1.BÖLÜM

2.6K 33 6
                                    

BÜYÜ

Tarih 5 eylül 2009 saat 23:45

İçime kasvet gibi düşen, adeta bütün karanlığıyla üzerimi örtmeye çalışan bir cumartesi gecesi kaplamıştı. Bir tüy gibi yumuşak elyaf yastığım ve istanbul desenli yatak örtüsüyle süslenmiş yatağımda sırtüstü uzanmıştım. Gözlerimi özenle işlenmiş olan el oyması tavana dikmiş dikkatlice inceliyordum. Bir türlü uyuyamıyordum. İçimi yarının heyecanı kaplamıştı. Düğünden başka birşey düşünemiyordum. Ama içimde birtürlü anlam veremediğim bi korku vardı. Telefonumun zil sesiyle irkildim. Arayan Volkan'dı. Belli ki o da uyuyamamış. Bir müddet konuştuktan sonra telefonu kapattım. Tam o sırada arkamdan birinin ismimle beni çağırdığını duydum. Sesin geldiği yöne doğru ilerledim. Bir sonuç alamayınca tekrar yatağıma dönüp yattım. Sabah kardeşim dediğim en yakın dostum Melis'le beraber kuaföre gittik. Nihayet kuaförde işimiz bitti volkan geldi. Birlikte nikah salonuna gittik.

Bir hafta sonra

Volkanla evleneli tam bir hafta olmuştu. İçimdeki huzursuzluk gün geçtikçe daha çok artıyordu. Sabah saat 6:00'da alarmın sesiyle uyandım

Volkan'da duş almak için banyoya girdi. Ben mutfakta kahvaltıyı hazırlıyordum. Elimde ekmek bıçağıyla ekmekleri keserken yine birinin tiz bir sesle adımı söyleyerek beni çağırdığını duydum. Sesin geldiği yöne doğru hızla döndüm. Aynı ses bu sefer " buraya gel Canan" diye seslendi. Sesin geldiği yöne doğru yavaşca ilerledim. Aynı ses ismimi tekrar ediyordu. Ses merdivenin altında koridordan geliyordu. Koridora geldiğimde adeta beynimi kemirircesine ismimi tekrarlayan sesin koridorun sonundaki odadan geldiğini anladım. Odaya yaklaştım. İçimdeki korku nefes almamı engelliyordu. Odaya girdiğim zaman gördüklerim karşısında adım atacak takatım kalmamıştı. Beyaz renkte boyanmış olan duvarlar, siyah renge boyanmış ve kanların oluşturduğu sembollerle ürkütücü bir hal almıştı. Derhal o korkuyla Volkan'a seslenmek istedim ama konuşma yeteneğimi kaybetmiştim. Hemen odadan çıkıp Volkan'ın yanına gitmek için geriye doğru bir hamle yaptım. Kapı sert bir şekilde kapandı. Ben içerde kaldım. İçimdeki korku ve kulağımdaki uğultular beni rahat bırakmıyordu. Nihayet Volkan diye seslendim. Bir yandan kapıya vurup diğer yandan Volkan'a seslendim. Volkan geldi. Ona gördüklerimi anlattığımda uyku sersemi olduğumu sandı. Benimle öyle konuştu ki ben bile uykudan yeni kalktığım için gördüğüm bir hayal sandım. Kahvaltımızı yaptık Volkan ellerini yıkayıp işe gitti. Evde yalnız kalmıştım. İçimi, anlayamadığım bir korku kaplamıştı. Sanki evin duvarlarından her an birşey çıkıp, beni karanlık hücrelere götürecek ve ömrümün sonuna kadar orada kalacakmışım gibi. Nihayet sofrayı toplayıp bulaşıkları yıkadım. Dinlenmek için oturma salonuna geçtim. Siyah, deri kanepemize oturdum. İçimdeki o korku, o huzursuzluk hala beni yiyip bitiriyordu. Deri kanepenin çıkarmakta olduğu sesler benim daha çok irkilmeme sebep oluyordu. Bütün duyu organlarım açık birşekilde bir yerden alışılagelmemiş bir ses duymaya çalışıyordum. Evde duvar saatinin çıldırtan tik tak sesi ve buz dolabının çalışma uğultusundan başka bir ses yoktu. Derken telefonun çalmasiyla oturduğum deri kanepeden, bir anda korkuyla sıçrayarak kendime geldim. Yerimden kalkmaya korkuyordum. Telefon pes etmeden çalmaya devam ediyordu. Sanki bu telefon benim dikkatimi dağıtmak için kurulan bir tuzaktı. Aklımda kurduğum bir sürü senaryolar çoğalırken telefon korkunç sesiyle çalmaya devam ediyordu. Oturduğum yerden kalktım. Yavaşça telefona doğru ilerledim. Elimi ahizeye uzattim. Ahizeyi kaldırmadan önce kendimden emin ve bi o kadarda ürkek bir şekilde arkamı kontrol ettim. Sonra tekrar telefona dönüp, nihayet o ahizeyi kaldırdım ve kulağıma götürdüm.

- Alo....

- Kızım nerdesin yaa. Açmayacaksın sandım... Ne yapiyosun?

- İyiyim, evdeyim, sen ne yapiyorsun?

BÜYÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin