3.BÖLÜM

715 23 4
                                    

      KORKUNUN ÜZERİNE GİTMEK

  Bu olaydan sonra, Volkan bir müddet benle kaldı. Beni yalnız bırakmadı. Hatta moralim düzelsin diye, dışarıda yemek yemeğe bile gittik. Ama ben ne zaman yemek yesem, derhal yediklerimi kusuyordum. Kustuğum şeyler siyah,kan pıhtısıyla karışık,irili ufaklı et parçalarıydı. Öyle iğrenç kokuyordu ki kokusu aynı ölmüş, günlerce tavan arasında bekletilmiş, bir leşin kokusunu anımsatıyordu.

        Volkan hamile olduğumu sanıyordu. Yani aslında öyle olmasını düşünmek istiyordu. Ben sürekli onu azarlıyordum. Volkan bir sabah kalktığımızda, benden o kolyeyi çıkartmamı istedi. Ben çıkartmamakta direttim. O anda neden kolyeme taktığına bi anlam veremedim doğrusu. Ama ileride iyileştiğikten sonra Volkan'ın bugünlere ait yazmış olduğu bir günlükte, nedenini açık ve net anlayacaktım. Günlükte aynen şunlar yazıyordu.
 
       Tarih  5 aralık  2009  saat  gece yarısı 12 civarlarında. Öyle korkunç şeyler oldu ki, gözlerime inanamadım. Bir an için gözlerimin beni yanılttığını düşündüm. Ama bu gördüğüm şeyi hemen hemen her gece görmeye başladım. Artık gerçek olduğuna kanaat getirdim. Bir gece ikimizde uyurken ben, tuvalete kalktım. Uyandığımda Canan yine sayıklıyordu. Ona baktım. Kolyesi simsiyah olmuş ateş gibi yanıyordu. Sanki kolye boynundan bağımsız gibi duruyordu. Kolyeye dokunmak için elimi uzattığımda, kolyedeki o siyah şeyler korkunç bir sesle cananın içine girdi.Cananın başına gelenler psikolojik bir hastalık değil, aksine manevi birşeyler olmalıydı. Aman Allah'ım ben ne saçmalıyorum. Çocuk gibi, hayalet -peri mi yazacağım buraya. Ama gerçekten böyle düşünüyorum.

        

        Volkan beni en iyi psikiyatristlere götürdü. En iyi tedaviler yapıldı. Fakat hiçbiri bir teşhis koyamadılar. Hatta bir keresinde çok ünlü prof. dedikleri doktor "Duyduğun seslerin üzerine git. Korkunun üzerine git"  dedi.

      Bir gün kalktığımda elimi yüzümü yıkamak için lavaboya gittim. Aynaya baktığımda gözlerimin renginin değiştiğini ve dudaklarımın kurumuş olduğunu gördüm. Ten rengim, buğdaydan kireç rengine dönmüştü. Gözlerim, kahveden siyaha dönmüştü. Ben yüzümü incelerken, bir sesler duymaya başladım. O sesler bana bu sefer birşey demeye çalışıyordu. Ama o kadar uğultu vardı ki, hiçbir şey anlamıyordum söylediklerinden. Susup hiç ses çıkartmadan sesleri dinledim. Volkan kapıyı çaldı.

- Hayatım iyi misin?

     Volkan'ın kapıya vurmasıyla beraber o sesler, beynimin içine girip saklandılar sanki. Offf bu adam beni sinir ediyordu. Geldi herşeyi mahvetti. Kapıyı açtım.

- Ne var?

  - İyi misin canım. Uzun süre sesin çıkmayınca......

- Ne var merak edecek. Lavabodayım işte. Beni biraz rahat bırak...

diye Volkan'ın sözünü kestim. Aslında bunda kızacak, bağıracak ne vardı ki. Ama bende anlayamıyordum, birtürlü kendime engel olamıyordum. Sofraya oturduk. Volkan:

- Bu gün daha iyi misin?

- Evet...

- Artık işe gitmem lazım. İmzalanacak bir sürü evraklar birikmiş. Beni çağırıyorlar.

- Tamam sen git. Ben iyiyim.

     Volkan şaşırmış gibi görünüyordu. E tabi nasıl şaşırmasın. İlk defa onunla düzgün konuşuyordum. Volkan iyileştiğime inandı. Nihayet işe gitti. Ben evde yalnız kalmıştım. Aslında istediğim buydu. Evde yalniz kalmak. Ben kahvaltı sofrasını toplayıp bulaşıkları yıkadım. Sonra oturma odasına geçmek için koridordan merdivenin yanından geçtim. İşte yine aynı o sesleri duydum.

       Merdivenlerden yukarı çıktım. Ben ilerledikçe sesler daha yakınlaşıyordu. Nihayet merdivenlerin sonuna geldim. Burada Kullanılmamış eşyalar, havada uçuşan tozlar ve ahşap tahtadaki çatlaklıktan sızan güneş ışığından başka birşey yoktu. Bütün algılarım açık bir şekilde, bir yerlerden gelecek bir ses bekliyordum. Arkamda birinin dikildiğini hissettim. Arkama bakmaya cesaret edemedim. Göreceğim şeylere henüz kendimi hazır hissetmiyordum. Kas katı kesilmiştim. Arkama yavaşça döndüğümde gördüklerim karşısında dilim tutulmuştu.

       Arkamda duran o yaratık geçen gece rüyamda üstüme çıkan yaratıktı. Benden ne istiyordu? Şimdi bana ne yapacaktı? Sadece bakıyordu. Henüz bir atağa geçmemişti.

- Benden ne istiyorsun?

Korkunç, diyaframından gelen tiz ve hırıltılı sesiyle :

- Öldürmekk!!!

- ki ki kimi?

Zorlukla konuşabiliyordum. Boğazımdaki ağırlık nefes almamı engelliyordu.

- Volkan...

    Ben bağırmaya başladım. Karşı geldiğime göre, bilincim yerindeydi. O yaratık daha korkunç bir yüz ifadesi alarak bana yaklaştı. Alnından dudaklarına kadar uzanan çizgilerle, gözünü kırpmadan bana bakıyordu. Beni aldı. Havaya kaldırdı.

- Öldür... Öldür....

- Hayır... Bunu yapmayacağım hayır...

     Onun hırıltılı "öldür" sesiyle benim "hayır" çığlıklarım birbirine karışmış, korkunç bir uğultu ortaya çıkartıyordu. Beni yere fırlattı. Ben kalkmak istedim. Ama yine bedenim kiltlenmiş,felç olmuştum.Kıpırdayamıyordum. Çaresizce onun korkunç iğrenç suratına bakıyordum. Gözbebeği göz kapağına karışmış ve kanlı dişleriyle üzerime doğru gelmeye başladı. Ve  o şey gözümün göremeyeceği kadar büyüdü büyüdü içime girdi. Kollarım ayaklarım çarpık bir şekilde, gözlerim tavana dikilmiş, hırıltılı nefes alıyordum.

BÜYÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin