Elis ve Yaman’ın hikayesiyle karşınızdayım umarım beğenirsiniz.
Hikayeye ne zaman başladınız ailemize ne zaman dahil oldunuz? Not düşün bakalım;)
Desteklerinizi bekliyorum, oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin:)
Yorumlarda görüşmek dileğiyle.;)
Medya: Yaman
★Keyifli Okumalar Dilerim Canlarım★
“Aşk, annesinden dayak yediği halde ‘Anne’ diye ağlayan çocuktur...”
Cemal Süreya{Elis Demir}
Hayat o kadar acımasız ki... En yakınım dediğin insanla yana yanayken bile kilometrelerce uzak olabiliyorsun. En sevdiğin yakıyor canını...
Aynadaki üzgün yansıma bir kez daha baktım, şimdi şu kapıdan çıkacağım ve onu sevgilisiyle birlikte göreceğim. Bu durum o kadar canımı yakıyor ki, artık ne yapmam gerektiğini bile bilmiyorum, sadece içimde bir yerlerde onu sinir etmek hatta deli etmek istiyorum. Tam da bu nedenden ötürü eteğimi bir kaç santim kıvırdım, evet kabul ediyorum bu yaptığım çocukça hatta doğru değil ama en azından sinir olsun, rahatı bozulsun istiyorum.
Okulun tuvaletinden çıkıp bahçeye indim. Bahçedeki ağaçlık ve gölge alandaki bankalarda oturanlara bakmadan yakın arkadaşım Güneşin olduğu yere doğru ilerliyordum ki, o tam karşıma geldi.Yaman Çetinoğlu!
Çocukluğumdan beri birlikte büyüdüğüm adam...
Evlerimizin bahçesi ortak olduğundan fırsat buldukça yanına gidip oyun oynadığım arkadaşım...
Çocukluğum...
Uzun zaman boyunca fark etmesem de çocukluk aşkım...
Büyüdükçe oluşan kalp kırıklığım...
Kısaca her şeyim...
Gözleri öfkeden kararmış, bakışları beni değil, doğruca bacaklarımı bulmuştu.
Öfkeden kasılan çenesine rağmen, “Bu etek neden bu halde!?” diye sordu öfkesini bariz bir şekilde hissettirirken.
Kalbimi görmesin, anlamasın diye, “Sana ne karışma bana!” dedim içimde kırılan parçalar kalbime batarken.“Elis! Sinirimi zıplama git eteğini düzelt elimden bir kaza çıkmasın!” dediğinde sinirle soludu.
Gözleri gözlerime değince hemen yanında duran maymun suratlı sevgilisine baktım yemin ederim eteği kıçını zor kapatıyor ona laf yok ama ben eteğimi diz üstüne çekiyorum diye öfkesinin hedefi oluyorum!
Kırılan, kırıldığı için kızan çocuk yanım öfkelendi, “Seni ilgilendirmez Yaman, karışma bana!” dedim ve çoktan yanıma gelmiş telaşla bana bakan arkadaşımın koluna girdim ama ilerleyemedim zira Yaman bileğimi yakalayıp beni hırsla kendine doğru çekti. Bedenim göğsüne çarptığında o aşına olduğum kokusu doldu ciğerlerime. Ben çoktan kızgınlığımı unutmaya yüz tutmuşken, iki elini eteğimin yanlarında hissettim engel olamadan çoktan eteğini aşağı çekti bile.
“Ne yaptınız sanıyorsun sen!” dedim şaşkınlık ve öfkeyle.
“Elis, benim sinirimi daha fazla tepemde çıkarmadan kaybol!”
“Öküz, mandafon ineği! Sen anca bana karışırsın zaten yanındakine bakma bile,” dedim öfkeyle ve hırsla.
Aptal!
Beyinsiz!
Geri zekâlı!
“Senden nefret ediyorum!” dedim gözlerinin ta içine bakarak. Bir an sadece bir an, afallasa da bir şey demeden, o maymun suratlıyı bile, takmadan tayfasının hala oturmaya devam ettiği bankalara doğru ilerledi.Yaman ve arkadaşları okulda dikkat çeken tipler olduğundan bahçedeki herkes gözlerini bize dikmiş film seyreder gibi bizi izliyorlar.
Onca kişinin içinde rezil olduğuma mı yanayım yoksa beni rezil edenin sevdiğim adam olduğuna mı yanayım bilmiyorum.
Gözlerim yanmaya başlarken Güneş beni çoktan okula ilerletip tuvalete sokmuştu bile.
Bende sanki o anı beklemişim gibi kabinlerden birine girip ağlama başladım.
Zoruma gidiyor!
Bana düşmanı gibi davranması ama koluna taktığı her kızı prenses gibi hissettirmesi zoruma gidiyor!
Tamam prenseslikte gözüm yok bari insan gibi davransa ama o da yok öküzde!
Güneş, yumuşak ve kibar bir sesle “Kuzum, ders zili çaldı hadi artık elini yüzünü yıka sınıfa gidelim, Yaman derse girmediğini görürse başka bir tartışma daha çıkar,” dedi.
Cevap vermedim ama kabinden çıkıp lavaboda elimi yüzümü yıkadım ve bileğimdeki tokatla saçlarımı tepeden topladım.
Neden acı vereni sever insan?
Neden mutlu olmak varken mutsuz olmayı ister insan?
“Güneş, çok canımı sıkıyor,” dedim titreyen sesimle.
Tereddüt etmeden sıkıca boynuma sarıldı yanaklarımı öpüp destek oldu. Yaman’a olan karşılıksız aşkımı bir o biliyor bir de Allah...
Bildiğinden de her daim yanımda olup destek oluyor.
“Senin öküz, kızlar tuvaletini basmaya gelmeden sınıfa gidelim hadi.”
“Tamam,” dedim ve derin bir nefes aldım.
Son sınıfların olduğu kata geldiğimizde koridorun sonundaki sınıfımıza girdik.
Ne kadar bakmak istemesem de Yaman’ı en arka sırada Ayaz’la otururken gördüm. Kalbim ne kadar bakma dese de gözlerim çoktan yerini bulmuştu bile.
Beni gören insan bozması öküz, hızla ayağa kalkıp yanıma geldi, hiç yüzüne bakmadan sırama oturdum. Güneşin yanıma oturmasını beklerken Yaman tüm heybetliyle yamacıma oturdu ve bana doğru döndü.
Duvar kenarında oturduğum için sıradan çıkmamın tek yolu, masanın üzerinden atlamam ki, bu öküz buna asla izin vermez.
Öğretmen içeri girmeden hemen önce masanın üzerine bir kaç tane çikolata koyup kulağıma eğildi, “Özür dilerim Güzelim...” desene dönüp bakmadım önümdeki deftere bakmaya devam ettim.
Önce kalbimi kır sonra çikolatayla özür dile, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?
“Bir anlık sinir işte, bir an kendime engel olamadım ama bana da acı biraz! Amcam seni bana emanet etti, kızım onun emanetisin bana, sonra Pamir abi var, ne deseydim onlara? Bizim kız eteğini kıvırdı ben de göz yumdum, mu deseydim?” dedi yine sertleşen sesiyle.
Derin bir nefes alıp konuşmaya devam etti, “Sende insaf etmemişsin, geriye bir karış etek kalmış! Kıvırmanın da bir usulü olur,” dediğinde kalbim öfkenden deli gibi atsa da dilimi ısırıp sustum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp Ortağım: GÖNÜLÇELEN
RomanceAnnem, gizemli bir sesle, "Bir anlaşma yapalım mı? Anne kız anlaşması, ufak bir kalp ortaklığı..." dedi usulca. Merakla döndüm anneme ve ışıldayan gözlerimi diktim üzerine, "Neden ortaklık yapacağız ki? Hem babam bir şeyler çevirdiğimizi hemen anlar...