9. BÖLÜM

447 16 0
                                    

     HACİZ
   Ben sabah erkenden kalktım. Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Aynada uzun uzun kendime baktım. Yaşadıklarımı hatırladım, kabus dolu günleri geride bıraktık. Şimdi yepyeni bir gün bizi bekliyordu. Banyodan çıkıp mutfağa gittim. Volkan'a harika bir sabah kahvaltısı hazırlamak için sabırsızlanıyordum. Volkan patates kızartmasını çok severdi. Sepetten birkaç patates çıkartıp soyduktan sonra kızarmış olan yağa attım. Bir yandan teypte çalan nil karaibrahimgil kanatlarım var ruhum var şarkısına eşlik edip diğer yandan büyük bir keyifle sofrayı hazırlıyordum.

       Volkan  kalkmış mutfak kapısından beni izliyordu. Sofra hazırdı. Arkamı döndüğümde Volkan'ın tebessüm eden yüzüyle karşı karşıya geldim.  Volkan;

- Bu günleri o kadar çok hayal ettim ki anlatamam.dedi. Volkanın elinden tutup dans etmeye başladık. Şarkı bittiğinde teybi kapatıp masaya geçtik. Evlendiğimizden beri ilk defa böyle baş başa bi kahvaltı yapabilmiştik. Ben;

- Volkancığım, hoca ile, Murat'ı bi teşekkür yemeğine davet etmek lazım. Çok uğraştılar. Onlar sayesinde buradayım. dedi

- O sırada Volkan oşe gitmek için kalktı.

- Tamam. dedi ve benim yanıma gelerek yanağıma öpücük kondurdu.

- Akşama görüşürüz hayatım.

- Görüşürüz.

     Volkan iş yerinde olanları nasıl düzeltecekti. Kuzeninin attığı bu kazığın altından nasıl kalkabilecekti. En önemlisi herşey yoluna girmişken bunu Bana nasıl söyleyecekti.

      Ben herşeyden habersiz evleri temizliyor, bulaşıkları yıkayıp, yemek yapıyordum. Birden aklıma Melis geldi. İşlerimi bitirip onun yanına gitmeye karar verdim.

        Melis'in evine geldiğimde Kapıyı çaldım. Kapıyı açan olmadı. Telefonunu aradım açan olmadı. Bekçiye sordum en son eve girdiğini bir daha çıkmadığını söyledi. İyice şüphelenmiştim. Villanın arka tarafına dolandım. Cam açık perde uçuşuyordu. Yukarı tırmanıp camdan içeri girdim.   Tüm odalara tek tek girip her yeri inceliyordum. En son banyo kalmıştı. Kapı kapalıydı. Başta açıp açmamak konusunda tereddüt etmiştim. Ya içerdeyse diye kuşkulandım. Kapıya kulağımı yasladım. İçerden ses gelmiyordu. Kapıyı açtığımda gördüğüm manzara karşısında çığlık attım. Bunu duyan bekçi koşarak içeri girdi. O da gördüğü manzara karşısında korkmuştu. Eli ayağı yamuk, ağzı burnu bir tarafa kaymış gözbebekleri yukarıya bakar halde küvette yatıyordu. Bekçi ambulansa haber vermek için yanımdan ayrıldi. Bende Melisin çarpık cesedini dikkat ve hayretler içerisinde inceliyordum. Birden yukarıya dikilmiş olan gözler bana çevrildi.

- Hepsi senin yüzünden...

Ben ne yapacağımı bilemedim. Nasıl benim yüzümden yaa. Ben ne yaptım ki? Sordum;

- Ben ne yaptım?

Melis cevap vermedi. Az sonra ambulans geldi. Melisi götürdü. Bende Volkan'ı aradım. Olan biteni anlattım. Volkan;

- E haketti. Seni ben kaçkere öyle buldum biliyor musun sen. Ölmek üzereyken kaç kere kurtuldun.

Volkan bunu söyleyince biranda içimdeki acıma duygusu, yerini kısas mutluluğunu aldı.

     Ben biraz alış veriş yaptıktan sonra bir cafeye girip birşeyler yedim. Sonra eve gittim. Bir saat sonra Volkan geldi. Sofra hazırdı. Yemeğe oturduk. Volkan'da bir gerginlik vardı. Sürekli hesap makinasıyla birşeyler hesaplıyor not alıyordu.

Sofrada da fazla birşey yemedi zaten. Sofrayı toplayıp yattık. Gece su içmek için kalktığımda Volkan'ı oturma salonunda buldum. Yine önünde evraklar ve hesap makinası vardı.

- Hayatım ne yapıyorsun?

Volkan irkildi. Çaktırmadan evrakları ters çevirerek bana cevap verdi.

- Hiç. Uyku tutmadı da, bende evrak çantamı düzenliyordum.

- Volkan, benden sakladığın birşey yok dimi?

- Yok hayatım olur mu hiç öyle şey. Hadi sen yat bende geliyorum zaten.

Ben yatak odasına gittim. Ama Volkan'ın söylediklerine inanmamıştım. Benden birşeyler saklıyordu. Bundan emindim. Sabah olunca erkenden kalktım. Volkan yanımda yoktu. Belliki uyumamış o evrakların önünde sabahlamıştı. Aşağı oturma odasına indim. Volkan yine telaşlı telaşlı birşeyler hesaplıyordu.   Ben uzun süre onu izledim. İş yerinde birşeyler olduğunu anladım. Zaten uzun zamandırda gergindi. Biraz morali düzelsin diye;

- Sen o evrakları benden daha çok seviyorsun. diye kinayeli laf attım.

Evraklara dalmış olan Volkan sesimi duyunca sıçradı. Sonra bana dönüp baktı. Ayağa kalkıp yanıma gedi. Elini belime doladı ve;

- Onlar hiç senden değerli olabilirler mi? Sadece uzun süre işe ara vermiştim. Şimdi tekrar düzene sokmaya çalışıyorum o kadar.

- Hı hı anladım.

Volkan gülümsedi. Bana bir öpücük kondurup tekrar evraklarının yanına gitti. Bende mutfağa gidip kahvaltıyı hazırladım. Sonra banyoya gidip kapıyı çaldım.

- Volkan hadi hayatım, kahvaltı hazır.

İçeriden su sesleri geliyordu. Volkan duş alıyordu.

- Tamam geliyorum.

Ben aşgı indim masanın yanına gelip eksik birşey var mı diye baktım. Sonra kafamı çevirip kanepelerin ortasında duran masanın üzerindeki evrak çantasına baktım. Gidip çantayı aldım ve içindeki evrakları okumaya başladım. Evrakların hepsi haciz tarihiydi. O sırada arkamda birinin beni izlediğini farkettim. Olduğum yerde arkamı döndüm.

- Volkan, bunu benden niye sakladın?

Tam o sırda kapı çaldı. Volkan kapıyı açtı. Gelen haciz memurlarıydı. Evimizde dahil bütün eşyalarımızı aldılar.

BÜYÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin