5. Bölüm ☁ Korku

46.5K 2.1K 35
                                    

Şu an güncel olan hikayelerim, Geçmişten Gelen ve Arı Kovanı'na bir şans vermenizi tavsiye ederim ♥

Adama donmuş gibi bakmaya devam ederken iki iri eli omuzlarımda hissetmemle irkilsemde asıl irkilmeme sebep olan şey adamın yüzüme yaklaşan yüzü olmuştu. Şaşkınca ona bakmaya devam ederken tamamen bana yaklaştı ve yüzünü yüzümün hizasına getirdi.

''İyi misin?'' diye sorduğunda tepkisizce ona bakmaya devam ediyordum. Bir süre tepki veremeden öylece baktım adama. Ne olup ittiğini geçte olsa idrak edebildiğimde omuzlarımı geriye doğru çektim ve adamın avuçlarından kurtarıp sinirle söylenmeye başladım.

''Sana ne iyiliğimden, kötülüğümden?'' dedim çirkefleştiğimi fark etsemde. Sesimin haddinden fazla sert çıktığını hissettiğimde patlama vaktimin geldiğini anlamıştım. Bana büyük bir oyun oynanıyormuş gibi hissediyordum. Adam şaşkınca bana bakarken kısa bir süre gözlerini kırpıştırdı.

''Tamam canım, kızma,'' dediğinde kaşlarımı kaldırarak ona baktığımda yüzündeki gülümseme hafiften silinmişti. ''Adım Mitat,'' dedi  adam tekrar gülmeye çalışırken.

''Sormamıştım ki!'' dedim kendimi beğenmiş bir edayla. Adam elini ensesine attı ve derin bir of çekti. Onu sinir ettiğimi fark edebiliyordum ama açıkçası umurumda bile değildi.

''Öyleyse ben sorayım. Senin adın ne?'' dedi Mitat hala zoraki bir kibarlıkla.

''İyi sordun, bitti. En azından içinde kalmadı,'' dedim ve Mitat'ın devam etmesine izin vermeden hızlı adımlarla uzaklaşmaya başladım. 

Tam bir iki adım atmışken arkamı dönüp adının Mitat olduğunu öğrendiğim adama baktım. Düşüncelerim eşliğinde gözlerim hemen kısılmaya başlamıştı. Bu geçen gün odadan çıkarken çarpıştığım adamdı. 

Onunla sadece çarpışmalar eşliğinde karşılaşmıştım. Bu gereksiz tesadüfe gülüp yoluma devam etmeye başladığımda koridor bitmek bilmiyor gibi hissediyordum.

Hiç olmak istemediğim biri olmaktan korkuyordum. Aşık! Aşıklar hiçbir zaman sağlıklı düşünemezler ve duygularını her şeyden ön planda tutarlardı ama ben şimdiye kadar hep tutarlı düşünmüş biri olmuştum! Aşk saçmaydı, gereksizdi ve ben bu şeyin tam ortasına düşemezdim.

Geç kaldığımı anımsamamla adımlarımı hızlandırmaya başladım. Sonunda odaya vardığımda nefes nefese kalmıştım. Hızla kapı kolunu kavradım ve kapıyı açıp içeri girdim. İçeride birkaç kız ve İpek vardı. Kızlar hazırlanmalarını bitirip dışarıya çıkarken gözlerimi devirerek İpek'e baktım. Muzip bir şekilde sırıtarak beni süzüyordu.

''Sor hadi. Ne sorcaksan sor,'' diye mırıldandım sitemle karışık alayla.

''Dün gece neredeydin? Bekledim ama evede gelmedin,'' dedi İpek gülümseyerek. O benim meslektaşım olduğu kadar çocukluk arkadaşımdı da. İlk okulu bile birlike okumuştuk ve ayrıca aynı evi paylaşıyorduk. Aramızda ki sevgi ve saygı sonsuzdu üstelik değişik bir şekilde birbirimize bağlıydık.

''Odalardan birinde uyuya kalmışım,'' dedim avuçlarımı tekrar kotuma sürtmeye başladığımda İpek iyice sırıttı. İpek'in bu yalanı asla yemeyeceğini elbette biliyordum.

''Bu oda Kuzey'in odası mı acaba?'' dedi İpek gülmeye devam ederken.

''Saçmalama. Geç kaldım zaten. Çık şurdan,'' dedim dolabımın önünde dikilmeye devam eden İpek'e. İpek alaycı bir şekilde bana baktı ve dolaba dahada ilişti.

''Söyle çıkayım,'' dedi gülmeye devam ederken.

''Canı sıkılmış. Kitap okudum. Okurken uyuya kalmışım,'' dedim zoraki bir şekilde gülümserken. İpek tek kaşını kaldırdı ve beni süzmeye başladı.

''Bu kadar mı?'' dedi  beklediğini alamamış hayal kırıklığı dolu bir sesle. ''Ya heyecanın kime ne zararı var? Huzurevini ziyaret eden bebeler gibi bir tek kitap mı okudun?'' dedi İpek sitemli bir şekilde gülerken. 

''Evet,'' dedim net bir sesle. Aynı İpek gibi şikayetçi bir durumdaydım. ''Ne bekliyordun ki?'' diye ekledim. Asıl kendimin ne beklediğini düşündüm bir an. Sahi ben oraya giderken ne beklemiştimde gitmiştim?  Kahretsinki bilmiyordum. BİLMİYORDUM!

''Neyse giyin. Makyajınıda temizle. Dağılmış bir az,'' dedi İpek şüpheci bir şekilde bana bakarken ama bu ciddi hali çok sürmemişti. Gülerek devam etti. ''Ama ıslak mendille değil.'' Sesli bir şekilde kıkırdarken ilk başta kaşlarımı çatsamda benimde yüzüme ufak bir tebessümün yayılmasına izin vermiştim. Ve kafamı sallayarak dolabıma yönelmiştim.

Oldukça yorucu bir gün geçirmiştim. Yine hastaneye onlarca hasta gelmişti. Bazılarının durumu çok ağır olmasa da en azından bu günü olabildiğince az ölümle atlatmıştık. Ve doğanlar... Hayat her zaman almazdı. Aldığı yerden verirdi bazen.

Parmağımı odanın içini gösteren pencerenin camında hafifçe gezdirmeye devam ediyordum. İçeride ki bebeklerin arasına bu günde yeni misafirler eklenmişti. Hastanenin en sevdiğim yeri burasıydı. Acının ek vurmadığı yer burasıydı. Burası en masum yeriydi hastanenin çünkü bütün masumlar burada toplanmıştı. Cennetten gönderilen bütün minik meleklerin toplandığı yer...

Yine her günün bittiği ana gelmiştim. Güneş yavaş yavaş kendini geri çekerken ay belirginleşmeye ve karanlık etrafa çökmeye başlamıştı. Mesaimin bitmesine rağmen kıyafetlerimle durduğumu fark edince dışarıya çıktım ve hazırlanma odasına giden koridorda ilerlemeye başladım.

Odada hazırlanmamı bitirince esneyerek koridora çıktım ve çıkışa doğru yürümeye başladım. Çıkışa giden yolu uzatan bir köşeye saptığımda gülümsemeden edemiyordum. Belki çıkışa giden yolu uzatacaktım ama en azından Kuzey'in odasının önünden geçecektim ve gitmeden önce onu görebilecektim.

Sonunda kendimi olmak istediğim yerde bulduğumda pencereyle aramdaki mesafeyi hızla kapattım. Odanın önüne geldiğimde Kuzey beklediğimin aksine yatmıyor odada ki pencerenin önünde koltuk değneğine tutunarak dışarıyı izliyordu.

Üstelik oldukça dalmış görünüyordu. Neden bu kadar çabuk ayaklanma gereği duymuştu ki? Yatıp dinlenmesi gerekmiyor muydu? Hırsa içeriye girdim ve sinirli bir sesle ikazda bulundum.

''Heyy. Bay Ukala! Yatman gerekiyor, ayakta ne işin var?'' dedi. Kuzey'le aramda ki mesafeyi kapadım ve elimi Kuzey'in koluna uzattım. Elimin tenine değmesiyle göz göze gelmemiz bir olmuştu. Aramızda ki şey o kadar yoğundu ki sanki ateşe değmişim gibi elimi hızla kolundan çekerken gözlerimi de ela gözlerinden çekmiştim.

''Yakında taburcu oluyorum,'' dedi Kuzey dümdüz bir syrat ifadesi ve sesle. Birden yüzümün düştüğünü hissedebiliyordum. Büyük ihtimalle onu bir daha göremeyecektim.

''Bu kadar çabuk mu?'' dedim, istemsizce yüzüm asılırken. Kuzey'in bakışlarını görmemle hemen toparlanmaya başladım. ''Yanlış anlama. Elbette iyileşmeni istiyorum ama...'' diye gevelemeye başladığımda toparlayamayacağımı farkındaydım. O da farkındaydı ve bu yüzden saçmalamamı engellemek için araya girmişti.

''Geç bile kaldım. Yol göründü bana,'' dedi Kuzey garip bir şekilde gülümserken. Gözlerimin ne kadar yoğun derecede yandığını hissedebiliyordum. Belli etmemek için kafamı eğip bu sefer Kuzey'in koluna girmeye çalıştım. Kuzey'in bana baktığına neredeyse emindim. Hatta bunu çok net hissedebiliyordum. 

''Yatağına yat,'' dedim çatallaşmış sesimle bir yandan onu çekiştirmeye devam ediyordum. Ama Kuzey hareket etmemekte ısrarlıydı. Yerine mıhlanmış gibi santim oynamıyordu. Koluna girmiş olan elimi bileğimden tuttu ve sert bir şekilde çekti. Burun buruna gelmemizle donmuş gibi ona bakmaya başlamıştım. Gözleri dudaklarıma kayarken zorlukla yutkundum.

''İzin ver,'' diye mırıldandı fısıldamalı bir şekilde.

''Veremem,'' diyebildim bir tek titreyen sesimle. Utanıyordum! Bu yakınlaşmadan ve ondan ne kadar etkilendiğimi saklayamadığımdan dolayı utanıyordum.

''Neden?'' diye sordu Kuzey kısa bir süre gözlerimin içine bakarken. Cevap vermeden başımı hafifçe eğmem üzerine ''Neden?'' diye yineledi sorusunu.

''Çünkü...'' dedim ama devam edemedim. Ne diyebilirdim ki? ''Çünkü ben korkuyorum,'' diyemezdim. Birine karşı bu kadar savunmasız düşemezdim. O kadar aciz görünemezdim! 

''Çünkü...'' dedi Kuzey ve her zaman ki gibi benim cesaret edemeyip yarım bıraktığım cümleyi kendi cümlesiymiş gibi bitirdi. ''Bir sebebi yok, değil mi? Korkuyorsun, korkma. Ne olacağını bilmiyorsun ki. Bilmediğin birşeyden korkman çok saçma. Bırak bu kadar düşünmeyi. Yaşayarak öğren,'' dedi gözlerini gözlerime çevirirken.

Artık anlayabiliyordum. Kuzey ben o gece kitap okurken aslında uyuya kalmamıştı. Peki neden uyuyormuş gibi yapmıştı? Aslında tamda benim istediğim gibi okuduklarımın hepsini duymuştu ama kaçmıştı.

Onun gözlerinin içine bakarken daha fazla direnemeyeceğimi, irademe sahip çıkamayacağımı anladım ve yavaşça olacaklara gözlerimi yumdum. Kuzey'in sıcak nefesini dudaklarıma hissederken kendimi her şeye hazırlamaya çalışıyordum.

-BölümSonu

İlk bölümler size sıkıcı geliyor olabilir ama emin olabilirsiniz ki ilerleyen bölümlerde her şey çok iyi olmaya başlayacak ama sadece biraz zaman gerekiyor S:sd: Elbette sınır koymak gibi saçmaca bir şey yapmayacağım ama tanıtıma 100e yakın vote gelmişti. Lütfen bölümlere gelen voteler biraz yükselsin arkadaşlar :D Hepinizi çok çok seviyorum :D Bir dahaki bölüme kadar kendinize mükemmel bakın xx

Gel de Sil İzleriniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin