3

505 43 55
                                    

   *Hikaye akışına zarar verilmeden düzenlemeler yapıldı.

~


Sehun omuzlarına daha küçücükken yüklenen sorumluluk yüzünden erken büyümek zorunda kalmıştı. Yaşıtları onun aksine her zaman eğlenecek şeyler, gidecek yeni yerler, tadacak yeni yemekler bulurken ya da okulu asarlarken, arkadaşlarıyla partilere giderlerken Sehun her zaman babasını örnek aldığı için ders çalışmış ve babasının verdiği işleri yapmıştı.

  Onu eğlendirecek şey ne bilmezdi, dünyadaki en güzel yer nerede, hangi ülkede ne yapılır bilmezdi, onun için hangi yemek güzeldi, bilmezdi. Sehun her zaman çalıştığı için eğlenmeye vakti olmamıştı, her zaman çalıştığı için hiç tatile gitmemişti. Onun için en büyük yaz aktivitesi kocaman malikanesindeki havuza girmekti. Yemek olarak o gün menüde ne varsa onu yemişti küçüklüğünden beri, asla seçme şansı olmamıştı. Bu yüzden her yemek onun için eşit derecede güzeldi. Sehun asla okulu asmamıştı, asamazdı. Jongin hariç arkadaşı olmamıştı bu yüzden iş yemekleri ve ödül törenleri dışında parti verilen bir yerde bulunmamıştı.

  Jongin Sehun'un çocukluk arkadaşıydı. Birlikte büyümüşlerdi ve neredeyse her şeyleri birlikte olmuştu. Jongin'in babası Sehun'un babasının sağ koluydu. Bu yüzden Jongin de Sehun'un sağ kolu olarak büyümüştü. Sehun ne derse onu yapar, Sehun'u dinler, Sehun'a anlatırdı her şeyini Jongin.

  Sehun ise hep içinde yaşardı. Jongin de dahil hiç kimseye içindeki şeyleri kolay kolay anlatmazdı. Kimse de ona neyi olduğunu sormazdı zaten.

  Sehun her şeye sahipti. Para, mal, mülk... İstediği her şeyi elde edebilirdi ama bu ona yetmiyordu. Eksik bir şeyler vardı. Bu yüzden daha fazla çalışmalı daha çok şey elde etmeliydi. Ediyordu da.

  Bütün iş ödüllerini yıllardır yaptığı işlerle alıyordu Sehun. Ona en yakın rakibinin hisselerini bile üçe katlamıştı Oh Sehun. Ama bir şekilde eksik, tamamlanmamış şeyler olduğunu hissediyordu işte.

  Günün birinde hisseleri düşmeye başlamıştı Sehun'un. Bu da Sehun'u ilk başta paniğe sürüklemiş daha sonra daha da hırslandırmıştı. Sehun ona rakip olan ya da olmaya çalışan herkesten nefret eder, nefretini saklamaz ve rakip olanı, olmaya çalışanı yok ederdi. Ama Kim Junmyeon öyle bir belaydı ki Sehun ne yaparsa yapsın onu yok edemiyor ve her geçen gün daha da nefret ediyordu ondan. Kim Junmyeon ona rakip olarak boy gösterdikten sonra işleri yolunda gitmemeye başlamıştı Sehun'un.

  Kim Junmyeon'u yok etmek için her şeyini vermeye hazırdı Sehun. Ona rakip olan herkes ölmeli, yok olmalıydı. Olacaktı da. Oh Sehun, Kim Junmyeon'u yok edecekti. Sonucu ne olursa olsun.

  Kim Junmyeon yaşadığı müddetçe Sehun daha da hırslanıyordu. Onu yok etme ateşi daha da büyüyordu içinde. Ama nasıl yok edeceğini bilmiyordu çünkü ne yaparsa yapsın her planı ters gidiyordu Sehun'un. En çok canını sıkan da buydu!

  Sehun sonunda depoya ulaşınca frene hızla asıldı ve kuşların bile olmadığı sessiz alanda tekerlerin acı çığlığı etrafa ses kattı. Arabadan hızla inerken kapıyı kapatmamıştı bile.

Yeri titretecek kadar ağır ama bir o kadar hızlı adımlarla depodan içeri girdi. "Nerede o orospu çocuğu?!" diye kükredi. Adamlar kafalarını aşağı asmış sessiz bir şekilde dururlarken Sehun yeniden kükredi. "Cevap verin lan!" Sehun sinirden titriyordu. "Dün geceki piç nerede! Getirin onu, geberteceğim!" Yeniden bağırdı Sehun.

ILLEGALSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin