Karşılaşmadan on dakika önce
"Yapabilirsin," dedi, seslice Tony. Sessizliğin hakimiyet kurduğu arabada esmer adamın kendisine olan çaresiz fısıltıları yankılanıyordu. "Yapacaksın, onunla her şeyi konuşacaksın, ondan etkilenmeyeceksin veya her ne haltsa."
Tony'nin kendini gazlamak için tempolu bir şekilde yavaşça direksiyona vuruyor olması, ne kadar stresten kendini kaybetmesine yakın olduğunu gösterir nitelikteydi. Bu kadar stresin kaynağı, kendisine acı veren gerçekler olsa da, Tony kafasındaki tüm düşünceleri kenara atıp sadece Steve ile yaşadıkları tüm acıların hesaplaşmasını istiyordu. Steve'den duyması gerekenleri duymak istiyordu. Ondan etkileneceğini bile bile, gözlerinin içine bakıp nefret dolu sözlerin hepsini yutacaktı.
Tony park ettiği arabadan indi.
Evin etrafı çok ıssızdı, genel olarak terk edilmiş bir çevreye sahipti. Bu yüzden Tony bastığı yerleri inceleyerek, tenine çarpan soğukluğu umursamadı ve beyaz evin kapısının önüne kadar geldi. Kapıya vurduğunda tüm gerginliği bedenini sarmıştı, Steve'i görecek olması içinde sakladığı tüm her şeyi dışa vurduruyordu.
Ona kapılmayacaksın, diye hatırlattı kendine esmer adam. Ne olursa olsun.
Kapıyı çalmasıyla beraber, Steve'in adımlarını duyabiliyordu, Tony. Yine de kendini sıktı, sesler kesildiğinde kapı hala açılmamıştı ve Tony, aniden Steve'in ona kapıyı açmayacağına dair bir hisse kapıldı. Olamaz. Ağzından istemsizce bir küfür kaçırdı. Steve'in gözlerini görmek istiyordu.
"Steve? Benim. Sadece konuşacağız. Aç şu kapıyı." dedi, Tony. Sesi gergin değildi, oldukça düzgün ve ciddiydi, fakat içinde kopan fırtınaların haddi hesabı yoktu.
Titrek nefesler duyduğunda Tony, bu seslerin kimden geldiğini çok iyi biliyordu. Steve'in şu anda dahi ruhsal bir acı içinde olduğu ihtimalini aklına getirmedi bile.
En sonunda, kapı açılığında Tony aylardır görmeye hasret kaldığı o güzel simaya canlı bir şekilde kavuşabildi.
Steve bakışlarını bir müddet Tony'de tuttu, ardından ne demesi gerektiğini bilemeyerek suskunluğu korudu ve hiçbir şekilde ileri adım atmayarak olduğu yerde dikilmeye devam etti. Tony ise, bir yıldır göremediği aşkının tam olarak ruhsal çözümlemesini yapamadı, sanki Steve asla kendi hislerinden taviz vermeyen birine dönüşmüş gibiydi ve bu düşünce Tony'nin kalbine bir bıçak saplanmış gibi hissettirdi. Bu düşünce, esmer adama Steve'in artık tanımadığı bir insana büründüğünü bağırdı, böylece Tony tüm bu sarsıntılar eşliğinde bakışını sarışından çekip hızla yere odakladı. İçindeki öfke yeniden açığa çıkmaya başlarken mırıldandı, "Konuşacağız."
Steve kendisine bakmayan Stark'ın eve girebilmesi için kapıyı daha da açtı, böylece Tony eve adımını attığında merakını ne kadar belli etmemeye çalışsa da hızla inceledi. Kendi gözünden oldukça temiz ve düzgün bir ev gibi duruyordu, Tony en azından uzun koridorun ardından ışığı gelen ferah bir salondan bunu anlamıştı. Steve ise yavaşça kapıyı kapadı, ardından koridorda duran Tony'ye baktı ve mırıldandı, "Konuşacaksak, burada değil- salonda konuşalım."
Tony bu sözler üzerine hızla ilerledi, tahmin ettiği kadar ferah olan salona geldiğinde gördüğü ilk koltuğa stresle oturdu. Nedense odanın her tarafında dikkati çeken şey beyaz eşyalardı, karartacak hiçbir hava yoktu. Tony etrafı incelemeye fazlasıyla odaklanmışken ayakta duran Steve'i fark etmedi.
"İçecek bir şeyler içer misin? Kahve falan-" diyerek sordu, Steve. Buna karşı Tony, hızla ayakta dikilen sarışına sert bir bakış attı. Steve buna karşı belli belirsiz gülümsedikten sonra ekledi, "Dalga geçmiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘣𝘦𝘳𝘦𝘢𝘷𝘦𝘮𝘦𝘯𝘵 ∝ 𝘴𝘵𝘰𝘯𝘺
Fanfictiontony stark, depresyondaki eski nişanlısının kaybolduğu haberini sarsılarak alır. stony au• dram ve şiddetsel öğeler barındırır. tamamlanmıştır.