Bölüm 7

981 62 3
                                    

AZRA KAYA'DAN
Kahkahamı bir türlü durduramıyordum. Önümdeki Boncuk da kahkaha atarken bir an durdu. Kahkahası gülümsemeye dönüştü ve başını yana yatırdı. O şekilde benim kahkaha atmamı izliyordu.
Onun bakışlarındaki şefkati görünce benim kahkaham da sustu. Böyle bakması beni korkutuyordu. Çok,çok korkuyordum. Elimi kolumu nereye koyacağımı bilemiyordum.
Koskoca Azra Kaya, mavi gözlü,minicik bir kadının karşısında ne yapacağını bilemiyor, yeni yetme gibi davranıyordu.
Beni bu durumdan kurtaran yemekhane anonsuydu. Ayağa kalkıp ona da başımla kapıyı işaret ettim. O önümde çıkarken ben de arkasından çıktım.
Ben kızların olduğu masaya giderken Boncuk demir kapıya doğru yürüdü.
"Becerebilmiş mi?" dedi Hasret.
"Sonra, Hasret."
"Azo da geldiğine göre gidebiliriz." dedi Ilgaz.
Ben önde kızlar arkamda demir kapıdan çıktık. Önümüzdekiler bize yol veriyordu. Yemekhaneye vardığımızda ben masamıza oturdum. Ve o gereksiz sesi duydum.
"Ouv! Kınalı! Nasılsın bugün? Ben çok keyifliyim ehehehh! Ne diyorsunuz siz ergenler? Mudum yüksek mudum!"
"Mudum ne Allah aşkına nenem ya! Modum o modum! Ayrıca kendine gel 25 yaşında ergen mi olur?"
Benim kızlar gülerken önüme yemeğim geldi. Karşımdaki sandalyeyi işaret ederek
"Boş kalsın bu." dedim.
Onlar da dediğime uyarak o sandalyeyi boş bıraktılar. Sonra yemekhaneye Deniz girdi. Bizim masanın yanından geçti ve yemeğini almaya gitti. Geri dönüşünde yemeğimle ilgilenerek karşımdaki sandalyeyi ayağımla ittim. Sesi duymasıyla kafasını benim tarafıma çevirdi. İfadesiz tuttuğum gözlerimle sandalyeyi işaret ettim. Yemeğini masaya koyup sandalyeye oturdu.
Yemeğimizi yemeye devam ederken Kudret'in sesini duydum.
"Hey! Kuzu çok kırıldım sana. Ben sana güzelce oturmanı rica ediyorum, gelmiyorsun. Kınalı ayağıyla sandalyeni itiyor,onun masasına oturuyorsun. Olmadı. Yakıştıramadım."
"Sus da yemeğini zıkkımlan Kuticim!" diye bağırdı Hasret.
"Ama böyle oluyor mu? Olmuyor Hasret, olmuyor. Kırılıyorum. Benim de bir kalbim var en nihayetinde ehehehehh."
"Lan Nenem bir ses kes ya! Bir sus,bir sal bizi ya. Tamam anlıyoruz yaşlısın canın sıkılıyor,kendini genç hissetmek istiyorsun. Ama gözünü seveyim rahat bırak bizi."
"Biz mi? Siz mi oldunuz şimdi de? Kuzuyu mu koruyorsun? Eğer öyleyse çok canlar yanacak Kınalı,çok! Bu yanacak canlar Hasret'inki de olabilir, Heves'inki de, eski müptezeliniz Yonca'nın küçük yavrusunun da olabilir. Belki de sevgili Eceminki olur. Kim bilir?"
Sinirden elimdeki çatalı sıkıyordum. Delirecektim. Bir tek cümle daha kurarsa üstüne atlayacaktım.
"Yapamazsın." dedi Deniz. Mavilikleri korkuyla açılmıştı.
"Yaparım." dedi "Hep yaptım. Bunu en iyi Azra bilir. Anlatsana Azra. Nilay hiçbir zararı olmamasına rağmen sadece seni desteklediği için ölmedi mi? Zavallı kız, sadece seni korumak için önüne atlamadı mı? Kollarının arasında can çekişerek kıvranmadı mı? Anlatsana Azra? Senin arkanda duran herkesin sonu bu olmayacak mı?"
O an,sanki beynim düşünme yetisini kaybetmişti. Gözüm dönmüştü. Arkamdaki sandalyeyi hızla iterek yere düşürdüm. Beni tutmaya çalışan kızlara aldırmadan o şeytana doğru yürümeye başladım. Gözlerimi ona kilitlemiştim.
Önüme çıkanları iterek hızla üzerine atladım. Boğazını kavrayarak onu duvara yapıştırdım.
"Öldüreyim mi lan seni şimdi? Ha? Herkesin gözü önünde?"
Bir elimle boğazını tutup diğer elimle yumruk atmaya başladım suratına. Hala iğrenç bir şekilde gülüyordu. Saçlarının diplerinden kavrayıp duvara vurdum başını. Elimi saç diplerinden çekmeden nefes nefese konuştum.
"ÖZÜR DİLE!"
Başını iki yana salladı.
"Özür dile, bırakayım!"
Boğazındaki elimi gevşettim konuşabilmesi için. Birkaç defa öksürdü ve kanlı dudaklarını aralayarak konuştu.
"K-katilsin sen! Nilay'ın katili! Sen öldürdün onu! Ellerine bak! O gün de,aynı şimdiki gibi ellerin kanlıydı. Ellerinde Nilay'ın kanı var Azraaa-"
Konuşmasına daha fazla dayanamadan bir kez daha sertçe kafasını duvara vurdum ve ellerimi üzerinden çektim. Ayaklarımın ucuna yığılmıştı.
Ağzımı açıp kalan son gücümle bağırmaya başladım.
"BİR DAHA NİLAY'IN ADINI AĞZINA ALACAK OLAN OLURSA, ONA BUNU YAPMAM!" dedim şeytanın bedenini göstererek.
"AMA BUNU YAPMAM İÇİN YALVARTIRIM!"
Ardından hızlı adımlarla yemekhaneden çıktım. Uzun zaman sonra Nilay'ın bahsi tekrar açılıyordu ve bu benim Azrail tarafımı bilemekten başka hiçbir boka yaramıyordu.
Tuvalete girdim. İçerideki 2 kadın benim girdiğimi görmeleriyle koşar adım dışarı çıktılar. Lavabo musluğunu açarken ellerimi farkettim. Kandı. Başımı iki yana sallayıp elimi suyun altına koydum. Başımı kaldırıp aynaya baktım. Aynadaki yansımam fısıldadı yavaşça.
"Katilsin sen Azra Kaya. Nilay'ın katili. İleride Kudret'in katili. Belki Deniz'in. Çok yüksek ihtimalle Hasret'in, Rüzgar'ın, Heves'in, Yonca,Ilgaz,Dudu,Derya hepsinin katilisin. Hepsi senin yüzünden ölecekler. Annen bile sevmiyor seni. Sen babanın annene olan duygularının bile katilisin!"
Birden çıldırmış gibi bağırmaya başladım.
"ALLAH KAHRETSİN! KES SESİNİ! KES!" dedim ve Kudret'in kanıyla kirlenmiş elimi aynaya geçirdim. Kudret'in kurumaya başlayan kanının üzerinden benim kanım sıcak bir şekilde akmaya başladı. Bir süre cam kırıklarını izledim ve kanlı elimi inceledim.
Yere çökerek kanlı elime bakıp düşünmeye başladım. Her seferinde aynısı oluyordu. Kışkırtıldığım her an vahşi tarafım daha çok sivriliyordu. Ve her ne kadar beni kızdırmak için söylediğini bilsem de bir yandan Kudret kesinlikle haklıydı. Ailem dediğim bu kızların ölümü benim yüzümden olacaktı.
Bunu çözmenin iki yolu vardı. İlki, iktidardan çekilmemdi. Böylece kızlar hedef haline gelmeyecekti. İkincisi de onlara zarar verebilecek herkesi ve her şeyi yok etmekti.
Bu şu an yaşadığım duygusal çöküntü her ne kadar birinci seçeneği daha uygun bulsa da ben Azra'ydım. Bu cezaevinde Kudret'ten illallah etmiş istisnasız herkes bana güveniyordu. Bütün bu insanlar için AZRAİL'dim ben. Haklarını gözeten, uyuşturucuyu cezaevinden temizleyen, güvenilir,cesur AZRAİL. Durum böyleyken onları bir başlarına bırakmak bana yakışmazdı. Toparlanmalıydım. O Kudret'ten kızlarımı ve bana inanan herkesi korumak için toparlanmalıydım. Evet, yorulmuştum. Ama ben onlar için belki de son umuttum.
Ben, Azra Kaya. Bütün o insanların aradıkları belki de son umudum.
Ayağa kalkıp gözlerimi sildim. Hızlı adımlarla tuvaletten çıkıp koğuşa yürümeye başladım. Yemekhane tarafında ses yoktu. Gardiyanlar sesimize gelmişse-ki büyük ihtimalle öyle olmuştu- herkesi derhal koğuşlarına göndermiş olmalılardı.
  Koğuş önüne geldiğimde kapalı olan demir kapıyı iterek içeri girdim. Benim gelmemle kızların hepsi hızla başlarını bana doğru çevirdiler. Hepsi birden ayaklanıp bana doğru gelmeye başladılar.
  "Azo iyi misin? Nerdeydin öldük meraktan." dedi Hasret telaşla.
  "İyiyim."
  "Azra nasıl iyisin elin kanıyor!" dedi Yonca.
  "İyiyim, dedim. Odama gelin az." dedim ve odaya doğru seri adımlarla yürüdüm.
İçeri girip hepsinin toplanmasını bekledim. Boncuk dahil kızların hepsi gelmişti. Sandalyeye oturup konuşmaya başladım.
  "Kudret haklıydı." dedim.
  "Azra saçmalama!" diye yanıtladı Rüzgar
  "Yapma bunu kendine Azo!" dedi hızlıca Ilgaz.
   "Ya bir dinleyin! Kudret haklı. Hepiniz burada,benim yüzümden öleceksiniz. Bunu engellemek ve sizi korumak için tek bir yol var." Gözlerimi tek tek hepsinin üzerinde gezdirip devam ettim. "Bu yol da iktidar savaşından çekilmemden geçiyor. Şimdi hiçbir şey söylemeyin. İlk ben konuşacağım. Buraya ilk geldiğimde Kudret buralarda at koşturuyordu. İtaat etmeyeni öldürtüyor,  herkese eziyet ediyordu. Uyuşturucu su gibi gidiyordu. Aralarında küçücük bir topluluk vardı ki hiçbir şeye bulaşmıyorlardı. Kudret'e itaat etmiyorlar,ama karşı gelecek bir hamlede de bulunmuyorlardı. Onların liderleri Nilay'dı. İlk geldiğim zamanlarda böyle değildim tabi. Sessizdim. İhtiyacım olmadıkça kimseyle konuşmadım. Bu halim Kudret'in dikkatini çekti. Bana çok zeki bir kadın olduğumu,beni en has adamı olarak istediğini söyledi. Herkesin içinde Kudret'e nasıl bir şerefsiz olduğunu haykırarak anlattım. Ona vurdum ve tek iktidarın şöhreti ağır darbe aldı. Herkes yeni kızın Kudret'i bitireceğini konuşuyordu. Ama yine herkes hala ondan korkuyordu ve yanımda duran yoktu. Bana ilk destek çıkan Nilay oldu. Sonra onun küçük grubu, ardından Kudret'in en yakın çevresinden birkaç kişi ve Yoncayla Rüzgar. Çok geçmeden benimle olan herkes nakille bloğuma geldiler. Ve hemen arkasından B-1 BLOK adı Azra'nın bloğu olarak akıllara kazındı. Uyuşturucuyu temizlemekti ilk işim. Onlarca kişinin elinden zorla aldım. Kriz geçirdikleri her an soğuk su döktüm başlarından aşağı. Rüzgar ve Yonca'ya kelimenin tam anlamıyla döverek bıraktırdım o illeti. Her şeyi bana inanan insanları korumak için yaptım. Buraya, Azrail sıfatına tırnaklarımla kazıyarak ulaştım. Birçok canlar yitti gitti. Defalarca yara aldım. Birçok kez ölümden döndüm. Sayamadığım kez Kudret'i öldürmenin kıyısına geldim. Benim yaptığıma dair tek bir kanıt bile bulamayacakları anlardı. Ama yapmadım. İçimde insan vardı çünkü. Sizi korumak için her şeyi yaparım. Ama ben, tırnaklarımla kazıyarak geldiğim bu yerden,pes edip inmeyeceğim. Buranın tekrar bir cehenneme dönmesine izin vermeyeceğim. Ve ne kadar ceza alırsam alayım, içinizden birine tek bir zarar gelirse o Kudret'i kendi ellerimle bitireceğim. Ölmekten beter olacak. Şimdi,olumsuz cevap verecek olan olursa da, ömrümün sonuna kadar onu koruyacağıma ve darılmayacağıma yemin ediyorum. Bu saatten sonra hala,hepiniz benimle misiniz?"
  Hepsi birbirine baktı. Önce Boncuğum bana doğru yaklaştı ve ellerimden tutup sandalyeden kaldırdı. Şefkatle bana bakarak kollarını vücuduma doladı. Ardından kızlar hiçbir şey demeden bize sarıldılar.
  Ve ben, ailenin kan bağı ile olmayacağını bir kez daha anladım.
~
   Kızlar odamdan çıktıktan sonra bir tek Deniz kalmıştı. Beni revire gitmeye ikna etmeye çalışmışlar,ama ben inat edip gitmemiştim. O da Heves'e revirden pansuman malzemelerini çalmasını söylemişti.
  Şimdi beni yatağa oturtmuş, o da sandalyedeyken elime pansuman yapıyordu.
  "Şey,bil diye söylüyorum. Ben görebiliyorum, Azra."
  "Neyi?" dedim kaşlarımı çatarak.
  "İçindeki yaralı çocuğu."
  İnkar etmeden başımı eğdim. Yanaklarımı avuçları arasına alarak konuştu.
  "Koruma içgüdüsü. Kâinatta bütün gerçek annelerde bulunan his. Bu his bir de kimde vardır biliyor musun güzelim?"
  "Babalarda mı?"
  "Gerçek bir annesi olmayan güzel kalpli çocuklarda." dedi ve alnıma bir öpücük kondurdu.
  "Nereden bildiğimi sorma. Sadece ne olursa olsun yanında ağlayabileceğin biri olduğunu hatırla. İçinde bir kız çocuğu taşıdığını bilen birinin."
~~~
    Heyyyyooooo!
Bölümü nasıl buldunuz? Yorum bırakmayı unutmayın!❤️
                  Koccaaaammaann sevgilerimle
                                                 alone_daark⭐

DENİZ KOYDUM ADINI || AZDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin