AZRA KAYA'DAN
Yanımda bizim çocuklarla sahil kenarında oturmuştuk. Elimde bir bira şişesi vardı ve elinde gitarıyla şarkı söyleyen Barbaros'u dinliyordum. Bir yandan da tam olarak bilmediğim şarkıya yarım yamalak eşlik ediyordum. Birden yanıma biri çöktü. Başımı yan tarafa çevirince Gökhan'ı gördüm.
"Kanka ben şu Deniz'le kızını takip ettirip koruyorum da ne zamana kadar devam edecek ki bu koruma işi?"
"Hep. Eğer boşanma haberi alırsan onlardan işte o zaman, herifin onları rahatsız etmeyeceğini anladığımız zaman bırakırız takibi. Ama onun dışında her gün Gökhan. Bana söz ver. Ne olursa olsun. Ben gitsem de,başıma bir şey de gelse onları koruyacaksın. Eğer birazcık hatrım varsa."
"Söz, koruyacağım da ne bu başıma bir şey gelirse lafları falan? Toparlan kızım. Sen Azra Kaya'sın."
Güldüm. Kolumu beline dolayıp "Eyvallah" dedim. Tam o sırada telefonuma bir mesaj geldi.
****** YEMEK PROGRAMINA YAPTIĞINIZ BAŞVURU ONAYLANMIŞTIR. İLK ÇEKİM GÜNÜ 2 HAFTA SONRASIDIR. YARIN 10.00'DA GÖRÜŞME İÇİN OFİSİMİZE BEKLERİZ.
"ALLAAH! LAN PROGRAMA KABUL EDİLMİŞİM! YARIN GÖRÜŞMEYE ÇAĞIRIYORLAR! ULAN BARBAROS VER BEN DE BİR ŞARKI ÇALACAĞIM!" diye bağırdım.
Hepsi tebrik ederken Barbaros gitarı gülerek bana uzattı. Bu onların uğuruydu. Deniz ve Ecem'in. Belki de bana bir kez olsun içten bir teşekkür etmişlerdi de şans ilk defa yüzüme gülmüştü. Tekrar konuştum.
"Bu şarkı bana uğurlu gelen siz tanımıyorsunuz ama Sevgili Boncuk ve yavrusu için."
Gitarın tellerine vurup söyleyemeye başladım."Nerede kendini bilmez çocuklar
Bir sabah öylece çekip gittiler
Çınladı alkışlar kör sokaklarda
Yankısı kime kaldı?"Gülümseyerek gözlerimi kapattım ve devam ettim.
"Deniz koydum adını
Kederi bende kaldı
Uzak köyler kurdum birbirine
Denizine aldandımAcının surlarında ateşler yaktık
Kuruldu şehirler soluksuz kaldık
Kendine çekildi bütün zamanlar
Gölgeler orada kaldı.Deniz koydum adını
Kederi bende kaldı
Uzak köyler kurdum birbirine
Denizine aldandım "Son noktayı çaldım ve gözlerimi açtım. Bizimkiler alkışlamaya başladı. Barbaros ıslık çalıyor ve "Ben bu işi bıraktım,sıra sende kanka!" diye bağırıyordu. Deli ya.
Birayı tekrar kafama diktim. İşler yoluna mı giriyordu artık sonunda? Gitarı Barbaros'a uzattım. Biramın son damlalarını da bitirip ortamdaki boş muhabbete katıldım.
Aradan yaklaşık 45 dakika kadar geçti. Biralar bitmiş,yerlerine yenileri gelmişti. İçki bana dokunmazdı ama Ayça şimdiden çakırkeyif olmuştu. Gökhan'ın eli omzumda kahkahalarla gülüyorduk. Muhabbeti bölen ince bir ses oldu.
"Afedersiniz, telefonunuzu kullanabilir miyim acaba- Azra?"
"Ecem? Kızım ne işin var bu saatte dışarıda? Saat gecenin 2'si. Yoksa annenin başına bir şey mi geldi?"
"Hayır,her şey yolunda. Biraz özel konuşalım mı?"
Başımı sallayıp bizimkilere döndüm.
"Abicim ben işimi halledip eve geçiyorum. Var mı istediğiniz bir şey?"
"Yok kanka başarılar sana yarın!" dedi Ayça.
"Aynen Azraa! Güveniyoruz kız sana!" diye onayladı onu Barbaros.
"Sağolun çocuklar,çıkınca ararım." dedim ve ayaklandım. Oradan uzaklaştığımızda ellerimi cebime atıp konuştum.
"Anlat bakalım Boncuk yavrusu. Ne işin var bu saatte? Annenin haberi var mı?"
"Var gibi. Telefonunu kullansam ilk başta?"
Bir şey demeden telefonu uzattım. Bir numara tuşlayıp kulağına götürdü.
"Alo? Benim, geliyorum eve. ------------ Tamam ya konuşup durma, geliyoruz dedik işte." dedi ve kapattı telefonu. Bana uzatırken yüzündeki bıkkınlık ifadesini yakaladım. Güldüm.
"Keşke benimki de böyle olsa."
"Anlamadım?"
"Keşke benim de seninki gibi bir annem olsa diyorum."
"İlgisiz mi annen? Ah! Keşke benimki öyle olsa."
"İlgisiz anne doğru bir tanım değil. Benimki anne değildi. Küçük bir çocukken beni sürekli döverdi. Bağırıp dururdu. Alkolik ve uyuşturucu bağımlısıydı. Beraber yaptığımız tek aktiviteyi öğrenmek ister misin? Vücudumda sigaralarını söndürürdü. Yani doğurmakla anne olunmuyor. Benimki anne değil. Ama seninki? Dünyanın en iyi ve fedakar annesi seninki, Ecem. Şimdi bana neden burada olduğunu söyle."
"Annemle kavga ettik. Ben arkadaşlarımla dışarı çıkmak için izin istedim. Şu aralar ara sokaklarda bir uyuşturucu çetesi dolaşıyormuş. İzin vermedi. Bağırıp çağırdım,üzerimi giyip evden çıktım. Mekana gittiğimizde hiç umduğum gibi değildi. Mide bulandırıcı bir yerdi gittiğimiz. Beraber gittiğim herkes bir yana dağıldı. Eve gitmek için taksi çağırayım dedim şarjım bitti. Her şey üst üsteydi işte. Ben de sahile ineyim dedim. Senin arkadaş grubunu görünce telefonunuzu kullanıp taksi çağırmak istedim. Sonra da işte seni gördüm."
"Anladım. Anlattığım gibi,herkes senin kadar şanslı doğmuyor. Bunu söylemek istemiyorum ama annen sırf senin düzenin bozulmasın diye baban olacak o herifle boşanmıyor. Sadece o da değil. Eminim ki senin için birçok fedakarklık yapıyor. Şimdi Boncuk yavrusu. Ben seni evine bırakıyorum. Sen de annenden özür diliyorsun." dedim. Hatasını anlamıştı sanırım. Güldü ve başını salladı. Ardından suratına oturan muzip gülümsemeyle konuşmaya başladı.
"Şu yakışıklı çocuk sevgilin miydi?"
"Kim?"
"Eli omzunda olan işte. Çok yakışırsınız vallahi."
"Ay yok kız kankam o benim." dedim ve güldüm. "Annenin benim ayarladığımdan haberi olmazsa sana ayarlarım."
"Annemden mi korkuyorsun?"
"Öfkeli bir Boncuk gözümde canlanmadı nedense."
"Fazla sinirlenince gözü beni bile görmüyor."
"Ha," dedim. "Annen seni benim bıraktığımı bilmesin,olur mu Boncuk yavrusu?"1 AY SONRA
Çalan telefonu açıp kulağıma götürdüm.
"Alo kanka?"
"Söyle Gökhan? Çekime az kaldı."
"Kanka ne alaka bilmiyorum ama şu Deniz'in kocası bizim kafeye geldi. Seni sordu. Yok deyince bir zarf bıraktı vermem için."
"Aç içini oku bana."
"Fotoğraf var içinde. Oha lan! Morluk ve çürük izleri var bu fotoğraflarda. Dur bir not var. Okuyorum. 'Sevgili Deniz'in bir daha bu hale gelmemesini istiyorsan bir gece teklifimi kabul et ateş kız. Hakan' Puşt herif! Orospu çocuğu!"
"Delireceğim sinirden! Gökhan topla birkaç kişiyi. Bir benzetin şu manyağı. Bir de Deniz'lere ekstra dikkat etmeni istiyorum. Ama kimse bilmeyecek. Duydun mu?"
"Tamamdır hallediyorum." dedi ve telefonu kapattı.
Sinirimi geçmesi için derin derin nefesler almaya başladım. İçeriden seslenmeleri ile üzerimdeki beyaz tişörtü iyice düzeltip çekimin olacağı yere gittim. İnsanlar koşuşturuyordu. Bana ayrılan kısma geçerken çok öfkeliydim ve heyecanımın üstünü öfke örtmüştü. Bugün programın 4.bölümünü çekiyorduk.
Kayda geçmemizden bu yana yarım saat kadar geçmişti. Kabakları doğrarken yanıma birinin yanaştığını hissettim. Yiğit'ti bu. Konuşmaya başladı.
"Sen benle dışarı gelsene biraz?"
"Yemek yapıyorum görmüyor musun?"
"Sokak lambası gibi herkese yanıyorsun. Bir kere de bana yansan ne olur?"
"Çekil şuradan" deyip kızmış yağa baktım.
"Ben yalnız büyüyen kızların nasıl terbiye edildiğini iyi bilirim." dedi. Güldüm.
"Bak,ne yapmaya çalıştığını anlıyorum, bulaşma bana."
"Ahlaklı kızı oynuyorsun ha? Babanın gösteremediği sevgiyi benim göstermemi ister misin sana? Atmadığı dayağı da atabilirim. Haa ya da hadi gel bunların hepsini unutalım. Otur kucağıma tatlı tatlı seveyim seni." dedi.
Deniz'in yaşadıkları,o şerefsizin bana bıraktığı mektup, bu piçin söyledikleri, özellikle geçmişimi karıştırması üst üste geldi ve ben elindeki kızgın yağlı tavayı, canlı yayında o orospu çocuğunun suratına geçirdim.
Biliyordum, bir daha asla hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Ben, Azra Kaya. Ve bu benim kendi adaletimi sağlama hikayem.
~~~
Şelaamm! Şu kızgın yağı surata geçirme sahnesi dizidekinin aynısı hatırlarsanız.
Bir de şey var. Ben ilk kurguya başladığım vakit aklımda oluşan taslak kurgu şu şekildeydi. Deniz cezaevine girdiğinde, Azra ile zaten tanışmış olsaydı,olaylar nasıl gelişirdi? Azra Başkan ona nasıl davranırdı? Diğerlerinden önce mi tutardı? Bu sorularla yazmaya başladım. Kurgu biraz da bu sorulara cevap niteliğinde ilerleyecek.
Düşüncelerinizi benimle paylaşın plizz^^
Çokçokça sevgiler
alone_daark⭐
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENİZ KOYDUM ADINI || AZDEN
Ficción General☯ KÜFÜR İÇERİR ☯ Bambaşka bir evrende yaşayan Azra Kaya ve Deniz Demir ikilisi için... Yine,yeni,yeniden 'keşke' dediklerimizi kendimizce halletmek için AVLU'dayız... DENİZ KOYDUM ADINI sizlerle... >•< ...