Herkes tepeye koşmaya başlarken Almiranın uyarısı kulaklarımda çınlasada ben pek de bunu umursamadan tepeye koşmaya başladım.
Koşmaya çalışıyordum fakat yoğun kar bunu zorlaştırıyordu. İsabelle'i görememiştim, yaşıyor muydu yoksa yaralanmışmıydı bilmiyorum.
Tepeye vardığımda üsteki erzaklara ulaşmak için tırmanmaya başlamıştım.Çok göremiyordum fakat bazı yerler kanla bulanmıştı bile.
Kulaklarıma küçük bir oğlanın çığlıklarıyla top sesi dolmuştu.Tepeye varmak üzereydim. Tepeye vardığımda aşağıdaki vahşeti görmem çok daha kolay oldu.
Çadırın ortasındaki yay ve oku görünce kalbim deli gibi atmaya başladı.Yay ve oka doğru koştum. İkisinide almayı başarmıştım.
Kılıfı sırtıma taktım. Arkamı döndüğümde kulağımın yanından geçen bıçak yüzünden kendimi yere atmak zorunda kaldım.
Muhtemelen beşinci mıntıkanın kız haracı üstüme binmişti. Elindiki bıçağı bana gülümseyerek yaklaştırırken onun kollarından tutarak ikimizi yana doğru ittiğimde tepesen aşağıya doğru ikimizde sertçe yuvarlandık.
Karlar olmasaydı muhtemelen kafamızı sert toprağa çarparak ölebilirdik.Düşüşümüz sırasında kızı özellikle bırakmamıştım. Bu sefer ben kızın üstündeydim ve ağırlığım yüzünden kız kıpırdayamıyordu.
Altımda çığlık çığlığa bağırırken kılıfımdan bir ok çıkartarak boğazını kestim.
Bir top atış sesi kulaklarıma dolmuştu. Kız artık bomboş bir şekilde havaya bakarken bende bir insan öldürdüğümün gerçeği ile yerimde çakılı kalmıştım.
O kız ölmüştü.
Ben öldürmüştüm. Ama öldürmeseydim o beni öldürecekti. "Alec kıpırda hadi !" Diyen ses ile transtan çıkmamı sağlamıştı.
Bu isabelledi. Biraz uzağımda olmasına rağmen üstündeki kanı görebiliyordum. Onun kanı mıydı? Yoksa başkasının mı?
5. Mıntıkanın kız haracının sırtındaki çantayı alarak isabelle'e doğru koştum.
Yaklaştıkça, onun kanı olmadığını anlamıştım.Bu benim rahatlamama neden olmuştu.Onun montu da soluk bir altın rengiydi. Saçlarıda iki yandan örülmüştü.
Ortada nerdeyse kimse kalmamıştı herkes dağılıyordu.En azından yaşayan herkes.
"İyi misin? Yaralandınmı?" Diye isabelle beni incelemeye başladı. Ardından derin bir iç çekti. "Seni o kızla tepeden yuvarlanarak gördüğümde nerdeyse bayılıyordum." Dedi isabelle.
"Ben iyiyim-" derken kulaklarıma dolan gülüşme sesleriyle arkamı döndüm.Kariyerler.
Ters tarafa doğru yürüyorlardı. Bilmiyordum fakat aralarında magnusun da olduğunu biliyordum.
Ne de olsa o 1. Mıntıkadandı."Kırbaç alabildin mi?
Seni tepede göremedim." Dedim hızlıca ona dönerek.Isabelle montunun kolunu çekip bana yılan biçimli bir bilezik gösterdi." Sen sormadan söyleyim, bilezik gibi fakat değil.Artık gitsek iyi olur. Açıkta durmak pekde akıllıca değil." Dedi isabelle.Ardından çam ağaçlarıyla kaplı ormana doğru koşmaya başladık.En sonunda ben durduğumda isabelle bana anlamaz gözlerle baktı.
"Alec hadi gitmemiz gerekiyor dinlenecek vaktimiz yok." Dedi isabelle. "Çantada ne var diye bakmam lazım."diyerek sırtıma taktığım çantayı yere koydum ve çantayı açtım.
İsabelle de yanıma gelip beni izledi. Elime gelen ilk şey bir adet uyku tulumuydu.Bunu hızlıca isabelle'e verdim."Alec olmaz hipotermi ğeçirip ölürsün. Bunu sen almalısın." Dedi izzy. Sırıttım."Sağol ama zaten ben o uyku tulumuna sığmazdım biraz fazla küçük." Dedim.
Aslında küçük değildi, sadece onu kormak istiyordum. Elimi çantaya daldırdığımda elime bir tane termos geldi. Dolu olduğunu düşünmüyordum ama kapağı açıp içine kar doldurdum."Ne yapıyorsun?" Dedi izzy.
"Su ihtiyacımızı gideriyorum." Dedim ve karla doldurduğum termosu çantaya geri koydum. Elime gelen keskin şey elimi kestiğinden hızla elimi çektim.(Bu nasıl bir cümle fjdk)
İsabelle de benim gibi kaşlarını çatarak çantaya bakıyordu. Elimi çantaya tekrar daldırıp bulduğum şeyi çektim. Bu küçük bir çapaydı. Tam çantanın büyüklüğündeydi.
Bunu da isabelle'e verdim ve çantadaki soğuk şeyi aldım.
Bu bir alkoldü. "Ne yani ölmeden önce sarhoş olalım diye mi bize alkol verdiler?"dedi izzy homurdanarak.
Ben ise alkole parlayan gözler ile bakıyordum. "Hayır seni aptal. Alkol içersen kan katılaşır.Bu sayede de üşümezsin. " diyerek alkolü çantaya geri koyup çerezlerede baktıktan sonra yola devam ettik.
Kar o kadar kalındı ki koşmak çok zordu."Onları bulmak istiyorum!" Diye bağırdı kalın bir ses.
"Bana kafa tutmak neymiş onlara göstereceğim!" Diye bağırdı tekrar.
Birkaç gülüşme sesiyle bunların kariyer olduğunu anlamıştık.Onlarla ters yöne gittiğimiz halde nasıl bizi bulmuşlardı? İsabelle ile sadece göz teması kurarak kaçmamız gerektiğini birbirimize söylemişyik.
Isabelle ile koşmaya çalışsakta bu zordu. İlerideki küçük kuytuya saklanmıştık. Kuytunun girişi sarmaşıklar ile gizlenmişti sanki.
Çok kuçük olduğundan sıkış tıkıştık. Kariyerler bize yaklaşmaya başladıklarında nefesimi tutmuştum."Biraz sabırlı ol derim. Ayrıca bağırma. Çevremizde olabilirler. Onların peşinlerine düştüğümüzü anlayacak kadar akıllılar." Dedi tanıdık bir ses.
Magnus.Kalbim daha hızlı atmıştı sanki."Okçu çocuğu korumak için böyle yaptığını hepimiz biliyoruz magnus." Dedi o bağıran çocuk.
Daha sonra aklıma gelmişti. Bağıran çocuk bana teklif yapan 2. Mıntıkanın erkek haracıydı.
Magnus gülmeye başladı." Alec'den mi bahsediyorsun? Hayır,onu koruduğum falan yok. Daha çok kullanıyorum diyelim.Sakar bir çocuk merak etmeyin. Bizim için sorun, onun küçük kız kardeşi. Ondan daha yetenekli ve akıllı. " dedi magnus. Ardından kollarını göğsünde birleştirdi."Ayrıca bu gurubun lideri benim. Sana izin verdim diye hemen havalara girme." Dedi magnus.
Diğerleri kıkırdayarak yürümeye devam ederken 2. Mıntıkanın erkek harcı magnusa nefretle bakarak yürümeye devam etti. Magnus arkadan yürürken tam bizim önümüzde durdu.
Sanki bana bakıyormuşçasına göz kırpıp gitmeye devam etti.Izzy yerinde kıpırdanıp tam ağzını açacaktı ki elimle ağzını kapadım.
Bende şuan sinirden deli gibi çığlık atmak istiyordum fakat gitmelerini bekleyecektik. En sonunda sesleri gelmeyince kuytudan hemen çıkıp kendimi yere attım.
"O herifin amacı ne? Kimin tarafında?" Dedi isabelle sinirle. "Bilmiyorum." Dedim mırıltıyla.
Bende hala şoku kaldıramamıştım."Beni neden öne aldı? Neyin kavgasındalar? 2. Mıntıkanın erkek hacanının bizimle sorunu ne?" Diye isabelle beni soru yağmuruna tuttu.
"Bilmiyorum dedim ya ! " diye gerektiğinden biraz fazla bağırdığımdan sesim yankı yaptı.
İsabelle derin bir iç çekti."Tamam. Ters yöne ilerleyelim. Onlardan olabildiğince uzak durmalıyız." Dedi isabelle.
Ayağa kalkıp üstümü silkeledim.Ters yöne ilemeye başlarken birden yüzümüze soğuk bir rüzgar vurdu. İsabelle yerinde çakılı kaldı ve uzaktan gelen dev kar fırtınasına baktı.
"Oyun kurucunun bunu istediğinden pek emin değilim." Dedim.
"Koş..." dedi isabelle."KOŞ!" Diye bağırınca ikimizde olduğunca kariyere doğru mecburen ilerlemeye başladık.
Arkamızdan geleni fırtına git gide yaklaşıyordu.
Neden her şey bizi bulur ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tribute
Fanfiction24 haraç ve bir birine aşık olmuş iki ayrı mıntıkadan Alec ve magnus.