Merhabalar iyi geceler nasılsınız bakalım?
Biliyorum geciktim özür dilerim hayli yoğun bir hafta geçirdim, anlayışınız için teşekkür ederim.
Bomba gibi bir bölümle sizlerleyim, umarım beğenirsiniz.
Desteklerinizi oy ve yorumlarınızı bekliyorum düşüncelerinizi benimle paylaşın çünkü benim için önemli.:)
Bu bölüm beni anlayışla bekleyen tüm okurlarıma ithaf edilmiştir.
Medya: Elis
★Keyifli Okumalar Dilerim Canlarım★
“Okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık sevdada boğulur...”
Cemal Süreyya
{Elis Demir}
Güne müthiş bir heyecanla başladım, heyecanının yegane sebebi, Yaman’la olan durumumuzu eşitleyecek olmam bakalım yanımda aileden olmayan birini gördüğünde ne yapacak?
Üstelik davet boyunca aynı masada oturmamız gerecek harika...
Dün gece geç yattığım için haliyle sabah geç kalktım, kahvaltımı yaptım, eşyalarımı hazırlayıp kuaföre geçtim derken saat öğleden sonra beşi buldu. Normalde beni kuaförden Yaman alırdı ama bu sefer Demir alacak, oh iyi de olacak. Davetin yapıldığı yere Demirle birlikte gidecek olmamız benim için büyük bir artı.
Kuaförüm Can, kıyafetimi inceledikten sonra bana söyleme gereği bile duymadan saçımı yapmaya başladı, önde maşayla iri dalgalar yapıp, saçlarımı modern bir şekilde topladı. Saçlarımın ön kısımlarından bir iki tutamı salaş bırakıp işini bitirdi.
Can’dan sonra makyajımı yapmak için Ayşen geldi, yaşıma giden ve kıyafetime uygun sade ama göz alıcı bir makyaj yaptı. Aynadaki yansımamdan son derece memnun bir halde sırıtırken Can, “Artık üzeni giyinmen gerekiyor kuzummm,” dedi ve beni oturduğum sandalyeden kaldırıp kabin olarak tasarlanan bölüme iteledi.
Onun haline kıkırdayarak üzerimi değiştirdim, ayakkabı olarak siyah stilettolarımı giydim, çantam da ayakkabıyla aynı renk ve aynı kumaştan olduğu için koşulsuz bir uyum içindeler.
Takı olarak boynuma doğru sarkan küpeleri tercih ettim. Tüm hazırlığım bittiğinde telefonum hoş bir edayla çalmaya başladı, Yaman’ın aradığını görünce hemen açtım.
“Efendim?” dedim tek düze bir sesle.
“Ben Damla’yı aldım senin yanına geçiyorum hazırlıkların bitti mi?” dedi mesafeli bir tonla.
“Gerek yok, kendim davet verilen yeri bulabilirim, sevgilinle gelip hiç boşa zahmet etmeyin yani!” dedim aynı mesafeli ve tavırlı sesle.
Derin bir soluk aldığını duydum, “Kızım, giyinmiş kuşanmış halde takside sürünme diye dedim! Seni düşünende kabahat!”
“Yaman, lütfen ilgiliymiş gibi davranma komik oluyor. Bana ait olan bir kıyafeti yanındaki kıza giymesi için verirken, beni ne kadar düşünüyordun merak ediyorum doğrusu?” dedikten sonra sinirle soluyup devam ettim, “Boşuna zahmet edip gelme, o davete, sevgililerin yanındaki ek ürün gibi gitmeyeceğim!” dedikten sonra bir hışım telefonu suratına kapattım.
İnadımı çok iyi bildiği için gelmeyeceğine eminim...
Eşyalarımı toparlayıp hazırlanmış bir şekilde Demir’i beklemeye koyuldum.
Instagram DM’lerinden bulduğum kavalyemle davete katılacağıma hala inanamıyorum, böyle bir çılgınlığı yaptıran utansın!
On beş dakika boyunca kuaför salonunun en gösterişli yerlerinde fotoğraf çektim tam Demir’e mesaj atacaktım ki o aradı. Umarım son dakika gelemiyorum demez...
Hızlıca açtım, “Efendim Demir?”
“Hazırsan kapının önünde tüm bekliyorum,” dedi kibar bir tavırla.
İçten içe rahatladım, “Hemen geliyorum,” dedim ve telefonu kapattım.
Buraya gelirken giydiğim kıyafetlerin bulunduğu poşeti Can’a bıraktım ve uygun bir zamanda eve göndermesini söyledim.
Heyecanımı bastırmaya çalışarak sakin adımlar attım, dışarı çıktığımda gözlerim Demir’i buldu, her zaman Yaman’ın bulunduğu yerde arabasının dışına yaslanmış bir vaziyette beni bekliyor. Yüzündeki gülümseme biraz olsun sakinleşmemi sağladı. Siyah takım elbisesiyle son derece şık görünüyor...
Yanağını çökerten gamzesiyle bana bakıp yaklaştı, “Elis çok güzel görünüyorsun...” dedi nezaket dolu iltifatıyla.
“Teşekkür ederim sende çok şıksın. Dün tanıştığım biriyle bir anda davete gidiyor olmak garip ama senin yanında rahat hissediyorum.”
Erkeksi bir kahkaha attı, “Al benden de o kadar, hadi bakalım oyunumuz başlasın,” dedi ve arabanın sağ ön koltuğuna oturmama yardımcı oldu.
O da yerine geçince yola çıktık...
Babamlar davet için bir otelin balo salonunu ayarlamışlardı ve pek çok iş adamının da katılacağı davete ne kadar gitmek istemesem de aile olarak bulunmamız gerekiyor.
“Elis, dans etmeyi sever misin? Yani davette dans için teklifte bulunmalı mıyım?” diyerek en baştan sordu.
“Olur dans ederiz, zaten hareketli parçalar pek olmayacak, daha çok slow müzik olur diye tahmin ediyorum.”
“Güzel, tuhaf figürlerimle aileni korkutmak istemem,” dedi tebessümle. “Ailemin bunu sorun edeceğini sanmıyorum...”
Bakışları beni buldu ve hafif bir gülümsemeyle önüne döndü. Geri kalan yol boyunca radyoda çalan müziği dinledik sessizce.
Otelin önüne gelince tedirginlikle Demir’e baktım, “İnşallah bir şeyleri batırmam.”
“Merak etme bir şeyleri batırırsan birlikte batarız..” dedi samimiyetle.
“Gerçekten çok teşekkür ederim yaptıkların ve yapacakların için.”
“Lafı olmaz, içeriye girelim mi zaten biraz geciktik.” “Girelim bakalım on beş dakika geciktik ama annemlerin gözünden kaçacağını hiç sanmıyorum.”
Hissettiğim duygular yüzünden ne zaman arabadan indik de balo salonuna giriş yaptık hatırlamıyorum bile.
Demir’in kolunda içeriye girdim gözlerim etrafı tarafı ve annemlerin bulunduğu masayı buldu, ister istemez yutkunup Demir’i yönlendirdim. Bakalım ne tepki verecekler?
Demir ayrıntısını anneme bile anlatmadığım için şaşkın bakışlarını üzerine diken ilk annem oldu. Annemden sonra babam ve diğerleri bulunduğumuz tarafa döndü.
Doğrudan bakmasam da kaçamak bakışlarımın Yaman’ın üzerinde gezindi. Bizi gördüğü ilk an tabiri caizse dondu kaldı. En ufak bir tepki bile veremedi.
Yutkunduğunu fark edince içten içe sevindim, belli onunda zoruna gitti kolumda başkasının olması..
Oh çok iyi oldu o beni düşünmeyip Damla’yla sevgili olursa bende kendime çakma sevgili bulurum!
Masanın önüne geldiğimizde tüm ailem ne diyeceğini bilemez bakışlar atıyorlardı.
“Merhaba,” dedim sevimli bir tavırla.
İlk toparlanan babam oldu, “Hiç gelmeseydin kızım!” dedi alıngan bir tavırla.
“Kusura bakma babacığım kuaförde işim uzun sürdü, nasıl olmuşum?” dedikten hemen sonra etrafımda bir tur atıp doğrudan Yaman’a baktım, yanındaki sevgilisini bile takmadan boydan boya inceledi ve yine yutkundu!
Acaba Esin’in dediği gibi Yaman’ın bana karşı hisleri olabilir mi? Şu şaşkın ifadesi bu durumdan şüphelenememe sebep oldu ama yine de emin olamıyorum.
Yaman hayranlık olarak tabir edeceğim bakışlarını benden çekip, Demir’e yönlendirdi ve ona öfkeyle bakmaya başladı, “Kim bu hırt it?” diye pat diye sordu.
“Seni ilgilendirmez ama yine de söyleyeyim canım, arkadaşım Demir, bu gece kavalyem olmayı kabul etti, ayrıca onunla düzgün konuş yoksa karışmam,” dedim sonlara doğru sertleşen bir tonla.
Annemin yönlendirmesiyle masaya geçtik ve boş sandalyelere yan yana olacak şekilde oturduk.
Yağız amca, masada Damlanın olmasını bile umursamadan, “Benim gelinimin yanında ne işin var bakalım Demir bey?” diye sorunca şaşıran taraf ben oldum.
“Yağız amca, Demir benim yanımda oturuyor Damla’nın değil,” diyerek durumu toparlamaya çalıştım ama nafile bir çaba oldu.
“Ben de zaten senden söz ediyorum!” dedi dürüstçe.
Yağız amca çocukluğumuzdan beri bana pek çok kez gelinim diye seslendi, anneme nedenini sorduğumda cinsiyetlerimiz öğrenildiğinden beri, ‘Senin kızını oğluma alacağım,’ diyerek babama takılırmış. Bu aile içindeki bir çeşit şaka ama ilk defa bu kadar ciddi bir tavırla söylendi.
Demir kibar bir tavırla, “Affedersiniz Yağız bey, başka bir oğlunuz var ve Elis onunla nişanlı falan mı?” diye sordu. Haliyle Yağız amca başta olmak üzere babamlar kıpkırmızı kesildi.
Annem bana kaçamak bakışlar attıktan sonra, “Demirciğim, kızımla ne zamandan beri arkadaşsınız? Senden hiç söz etmedi haliyle şaşırdık kusura bakma,” dedi konuşmayı başka bir yere çekip.
“Elis futbol maçı için bizim okuluma gelmişti, okullar arası futbol turnuvası tanıştık yani,” dedi kısaca.
“Hadi be atma! Ben Elis’i hiç bir yerde yalnız bırakmadım, yalan söylüyorsun en fazla bir hafta önce tanışmışsınızdır,” diyen Yaman’a tuhaf bir bakış attım.
Ne zaman tanışmış olacağımızı bile doğru tahmin edebiliyorum nasıl yalan söyleyeceğim?
“Yaman, istersen uzatmayalım zira tribünde gördüğün bir kızın numarasını almak için gittiğin o beş dakikayı zevkle hatırlatırım?”
Sinirle Demir’e döndü, “Dingile bak, boş bulup atladın mı kızın üzerine!”
Demir net bir tavırla, “Elis hakkında doğru konuş istersen. Tavrın aşağılayıcı olmaya başladı, ona yazmak için konuşma başlatmadım, sadece peçete uzatmıştım hepsi bu,” deyince masada kısa süreli bir sessizlik oldu.
Demir’le yapılan bu kısa sohbetin sonunda herkes kendi haline döndü.
Demir’in kulağına yaklaşıp, “Teşekkür ederim,” dedim.
“Rica ederim, senin ki kıskançlıktan kudurdu gözlerini üzerimizden ayırmıyor baksana.”
“Fark ettim ve bu çok hoşuma gitti.”
Bir süre annemleri dinleyip sessizce oturduk bu sırada garson gelip sipariş aldığı yemeklerimizi servis edip usulca uzaklaştı.
Akşam yemeğimizi sakinlikle yedik ve herhangi bir sorun olmadı neyse ki Yaman öküzü bir daha laf çarpmadı.
Yemek sonunda çalan müzikle pek çok çift pistin yolunu tuttu, arabadaki konuşmamız üzerine, Demir’de beni dansa kaldırdı.
Ellerimi boynuna koyduğum sıra elleri belimi usulca kavradı, “Eğlenceli bir akşam geçiriyorum,” dedi keyifli sesiyle.
“Ben daha çok şaşırıyorum, babam seni gördü üstelemedi bile, Yaman kavga çıkarmadı ama kesin sana uyuz oldu. Daha farklı tepkiler bekliyordum.”
“Elis, daha yeni tanıştık ama sana bir arkadaş tavsiyesi vermek istiyorum, iznin olursa?”
“Tabi buyur lütfen,” dedim hala müziğin ritmine göre dans ederken.
“Gördüklerin seni yanıltır, az önce tanışmamız konusunda planladığımız yalanı söyledim kimse şüphe etmedi bile. Yağız bey sana gelinim dediğinde neden Damla, masayı terk etmedi bir düşünsene. Aynı durum senin başına gelse ne yaparsın? Muhtemelen sevgilinin ailesi seni, kaile almayıp başka birini gelini yerine koysa kıyameti koparırsın ama Yaman’ın sevgilisi tepki bile vermedi! Bence o ikisi tıpkı bizim gibi numara yapıyor bak gör yakında çıkar kokusu...”
“Nasıl yani?” dedim merakla.
“Bazen gördüklerimiz bile doğru olmayabilir ne hissediyorsun? Damla sence de iyi rol yapmıyor mu?”
“Bilmiyorum, artık ne düşüneceğimi bile bilmiyorum bir bakıyorum sarmaş dolaşlar, bir bakıyorum sorun olacak şeyi sorun etmiyorlar.”
“Yaman sana deli oluyor, dans ederken bile gözlerini bir an üzerinden çekmedi. Bir adam neden sözde sevdiği kadınla dans ediyorlar onun gözlerinin içine bakmak varken başka birini dikizlesin?”
Demir öyle bir yerde öyle bir laf etti ki bir an Yaman’ın bana aşık olma ihtimaline inandım.
Demir’e cevap verecektim ki kendimi Yaman’ın kollarında buldum. Ne çabuk eş değiştirdik?
“Yaman?”
“Güzelim?”
“Ne işin var senin burada?” “Dans ediyoruz ya güzelim...”
“Bak ya, oğlum deli misin? Gidip sevgilinle dans etsene! Ne demeye sevgilini Demir’e postaladın?”
“Öyle olması gerekiyormuş demek ki!” dedi rahat bir tavırla. Gözlerimi kısıp şüpheyle baktım, “Neler çeviriyorsun?”
“Asıl sen neler çeviriyorsun, herkesi kandırabilirsin ama ben yemem! Biriyle arkadaşlık kursan ilk bana anlatırdın, sırf bu gece yalnız kalmamak için rastgele birini bulduğuna adım gibi eminim...” dedi kendinden emin bir tavırla.
Sanki yaptığım her planı onunla birlikte yapmışız gibi her şey anlamasına uyuz oluyorum.
Bu gece eşitsiz Yamancığım, “Belki de senin Damla’yla oynadığın oyunun aynısını oynuyorumdur?” dedim alayla. Bir anda gerildi, demek ki doğru yoldayım, “Ne oyunu Elis, ne saçmalıyorsun?”
“Kardeşin yerine koyduğun kızın başka bir erkekle dans etmesine engel oluyorsun ama sözde sevgilini başka birinin kollarına atıyorsun. Benim tanıdığım Yaman bu kadar geniş mezhepli değil. Sen, sana ait olduğunu düşündüğün şeyleri paylaşmak istemezsin, buradan anlaşılacağı üzere Damla senin için bir şey ifade etmiyor. Zira Damla’ya aşık olsaydın şuan benim değil, onun yanında olurdun,” dedim düşüncelerimden şüphe etsem de konuşmam boyunca kendimden tacız vermedim ve inanarak konuştum.
Belimdeki ellerinin bile kasıldığını hissettim, “Yanılıyorsun!” dedi birden buz kesen tavrıyla.
“Yanılıyorum öyle mi?” dedim sinirle. Yaman’ın çenesinden tutup, başını neredeyse Demir’in göğsüne yaşayacak kadar yakın tutan Damla’yı gösterdim.
“Onunla dans ederken gözlerin bendeydi, seviyordun madem gözlerini Damla’nın gözlerinden ayırmasaydın, sözde sevdiğini başka bir adamın kollarına atmasaydın, yanıldığıma inanırdım,” dedim sert ve net bir tavırla.
Dudaklarını kulağıma doğru yaklaştırdı, “Hayal kurmayı bırak Elis, kalbim asla senin için atmayacak!” dedi kanımı donduran sesiyle.
O anda olduğum yerde durdum, “Biliyorsun,” dedim ağlamaklı bir tavırla ama ağlamadım, “Biliyorsun ve hiç bir şey yapmıyorsun!”
“Seni sevmiyorum, Damla’yı seviyorum,” dedi acımasızca!
Boğazıma oturan yumru sayesinde yutkunamadım bile, biz bu duruma ne zaman geldik Allah aşkına.
“Son sözün bu mu?” diye sordum korkuyla.
“Son sözüm bu Elis! Seni sevmiyorum,” dediğinde kendimi bir adım geri çektim.
“Madem beni sevmiyorsun, bundan sonra karşına çıkmayacağım. Kardeşin yerine koyduğun bu kızın sorumluluğunu almak zorunda kalmayacaksın,” dedikten sonra içime kısa bir nefes çekip devam ettim, “Evet, hak etmediğini bile bile sana aşığım! Sana değmediğini tam da şuan anladım. Ben korkak değilim işte bu yüzden en azın bir kez olsun gözlerine bakıp söylemek istedim. Yaman Çetinoğlu sana aşığım ama sanma ki bu böyle sürecek, acıtsa da kanatsa da seni unutacağım. Hem de sadece sana karşı hissettim aşkı değil sana dair her şeyi sileceğim,” dedikten sonra sol gözümden damlayan yaşı hırsla sildim.
Müziğin sesinden insanlar bizi duymuyor ama görenler muhtemelen bir gariplik olduğunu sezdiler.
Sesten biz bile birbirimizi zor duyuyoruz ama sözlerim tam yerine ulaşacak biliyorum.
“Bundan sonra, Elis Demir, adında bir arkadaşın, tanıdığın, kardeş saydığın, kavga ettiğinde odasına girip gizlice çikolata bıraktığın, biri yok senin için. Çıkıyorum hayatından ama sadece aşık olmadığın kişiyi değil diğer tüm tabirleri de peşimden sürükleyerek çıkıyorum...” dediğimde dolan korku dolu gözlerle baktı gözlerime.
İnatla atmaya devam eden yaşlarımı silip, “Umarım, uğruna göz yaşı dökebilecek kadar seveceğin birini bulup mutlu olursun, zira Damla’yla senden bir yol olmaz... Bu sana ilk vedam son sözlerim,” dedim üzüntüden çatallaşan sesimle. Son defa gözlerine baktım, neredeyse ağlayacak olan gözlerine...
Titrek bir nefes alıp hızla balo salonundan çıktım, dışarı çıktığım an hıçkırıklara boğuldum, kapının önündeki görevlileri hızla geçip hazır bekleyen taksilerden birine bindim.
Ağlaya ağlaya, evin adresini söyledim.
Eve giderken düşünebildiğim tek şey ne yapacağım oldu. Çaresizliğim, acım reddedilişim hepsi bir anda üzerime çullandı sanki.
Hıçkırıklarım arasında nasıl eve girdim hazırlamıyorum bile, evde kimsenin olmamasını fırsat bilip haykırarak ağladım... Ne zaman karar verdiğimi anlamasam da valizimi topladığımı hatırlıyorum. Öyle acınası bir haldeyim ki, acıdan sarhoş oldum.
Yanıma gerekli olan eşyalarımı aldıktan sonra kumbaramı da valize attım bir süre beni idare eder... Babama anneme ne diyeceğim bilmiyorum, tek istediğim şey buradan bir an önce uzaklaşmak! Annemlere bir not yazdım ilk göze çarpan yere bıraktıktan sonra evden çıktım, ücretini ödemediğim taksinin hala kapıda beklediğini bile yeni fark ettim o derece kendimde değilim...
Taksiye binip, “Otogara gidelim,” dedim ve hayatımın başka bir bölümüne yelken açtım...
Ne yapacağımı, bu acının nasıl geçeceğini bilmiyorum ama nereye gideceğimi çok iyi biliyorum...
★★★★
Bölüm nasıldı?
Sizce gelecek bölümde neler olacak?
Neler olsun istersiniz?
Elis doğru bir karar mı verdi yoksa yanlış mı?
Sizi çok seviyorum.
Elif Diril
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp Ortağım: GÖNÜLÇELEN
RomanceAnnem, gizemli bir sesle, "Bir anlaşma yapalım mı? Anne kız anlaşması, ufak bir kalp ortaklığı..." dedi usulca. Merakla döndüm anneme ve ışıldayan gözlerimi diktim üzerine, "Neden ortaklık yapacağız ki? Hem babam bir şeyler çevirdiğimizi hemen anlar...