Sabaha kadar gözüme uyku girmemişti. Yatağımda bir sağa yattım, bir sola diye tabir vardır ya aynen o şekil. Ben sadece sırt üstü yattım. Tavanı izliyordum. Gözümün önünde duran o sorular. Benim çantama nasıl girmişti. Kimsenin günahını almak istemiyorum ama senaryo şu şekildeydi. Cenk benden intikam almak için beni çağırdı. Bende arabadan indim. Normal olarak çantamı da arabada bırakmıştım. Bu sırada o önde hiç konuşmayan ikili Cenk'in çaldığı soruları benim çantama koymuşlardı. Çantamın da duruş şeklini hiç bozmadan çok rahat bir şekilde görevlerini tamamlamışlardı. Bende garibim hiçbir şeyden haberim yok bira yudumluyordum manzaraya karşı dağın tepesinde.
İnsanı gerçekten salak yerine koymak ve insanın zaaflarından yararlanarak ona tuzaklar kurmak sadece kalleşlerin işidir. Cenk'te kalleşti. Ona güvenmeyeceğimi biliyordum ama dayak yemek istemediğimden her şeyine tamam demiştim. Verdiği birayı bile hiç tereddüt etmeden dikmiştim kafama. Bereket kutu biraydı ve açılışını ben yapmıştım. Yoksa onun içine de bir şey koyardı bu şerefsiz.
Yanımda duran saate tam bakacakken hoca sabah ezanını okumaya başlamıştı. Hiç uyumadan okula gitmek istemiyordum. Kendimi toparlayıp biraz kestirmeliydim. Ama gözlerimi kapattığımda tekrar aniden açıyordum. Bu durum bende biraz sıkıntı yaratmıştı. Acaba yarın ne olacaktı? Hala karar verememiştim öğretmene söyleyip söylememeyi. Yanımda götürsem öğretmene söylesem ne derdi bana? Ya da yakayım gitsin diye de düşündüm. Offf.. Kafam çok karışık. Onu oraya, bunu buraya koya koya sabahı etmiştim.
Yatağımdan kalktım. Aslında hiç uykum yoktu ama kafamda ani hareketlerde beliren bir baş dönmesi oluyordu. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra babaannemin hazırladığı kahvaltıyı yapmak için mutfağa gelmiştim. Babaannem yine döktürmüştü. Bu haliyle bana neler yapıyordu böyle. Babaannemin hakkını ne yapsam ödeyemezdim. Ona uyumadığımı belli etmemek için konuşurken gözlerine bakamıyordum. Hızlıca yaptım kahvaltımı ve kütüphaneye gideceğim diye kandırmıştım babaannemi. Evden bu şekilde çıkabilirdim ancak. Çünkü yaşlılığın verdiği bir telaşlanma durumu vardı devamlı babaannemde. Hep başıma bir şey gelecekmiş gibi yaşadı bu zamana kadar. Aslında beni merak ediyor ve başıma bir şey gelmesini istemiyordu.
Evden erken çıkmıştım. Çantam aynı dün bıraktığım gibi duruyordu. İçinde sınav soruları ve dünkü ders kitapları. Ne ders çalıştırmışlardı bana ne de bugünkü sınav heyecanını yaşatmışlardı. Yolda yürüyordum ama nereye yürüyordum bilmiyorum. Merdivenlerden insem direk okula çıkacaktım. Bu saatte okula gidip ne yapacaktım. Nereye gidecektim. O kadar çaresiz ve salak hissediyordum ki kendimi, biraz süre sonra belki de hırsız damgası yiyecek ve okuldan uzaklaştırılacaktım. Ben çünkü suçsuz olduğumu söyleyemezdim. Öyle bir yapım yoktu. Nasıl anlatacaktım kendimi. Hayatımda ilk defa böyle bir şey başıma geliyordu. Ben kendimi anlatabilen bir insan değilim ki. Suç işlemesem bile suçu kendi üstüme çekerdim. Olan oldu artık deyip doğru okula gitmeye karar vermiştim.
Kimseden korkmayacak ve hakkımı arayacaktım. Cenk ve arkadaşları bu işi nasıl yaptılarsa cezasını da ödeyeceklerdi. Cenk ve arkadaşları diyorum bunu yapan bir kişi asla olamaz. Güzel hazırlanmış bir plan ve çaresiz tuzak. Hepsi benim içindi. Aslında ben ne yaptım ki onlara. Bana bu kadar gıcık olduklarını bilseydim, okulumu sınıfımı değiştirirdim.
Okula yaklaştıkça kalbim daha da çarpıyor ve ritmi hızlandığı için sesini duyar gibi oluyordum. Kapıdan içeri girdim. İlk önce öğretmenler odasına gidecek ve Matematik Öğretmeni Hulusi Yanık'ı bulacaktım. Ona dosyaları verdiğimde benim suçsuz olduğumu anlayacaktı. Öğretmenler odasına girdiğimde tanımadığım birkaç öğretmen vardı. Bu sene gelmiş olmalılar ki adlarını bile bilmiyordum. İçeri girdiğimi gördüklerinde gazete okuyan öğretmen bana doğru baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Öldürmek İçin Geldim
Ficção GeralYeni Bir Soluk... Seni Öldürebilir miyim?.. İçinizdeki katili dışarı çıkartırsanız ne olur? Bir Lise öğrencisi ne kadar tehlikeli olabilir? Bartu ile intikam hikayesi.. Sizlerle..