𝓖iriş

159 51 60
                                    

Şiddetle yağan yağmurun arasında ışık hızına yakın koşuyordum. Hayatım bundan ibaretti.
Yavaşlayamazdım. Ölüm kalım meselesi.
Koşarken çarptığım insanlar arkamdan söverken durup cevap verebilecek zamanım bile yoktu.

Kaç dakikadır koştuğumu bilmiyorum ama ayaklarım beni taşıyamayacak kadar çok yorulmuştu.
Yinede duramazdım.

Yağmur bana daha çok zorluk çıkarmak istercesine, sert damlalarını yüzüme vurması yavaşlamamı sağlıyordu.
Her yerim sırılsıklam olmuştu. Gusül abdest almış sayılırdım neredeyse.

Giydiğim forma kazağının bana uzun gelen koluyla yüzümdeki ıslaklığı silmeye çalıştım.
Dikkatimi yüzümü silmeye vermişken yine en olmadık yerde huylarımdan biri olan sakarlığım uğrayıp bir merhaba demek istedi.
Dün evimizdeki merdivenlerden yuvarlandıktan sonra baya bir zaman geçti, kendini fazla özletmek istememiş herhalde.
Kendi ayağımın üzerine takılıp yere düşmem onun sabah selamı oluyor.

Şimdi, yakışıklı bi çocuk beni yakaladı, düşmekten kurtardı. Yağmurun altında romantik bakışma yaşadık sonrada öpüştük diyebilmek isterdim ama benim öpüştüğüm ancak ıslak zemindi.

Zeminle aramızdaki bu romantik anı kesip dakikalardır peşinde koştuğum otobüsün gidişini izledim.

Devamsızlıkta sınırda olduğumdan, bir gün daha Müdürümüz Mehmet Beyden azar işittikten sonra evde annemin bitmeyen konuşmasını dinleyecektim. Sonrada büyük bir ihtimal terliği kafama yiyecektim. Annemin namı değer atışından sonra hayatta kalma ihtimalim düşük olduğundan şimdiden helvamın neyli olucağını düşünmeye başlayabilirim.

Hepsi o şöför yüzünden. Ben bilmez miyim. İnadına yaptı o. İnadına durmadı.
Ama ne var biliyor musun? Sen kaybettin. Beni almadın ya, tam 1,50 TL kaybettin.

Bacaklarımı öne doğru uzattım ve sırt çantamı kucağıma aldım. Yağmurun altında oturup insanların bana olan bakışlarını aldırmadan Otobüs şöförüne yapacağım intikam hayallerindeydim.
Cani fikirlerime kendi kendime sırıtırken beni düşüncelerimden ayıran duyduğum korna sesi oldu.

Başımı sağ tarafta yanımda durmuş olan kırmızı spor arabaya çevirdiğim. Tekrar önüme dönüp yerden kalktım ve üstümü silkeledim. Çantamıda alıp tek omuzuna astıktan sonra yürümeye başkadım.

Kırmızı spor araba yürüdüğüm tempoda yandımda ilerliyordu.

Arabanın şöför koltuğunda oturan yakışıklı sarışın çocuk camı indirip beni süzdükten sonra dudaklarını keyifle kıvırıp "atla bebeğim" dedi.
Buna karşılık gözlerimi devirdim.
"senin tanıdığın kızlara benzemem ben. Namusuluyum. Öyle her gelenin arabasına hiç binmem" dedim ve devam yürüdüm.

"Hadi gel, yolda Burgerkingden çikolatalı dondurmada alırız"

Durdum.
Ciddi ifademle "büyük boy olacak" dediğimde kafasıyla onayladı.

İşte şimdi ikna oldum.

Kocaman sırıtarak sürücü koktuğun yanındaki koltuğa yerleştiğimde bakışlarını üzerimde hissettiğimden ona döndüm ve 'ne var' dercesine baktım.

Arabanın motorunu çalıştırıp önüne döndüğünde "ne namuslu kızmışsın be" diye dalga geçti.
Sırıtıp koluna yumruk attım "namusta bir yere kadar çanım"

Alooo çikolatalı dondurma, boru değil ya!

Gülüşü kulaklarımı doldururken bu anı kaçırmamak için hemen ona döndüm.
Kısmış olduğu mavi gözleri üstüne akşam güneşi yansıyan deniz gibi parlıyordu. Sağ yanağındaki gamze kendini beli etmişti ve doğaya aykırı olacak kadar düzgün olan otuz iki dişi bu görüntüye ayrı bir güzellik katıyordu.

KARTANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin