....
Alec;
Ormanda koşmaktan vazgeçip yine bir ağcın dibine oturdum. Başım o kadar çok ağrıyordu ki yere yığılmamak için dualar etmekle etmemek arasında gidip geliyordum.
Başım gibi kolumda ağrıyordu. Montumu çıkartıp koluma bakmak için kollarımı sıvadım.
Etraf soğuk olsa bile ben sıcaktan öleceğim diye korkuyordum. Koluma baktığımda o kadar da şasırmamıştım.
Enfeksion kapmıştı. İki üç güne ölürdüm muhtemelen. Bu açık bir gerçekti.
Belki de haraçların yanına gidip ' Hey kolum enfeksion kaptı ve sanırım kuduz oldum bana bir iylik yapıp benim acı içinde ölmektense direk öldürür müsünüz?' Diyebilirdim.
Ya da şansımı deneyip devam edebilirdim.
Veya en kolayı bu ağcın altında ölümü bekleyebilirdim.
Elimi ceplerime koyup derin bir nefes aldım. Elime değen şeyle kaşlarımı çatıp cebimdeki şeyi çıkardım.
Almira'nın bana verdiği kağıttı bu.' Mecbur kalmadıkça açma.' Dediğini hatırladım.
Buruş buruş olan kağıdı alıp bir umutla kağıdı açtım.
Muhtemelen şuan ölümün kıyısındasın ve her şeyden vazgeçtiğini düşünüyorum. Aslında bu notu okuyabilecek kadar yaşadığına şaşırdım. Ama belkide bu notu merakından açıp okuyorsundur...
Ama ben ilk seçneği göz önünde bulunduracağım.İlk olarak haklı çıktım. Pes ettin. Almiraya bu not fiktini verirken biraz tartıştık. Sonuç olarak ben haklıydım.
Güçsüzsün Alec. Bunu içtenlikle söylüyorum ki güçsüzsün. İki dakika sonra ne olacağını biliyormuş gibi konuşuyorsun. Kabul ediyorum zeki ve kurnazsın ( ayrıca garip bir şekilde inanılmaz saf) ama kafanda duran o küçük beynini kullanmayı akıl edemiyorsun.
Sana yardım ettiysem muhtemelen bu almira'nın iknasıyla olmuştur.
Git ve ölümü bekle. Zaten bir zaman kaybıydın.
Tüm içtenliğim ile
-HodgeDişlerimi sıktım ve kağıdı hızla yana doğru attım. Bu muydu yani? Not benim ölümüm için miydi?
Pes edeceğimi biliyorlardı. Gülmeye başladım ve ayağa kalktım.Karar verdim. Şansımı deneyecektim ve bu oyunu kazandığımda hepsinin ağzına edecektim.
Sağ kalabilirsem tabii. Kağıdı alıp tekrar cebime kodum.
Çağresiz bir şekilde ölmek istemiyordum.Öleceksem bir haraç yüzünden ölmek istiyordum.Yürümeye devam ettim.
Başım dönmeye devam ediyor, kolum sızlıyordu. Bunu çok düşünmemeye çalışıyordum. Gece için kalacak bir yere ihtiyacım vardı.
İlerledikçe ilerliyordum. Bazen etraf bulanıklaşıp normal haline geri dönüyordu. Sol kolumdaki el ile aniden
arkamı döndüm. Arkamdaki haraç kafama bıçağını geçirecekken kendimi yere atınca o da kolumu tuttuğundan yere düştü.Başım deli gibi zonklarken odaklanamıyordum. Haraç ayağı ile sertçe sağ koluma basınca çığlık attım.
"Bu kadar dayanmana şaşırmalı." Dedi haraç. Kaşlarımı çatıp ona bir çelme takınca yere düştü. Kılıfımdan bir ok alıp onu üstüne çıktım.Haracı bulanık gördüğümden kız mı erkek mi olduğunu anlayamıyordum. Tabii o çığlık atana kadar.
Gözlerimi kısıp ona daha net bakmaya çabaladım. Altımda çığlık atarken birden isabell'i görmemle afalladım. Yaşıyor muydu ? " İsabelle?" Diye fısıldadım. Elimdeki oku bıraktığımda birden yüzüme yediğim yumrukla afalladım.
Hayır, kesinlikle bu isabelle değildi.Ağzıma gelen kan tadı ile yere doğru tükürdüm. Kız bıçağını bana saplayacakken onun kolundan tuttup kolunu sert bir şekilde kokunu ters döndürdüm. Kız acı ile çığlık attı.Yerde kıvranmaya başladı
O kadar hırslanmıştım ki sinirle kızın önüne geçtim. "Yalvarırım. Özür dilerim!" Diye çığlık attıyordu.
Onu duymazdan gelerek sertçe kırılan koluna bastım. Kız tekrar çığlık attı. Ona doğru eğilip sağ bileğini kendime yaklaştırdım.
Kılıfımdan bir ok alıp kızın bileğini onu umursamadan kestim. Kız tekrar yüksek sesle çığlık attı. Elim kana bulanmıştı ama umrumda değildi. Kızın çenesini tutup kaldırdım ve boğazından başlayarak okum ile yavaş bir şekilde kestim.
Oku yere atıp kendimi kızın yanına attım. Bir yaptığıma birde elimdeki kana bakıyordum. Derin bir iç çekip zorla ayağa kalktım. Montuma baktığımda yaranın olduğu bölge kanlandığını gördüm.
Hiç yaramın durumuna bakacak cesaretim yoktu.Aç değildim, üşümüyordum sadece acı çekiyordum.
Şimdi düşündümde keşke o haraç beni öldürseydi.Neyazık ki bunu o an düşünememiştim.Zorda olsa ilerlemeye devam ediyordum. Belki kazanırdım. Ya da ölürdüm.
Açıkçası nasıl öleceğimi merak etmeye başladım. Kuduzdan mı ölecektim ? Sussuzluktan mı ? Yoksa açlıktan mı ? Veya hipotermiden dolayı mı ?
Düşündüm de daha yüz tane ölüm seneryosu çıkartabilirim.Nasıl olsa arenadaydım. İlerlemeye saatlerce devam ettim. Her saat etrafım daha çok bulanıklasıyordu.
En sonunda büyük bir göle geldim. Kocaman ve buzla kaplıydı. Üzerinde yürünülebilecek kadar kalın gözüküyordu. Ya da aklım benle oyun oynuyordu. Nasıl olsa her yeri bulanık görüyordum. Başım dönüyor, sıcaklıyor ayrıca acı çekiyordum.
Buza bastığımda kırılmamıştı. İlerlemeye devam ettim.Net göremiyordum ama sanırım biraz uzağımda dört veya beş kişi vardı.
Onlara ilerlerken birden kaskatı kesilip yere yığıldım. Hareket edemiyordum. Kolumu veya bacağımı oyanatamıyordum.
En son gördüğüm şey o gurubun birden birbirine girişiydi.Sanki ölümüne kavga ediyorlardı....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tribute
Fanfiction24 haraç ve bir birine aşık olmuş iki ayrı mıntıkadan Alec ve magnus.