Böyle bazen nefes aldığını bile hissedemezsin. Sanki zaman durmuştur. Aldığın nefes boğazına takılmıştır. Kalbin atmayı bırakmıştır. Gözlerin gördüklerini inkar etmek için kendilerinden beklenmeyecek çabalara girmişlerdir ya... Hayır ben şu anda içinde bulunduğum durumu anlatabilecek yeterli kelimeleri bulamıyorum.
Ne kadar zor bir durumda olduğumu anlatacak betimlemeleri kullanamıyorum.
''Bu ne ya?'' diye fısıldadı İpek dirseğiyle kolumu dürterken. Sadece İpek ve ben değil bizim hastanenin adına katılmış diğer kişilerde sulu muhabbetlerine ara verrmiş ve herkesin merakla baktığı bu yabancılara bakmaya başlamışlardı.
''Bilmiyorum,'' diye fısıldadım kupkuru çıkan sesimle.
''Hani bu beş parasız, çulsuzun tekiydi?'' dedi İpek dediğimi duymazdan gelirken.
''Bilmiyorum dedim ya.''
''Belki de gerçekten öyledir ama bu kadının...'' diye başladığı cümlesine tabii ki devam etmesine izin vermemiştim. Tamam o oldukça adi bir insan olabilirdi ama asla bu kadar düşmüş olamazdı.
''Saçmalama! Belki o kadınla... bir ilişkileri vardır ama bu asla öyle bir ilişki değildir. Maddi açıdan yani. Sanmıyorum çünkü o o halinden hiç gocunmuyordu,'' dediğimde inanamıyormuş gibi gözlerini üzerimde gezdirdi.
''Sen gerçekten salaksın, biliyorsun değil mi? Daha bu gün senin üstüne basa basa çekip giden o değil miydi? Üstelik en son onun hırsız olduğuna dair hemfikir olduk sanıyordum,'' dediğinde bu sefer ben kaşlarımı kaldırarak ona bakmıştım.
''Allah aşkına bir etrafına bakar mısın İpek? Tamam durumumuz kötü değil ama böyle gösterişli bir hayatımız olmadı ve büyük ihtimalle de olmayacak ama o bu hayatın içinde. Ne türdü ve ne konumdaolduğu önemli değil. Böyle bir hayata giriş yapabiliyorken sence hırsızlık yapar mı?'' dediğimde bir süre üzerimdeki bakışları tekrar ona kaymıştı.
''Peki böyle bir hayatın içine girebiliyorken neden ucube yerlerde kalıyor? Beni aydınlatır mısın kokarca?'' dediğinde derin bir nefes aldım. Bunu biliyor olsaydım herhalde burada olmazdım.
''Bilmiyorum!'' diye dişlerimi sıkarak komuştuğumda kulağımın dibinde fısıldamayı hele şükür kesmişti. Onun en sevmediğim huyu buydu. Bazen her şeyi merak etmesi ve dinlemesi işime geliyordu ama her zaman değil. Çünkü bazı şeyleri anlatmak gerçekten zor oluyordu.
O o kadının kendisine sarılmasına izin verirken git gide kalbimin üstünde bir basın oluşmaya başlıyordu. Kadını tamamen kolunun altına aldığında yüzünde en ufak bir memnuniyetsizlik belirtisi aradım ama yoktu! Rahatsız olduğuna dair en ufacık bir belirti bile yoktu.
Tam bir erkek kaşarısın Kuzey!
Kadın hiç istifini bozmadan, büyük ihtimalle, bizim yanımıza gelmek için Kuzey'i de kendiyle birlikte çevirdiğinde Kuzey'in boş ela gözleri etrafta geziniyordu. Herkesi tanıyormuş gibi özverili bir hali vardı. Üstelik diğer adamda yanlarındaydı. Kuzey o kadının kendisini nereye götürmeye çalıştığını kestirmeye çalışırken gözleri beni bulmuştu.
Gözlerinde hakim olan boş ve alaycı parlamalar gitmiş yerine koyu bir renk gelmişti. Dudaklarına konmuş olan basit ve minik gülümseme silinirken çenesinin kaskatı kesildiğini görebiliyordum. Boynundaki damar belirginleşirken nabzı kulaklarımda atıyormuş gibi hissediyordum.
Tek istediğim o kadın ve o yanımıza gelmeden buradan koşarak kaçmaktı. Ben onu tanımadığımı düşünürken daha rahattım. En azından onun hakkında bilmediğim şeyler olduğunu düşünerek tedbirli davranıyordum ama şimdi her şey daha kötüydü. Eskiden onu tanımadığım için korkarken şimdi onu tanımaktan korkuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gel de Sil İzlerini
Подростковая литература''Bu ellerden sonra değecek başka bir elin tek amacı bana daha fazla zarar vermek olur. İşte bu yüzden senden gitmeyeceğim. İstesen de istemesen de.'' Kalp atışları ölümün ayak sesleridir. Onun her kalp atışı sonunu kendi elleriyle hazırlıyordu. Ell...