Ateşin Rüyası

1.6K 31 0
                                    

#EROS#

Orkay' da kendisi gibi Tartaros söz konusu olduğunda duygularına yenik düşüp hareket ediyordu ve bu olabildiğince sinirini bozuyordu. Onu Orkay' a bırakmak istemiyordu çünkü. Her ne kadar bunun kararını Tartaros verecek olsa da yanından ayrılmayacaktı. Bu kadar zaman ayrılık yeterince yetmişti. Daha fazla ayrı kalıp kendine zulüm çektirmesine gerek yoktu. Artık işler olduğundan daha fazla karmaşıklaşırken ve bir de üstüne Tartaros'un işlediği cinayet eklenmişken... Bu yeni olay daha da fazla aklını karıştırmıştı. Ortada bilinenden çok daha farklı şeyler vardı. Anlatılanlardan, söylenenlerden çok daha farklı şeyler. Tüm bunları düşünmek veya bir şeyler yapmak için çok yorgundu. Küçücük vücudu kollarının arasında öylece durarak bedenine rahatlatıcı bir enerji gönderirken burnuna gelen kokusuyla kendinden geçiriyordu. Uyumamak için zor duruyordu. Ne diye direniyordu ki? Kendisinin de artık uyumaya ve dinlenmeye ihtiyacı vardı ve kollarının arasına böylesine güzel bir fırsat ilk defa geçiyordu. Daha fazla direnmeyerek kafasını yastığa koydu ve gözlerini kapattı.

#TARTAROS#

Her taraf alevlerle kaplı bir yerde olmama rağmen zifiri karanlığın içinde öylesine duruyordum. Arkadan anlayamadığım sessiz çığlıklar geliyordu birbiriyle karışık. Üstünde durduğum ateş bedenimi sarmalayarak bütün şeklinde, sanki benim bir parçammış gibi duruyordu. Kollarımda ise bir ağırlık vardı. Göz ucuyla tuttuğum şeye baktım. Yüzünü göremediğim bir bebek tutuyordum kollarımda göğsüme sıkıca bastırmış şekilde. Sessiz çığlıklar ise daha çok yaklaşıyor gibiydi ve içimden bir ses olabildiğince hızlı kaçarak onu gelen şeyden korumam gerektiğini haykırıyordu. İçimdeki bu huzursuz dürtü ve korkuyla birlikte koşmaya başladım. İyi de bu sonu belirsiz yerde nereye gidecektim, nereye saklayacaktım onu? Yerinden çıkacakmış gibi atan kalbimle daha da hızlandım. Bu alevlerin ve boşluğun hiç sonu yok gibiydi.

"Kaçman anlamsız!"

Tüm o sessiz çığlıkların arasından gelen iğrenç, ürkütücü sesle birlikte kucağımdaki bebeği göğsüme daha da bastırdım. Alevler daha da şiddetlenip yükselmişti. Tenimle birlikte adeta dans ediyordu.

"Onu bulup yok edeceğimi biliyorsun."

Alevler daha da artmıştı korkumla birlikte. Onu korumalıydım. İyi de bunu nasıl yapacaktım bu lanet uçsuz bucaksız yerde?

Ayağımın boşluğa girmesiyle sendeleyerek düşmek üzereyken dengemi zar zor sağladım. Ateşlerin arasında küçük mağaraya benzer bir çukur vardı. Hiç düşünmeden kucağımdaki bebeğin yüzüne dahi bakmadan küçük bedenini oraya yerleştirdim. Cildim artık normal insan derisi gibi değildi. Kömürden ateşin harmanlanmasıyla oluşmuş bir beden gibiydi. Ayağa kalkarak etrafıma baktım. Ateş resmen bana itaat edercesine duygularımla birlikte harmanlanıyor gibiydi. Ama peşimden gelenler her ne ise ateş onlar içinde bir avantaj, bir yaşam olmalıydı ve tüm ruhumla birlikte o bebeği korumak istiyordum. Ateş benim içimden gelebiliyorsa eğer onu yok edebilecek olan da bir tek bendim. Lakin bebeğin de ateşe ihtiyacı vardı. Etrafın buz tutmasını sağlamaktan başka bir çarem yoktu.

"Kaçamayacağını söylemiştim."

İğrenç sesin geldiği tarafa dönmemle ileride duran benimki gibi kömürden oluşmuş gövdeyle göz göze geldim. Bu nefret dolu gözleri nerde görsem tanırdım.

Ateşlerin Şehri   (+18) I Devam Eden HikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin