Okulu gezmek için üçerli gruplara ayrıldık. Benim grubumda Sam ve Dean vardı. Bize spor salonunu ve kantini araştırma görevi verildi. Yolda yürürken Sam bana heyecanla sorular soruyordu.
'' Ben eski okulu çok özledim, arkadaşları falan... Sen?'' diye sordu merakla. Kafamı sallayarak onu onayladım. ''Aynen bende onları özledim. Fakat eski okulla ilgili özlediği tek şey onlar.'' dedim gülümseyerek. Ona baktığımda o da bana gülümsüyordu. Bir süre öyle kaldık daha sonra burada yalnız olmadığımızı, yanımızda Dean'in de olduğunu hatırlayınca önüme bakmaya başladım.
''Biliyor musun çok konuşmamıştık ama ben nedense hep senden etkilenmiştim.'' Dedi Sam bir anda. Ne diyeceğimi şaşırdım. Tamam çirkin bir kız değildim. Gamzeli, tatlı bir şeydim ama bu hisler konusunda sıkıntılıydım. Daha çok herkesi arkadaş gibi gören, odun bir insandım.
Benim bir şey dememe gerek kalmadan benim yerimde Dean cevabı verdi. ''Tamam bu romantikliğinizi bitirin de araştırmamıza devam edelim.'' dedi. Haklıydı fakat bir sorun vardı. Zaten kaç saattir burayı araştırıyorduk ve hala bir şey bulamadık.
Ben merdivenlerin altına bakıyordum. Genellikle filmlerde gizli yerlerde bir düğme olur ve gizli kapıları açar. Eminim burada da öyle yerler vardır. Bu müdür belli ki oyun oynamayı çok seviyor. Sam de topların olduğu tarafı araştırıyordu. Dean'e baktım ve düşünceli bir yüz ifadesiyle etrafa bakındığını gördüm. ''Hey!'' diye seslendim ona.
''Noldu?Bir şey mi buldun?'' diye sordu etrafa bakmayı kesip. Uykudan yeni uyanmış gibiydi.
''Hayır hala bakıyorum da sen ne yapıyorsun? Dalmışsın...''
''Evet sanki burası bana bir yerden tanıdık geliyor. '' dedi sesini daha da alçaltarak. ''Nasıl yani?'' Spor salonunun bir kenarında bir küçük bir oda vardı. Odanın kapısı yoktu ve içeride topların bulunduğunu görebilirdiniz. Dean topların olduğu odaya yürümeye başladı. Onu takip etmedim çünkü ne yaptığını anlayamamıştım. Dean odada bir şeyler karıştırmaya başladı. Bir anda bir gürültü geldi ve basketbol potasının arkasındaki duvarda bir boşluk oldu. Ben ve Sam ağımız açık bir şekilde dururken Dean düşünceli ifadesiyle oraya doğru yürümeye başladı. Biz de onu takip ettik. Nasıl yaptı bunu? Bence çok şüpheli. Zaten bize yeteneğini de söylemedi ama yine de onlara güvenmem lazım. Yoksa işler daha da kötü olur.
Açılan kapıdan içeriye girdiğimizde karanlık bir odaya geldik. Fakat spor salonunun ışığı burayı yeteri kadar aydınlatıyordu. Bir tane kitaplık, uzun bir kıyafet dolabı, uyduruk bir lamba ve üzerinde kitaplar olan bir masa vardı. Dean masaya doğru ilerledi. Sam etrafa bakınırken ben de dolaba bakmaya gittim. Dolap baya büyüktü. Dolabı açtığımda erkek giysileri vardı. Asılı giysileri kenarlara ittiğimde bir kasa gördüm. ''Hey! Sanırım bir şey buldum!'' diye bağırdım heyecanla.
Sam yanıma geldi ve kasanın şifresini bulmaya çalıştı. Belki tutar diye kafadan atarak bir şeyler yazdı ama hiç biri tutmadı. Biraz kasa kilidini zorladık fakat açmayı başaramadık. Biz kasayla uğraşırken Dean konuşmaya başladı.
''Sanırım ben de bir şeyler buldum. Şuna bakın. Belli ki bu odanın sahibi bu okulu ve insanları sevmiyormuş.'' Dean'in yanına gittik. Elinde bir fotoğraf vardı. Görebilmemiz için fotoğrafı bize doğru uzattı. Elindeki fotoğrafa dikkatlice baktık. Resimde güler yüzlü bir adam yanında da... Kim olduklarını anlayamadığım 5 kişi vardı. İkisi kız üçü erkekti. Çünkü resmin sahibi her kimse, kendisi dışındaki bütün herkesin suratını karalamış. Hiç kimse belli olmuyordu.
''Belli ki çok sinirlenmiş. Bizde dolabın içinde kasa bulduk. Sanırım burada başka bir şey yok. Hadi çıkalım.'' dedi Sam. Burada olduğundan rahatsız olduğu belliydi. Daha fazla zorlamadan hep birlikte spor salonundan çıktık. Acaba diğerleri bir şey bulmuş mudur?
Toplanma yerimiz olan konferans salonuna giderken yolda Blake ve Eva'yla karşılaştık. Kız çocuğun koluna girmiş o nereye giderse onu takip ediyordu. Blake ise sinir olduğunu belli eden bakışlarıyla yürümeye devam etmeye çalışıyordu.
Bizi gördüklerinde yanımıza geldiler. Hepimiz biraz bakıştık sonra Blake , ''Bir şey buldunuz mi?'' diye sordu.
''Evet. Victoria bir kasa buldu, ben de bir fotoğraf buldum.'' dedi Dean ve cebinden katladığı fotoğrafı çıkardı. Ne ara aldı ki onu acaba? Blake ve Eva Dean'in elindeki fotoğrafı daha da iyi görebilmek için ona yaklaştı. Biraz fotoğrafı inceledikten sonra Eva hepimizin aklındaki soruyu sordu. ''Niye herkesin suratını karalamış ki? ''
''Çok safsın. Belli ki adam onlardan nefret ediyor. Acaba ne oldu da bu kadar sinirlendi. Bu sırada sen bir kasa bulmuştun değil mi?'' Eva'ya cevap olan konuşmasını bitirip bana bakarak sorusunu sordu Blake.
''Evet. 6 haneli şifresi var. Fakat şifreyle ilgili hiçbir şey bulamadık.'' diye cevap verdim.
''Artık 5 tane rakam kaldı. Çünkü biz de duvarda bir yazı bulduk çok küçük ve koyu bir renkle yazılmış ama nasıl olduysa Eva gördü.'' dedi. Bunu söylerken ilk defa Eva'ya baktı fakat bu sefer suratında sinir olmuş bir ifade yoktu.
''Sonunda sana bir yararım dokundu!'' dedi Eva mutlulukla Blake'e bakarak. Ve Blake'in sinir olmuş ifadesi geri döndü.
''Evet herneyse. Duvarda iki tane sayı vardı 5.8 yazıyordu. Sanırım mantığı 5.rakam yani boşluğa 8 yazmalıyız.'' Hemen bunu bir yere not almalıyız. Dean'in elinden fotoğrafı aldım ve arka tarafındaki boş alana Sam'den aldığım kalemle 6 tane kare çizdim. 5.kareye de 8 yazdım. Sonra konuşmaya başladım.
''Çok mantıklı. O zaman diğer odalarda da olma şansı var fakat sadece 2 kat açık ve bu okul baya büyük. İşimiz çok zor tabi bulana kadar ölmezsek şanslıyız.'' dedim karamsar bir biçimde. Tamam biliyorum acımasızca konuştum ama açık sözlüyüm. Ne yapayım elimde değil.
''Öyle söyleme! Bir yolunu bulup buradan çıkacağız.'' dedi Sam. Çok geç. Erin'in ölümü hala aklımda. Bu, sanırım adamın nazik öldürüş şekliydi. Nazik olmayanını bilmek istemiyordum.
Hep birlikte konferans salonuna doğru yürümeye başladık. İçeri girdiğimizde herkesin burada olduğunu gördük. O sırada Dean'e yaklaşıp ''Nereden bildin oranın kapıyı açacağını?'' diye sordum.
''Bu okul bana bir yerden çok tanıdık geliyor. Acaba nereden diye düşünürken aklıma geldi. O topların olduğu odada bir kalorifer var onun yandaki yuvarlak, açmak için döndürülen yerini çevirince açıldı.'' Biraz durdu ve bana baktı. Sonra konuşmasına devam etti. ''Ben niye bunları sana anlatıyorum ki. Ben işimi yaptım , nasıl olduğunu siz düşünün.'' Tamam gerçekten şüpheli ve kaba birisi. Hiçbir şey demeden yanından uzaklaştım ve Marie'nin yanına gittim.
Herkes toplanmış, Sam ve Blake bulduğumuz şeyleri anlatıyordu. İkiz kardeşlerden Kate bize baktı ve gururla konuşmaya başladı.
''Aferin iyi iş başarmışsınız. Biz bir şey bulamadık. Resim atölyesinde hiçbir şey yok.'' Daha sonra Zach, Kate'e katılarak konuşmaya başladı. ''Biz de Alex ile yatak odalarını aradık fakat hiçbir yerde açık yer bulamadık. Sanırım kilitli katlardan birinde...''
Tam o sırada birinin koşarak yanımıza geldiğini duyduk ve hepimiz aynı anda kapıya doğru baktık. Şu en iyi yazar olan Micheal geldi. ''Bilgisayar odasına bakın! Hepimiz için bir video var. İzlememiz lazım!'' diye bağırdı endişeyle. Herkes korkmuştu. Kötü bir şey olduğu belliydi. Zach, ''Tamam göster yolu çabuk ol.'' dedi.
Hepimiz koşa koşa bilgisayar odasına çıktık. Konferans salonu ilk kattaysa bilgisayar odası ikinci kattaydı. Oraya gittik. Işık yanmıyordu ama bilgisayarlar sınıfı aydınlatıyordu. Her bir bilgisayarın ekranında bir kişinin ismi yazıyordu. Benim ismimin yazdığı bilgisayarı buldum ve önüne oturdum. Ekran beklemeye alınmış. Mouse u hareket ettirdim ve ''Videoyu başlatmamızı istiyor musunuz?'' diye bir yazı çıktı. ''Evet'' e bastım ve bilgisayarın yanındaki kulaklıkları taktım. Videoyu başlattım ve karşıma ailemin olduğu bir görüntü çıktı.
''Aman Tanrım!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırlar Okulu
Mystery / ThrillerEn yetenekli öğrencileri toplayarak onlara en güzel geleceği vermekle ünlü okula davet aldım ve yatılı olarak bu okula geldim.Bir anda bütün hayatın değişebilir diyorlar. Bu okula geldim ama bu okuldan sadece bir şekilde çıkabilirim. ÖL YA DA ÖLDÜR...