Sabah olmuştu. Sabaha kadar farelerden dolayı gözüme uyku girmemişti. Ufak tefek kestirme uykularla geçirmiştim tüm geceyi. Cenk ise bağlı olduğu sandalyede hiç kıpırdamadan uyuya kalmıştı. Şu an bile hala uyuyordu. Uyandığında onun için büyük bir şok olacağından emindim. Beni karşısında görecek ve buraya nasıl geldiğini asla bilemeyecekti. Biraz daha bekledikten sonra arkasına geçip kafasına dokunmaya başlamıştım. Kafasına dokundukça ayılıyor gibi ufak inlemeler çıkartıyordu ağzından. Biraz daha elimin ayarını yükselttim ve en son sert bir şekilde kafasına vurduğunda uyandığını görmüştüm.
Cenk arkasında henüz beni görmüyordu.
"Neredeyim ben amına koyayım."
"Cennette."
"Ellerim uyuşmuş. Çöz beni çıkalım."
Ben senin ellerini çözmek için bu saate kadar başında nöbet etmiştim. Ufak adımlarla Cenk'in önüne geldim. Cenk bana ben Cenk'e bakıyordum. Onun şaşkın suratı benim dudaklarımın hafiften gülmesine sebep oluyordu. Uzunca bir süre aşk filmdeki sevgililer gibi bakıştık. Cenk'i ilk defa böyle görüyordum. Elleri bağlı. Ağzı açık. Öylece bana bakıyordu. Bakışmamız bittikten sonra birden oturduğu yerde debelenmeye iplerden kurtulmaya çalışıyordu. Ama ufak ışıkta öyle bir bağlamıştım ki, domuz bağı bile benim düğümümün yanında halt yemiş diyebilirdim.
Cenk çırpınmaya devam ederken birden yere düştü be başını yere vurmuştu. Bir çırpıda onu kaldırdım. Kafasına aldığı darbeden dolayı birazcık kan toplaması vardı alnında. Ben onu kaldırdıktan sonra suratıma tükürmüştü. Onun bana tükürmesi ile birlikte bulunduğumuz yerde ve akşamdan beri gözüme ilişen kazmayı aldığım gibi suratının önüne getirmiştim. Kendimi tutmalıydım. Burada bunun kafasına kazmayı geçirsem bu planların nasıl işlediğini asla bilemezdim.
"Sen ne ayaksın lan" demişti elimde kazmayla gözünün ucunda dururken bana.
"Benim ne ayak olduğum değil de sizin ne ayak olduğunuzu öğreneceğiz Cenk Bey."
"Sen beni nasıl getirdin lan buraya."
"Kendin geldin. Hatırlamıyor musun? Kol kola geldik. Hatta bazı zamanlarda da düştük beraber. Kafan güzeldi koçum nasıl hatırlamıyor musun gerçekten?"
Benim konuşmalarım sonrasında bir şey hatırlayacakmış gibi hareketler yapıyordu ama çok sinirliydi. Buradan kurtulsa kesin ikimizden biri ölebilirdi. Elimdeki kazmayı kenara bırakıp karşısındaki bir ayağı kırık sandalyeyi alıp oturmaya çalıştım. İki deneme sonrasında sandalyeyi kenara fırlatarak ayakta durmaya karar vermiştim.
"Ne istiyorsun?"
"Sence?"
"Bilmiyorum ne istiyorsun. Beni neden bağladın buraya? Çöz erkek gibi konuşalım karşılıklı."
"Olmaz sen beni döversin. Benim o kadar gücüm yok. Hem erkek gibi konuşalım diyorsun da benim arkamdan iş çevirdiğinizde neden erkek olmadınız?"
"Hee.. şu mesele.." Aslında Cenk o meselenin olduğunu bildiği halde bana yeni aklına gelmiş gibi davranıyordu. Derin bir nefes aldım ve işimin ne kadar ciddi olduğunu Cenk'e söylemeliydim.
"Cenk sana bir şey söylemek istiyorum. İster konuş.. ister konuşma.. Buraya neden geldiğini, neden ellerinin bağlandığını da biliyorsun. Son günlerde bir çok adam öldürdüm ve seni de öldüreceğim. Okuduğum kitaplardan ve izlediğim filmlere göre senin eli başı olduğunu çözdüm ve tüm ekibini bana anlatman için burada seni bağladım. Hee sen konuşmam ben diyor ve seni çözmemi bekliyorsan, şu daha demin elime aldığım kazmaya iyi bakmanı istiyorum. Akşamdan beri o kazmayı senin tam kafanın üzerinden nasıl sokmadığımı merak ediyorum. Çok fazla soru sormam ve o kazmayı kafana versin. Bu yüzden senden olmazsa başkasından da öğrenebilirim. Ve hepinizi öldüreceğim.... Cenk Seni Öldürebilir miyim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Öldürmek İçin Geldim
General FictionYeni Bir Soluk... Seni Öldürebilir miyim?.. İçinizdeki katili dışarı çıkartırsanız ne olur? Bir Lise öğrencisi ne kadar tehlikeli olabilir? Bartu ile intikam hikayesi.. Sizlerle..