine doğru koşmaya başladım. Jimin hızlandığımı gördüğü gibi koca bir siktir çekmiş ve merdivenleri üçer üçer çıkmaya başlamıştı.

"Manyak mısın amına koyayım? Hoşt ya gelme! "

Jimin odama girip kapıyı kapattığında sinirle güldüm ve kapının kolunu çevirdim."Aç şu kilidi. Şu bıçakla organlarını deşeceğim şerefsiz! "

Jimin içeriden küfürler savururken bıçağı kapıya sapladım ve kapıya tekme attım."Çıkma o odadan duydun mu beni? Seni gördüğüm an kapıya sapladığım bıçağı birde çüküne saplayacağım çünkü. "

Sinirle merdivenlere döndüm ve Taehyung'un yanında bekleyen sürtüğe çevirdim bakışlarımı. "Sen hala neden evimdesin? Bıçağı sana saplamamı mı istiyorsun yoksa? Bu benim için zevkli olur, Taehyung tut şunun kollarından."

Taehyung kahkaha atarak kızı tuttuğunda, kız çığlık atarak yerinde tepinmeye başladı. Bu hali sırıtmama sebep olurken merdivenlerden indim ve karşısına geçip saçını kulağının arkasına kıstırdım.

"Seni bir daha aramızda görmeyeceğim. Anladın mı hayatım? Yoksa neler yapabileceğimi tahmin edebilirsin." dedim ve bıçak sapladığım odayı gösterdim.

Kız ağlayarak başını salladı ve Taehyung'un ellerinden kurtulup koşarak evden ayrıldı. Gülerek Taehyung'un uzattığı yumruğuna karşılık verdim ve mutfağa geçip domatesleri doğramaya devam ettim.

"Az önce ne yaşandı? " diye sordu Yoongi hafif şaşkınlıkla.

Hepsi mutfak kapısından bana bakarken yüzümü ciddileştirdim ve bıçağı ona doğrulttum. "Üzerinde özet geçmemi ister misin? "

"Bir siktir git Jungkook, korkuyorum lan!"

Hepsinin ifadesine bakıp kahkaha attım ve domateslere geri döndüm. "Gözüm sadece o sürtüğün gözünü korkutmaktı ama ucu hepinize dokundu. Bu hallerinizi ne zaman üzgün olsam hatırlayacağım. "

Seokjin gülerek yanıma gelip saçlarımı karıştırdı. "Bizi böyle korkutmaya devam edebilirsin, istersen sana şebeklik bile yaparız. Ama yeter ki gerçekten mutlu olduğunu görebilelim Jungkook."

Ona içtenlikle gülümseyip yanağını öptüm ve domates tabağını masaya bırakıp masaya yerleştim. Diğerleri de yerlerini aldığında bakışlarım boş kalan sandalyede gezindi.

"Jimin'i çağırmayacak mıyız? " diye sordu Hoseok. Ortaya sorulmuş bir soru olsa da cevabı benden bekliyordu.

"Bıçağı ona saplamayacağımı biliyor. Gelmek istese gelirdi." dedim ve çenemi avcuma yasladım.

Diğerleri başlarını sallayıp yemeye başlarken bakışlarım tezgahın üzerinde duran fotoğrafa takılmıştı. Jimin ile ilk çıkmaya başladığımız zamanlarda çekilmiş bir fotoğraftı. Ben somurtarak otururken, Jimin yanaklarımı mıncırıyordu.

Bazı şeylerin üstesinden geldiğimi sanıyordum fakat öyle değildi. Ne zaman alışmaya başladığımı düşünsem tepetaklak oluyordum. Yine aynısı olmuştu.

Bir fotoğrafımız çarpmıştı gözüme, unuttuğumu zannettiğim inancım özlemin karşısında diz çökmüştü.

bu kitabı yazmayı çoook özlemişim ya😭

loser | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin