Biz mağlup olduk efendim,
çirkinliğe,kabalığa,bayağılığa
mağlup olduk.
Aziz NESİNDönüm noktası bu olmalıydı.Yani insanların önünde 2 seçenek olurdu da bir tanesi insanı olduğu yerden kilometrelerce uzağa götürürdü ya tam olarak bu seviyedeydim işte.Önümde iki seçenek,ben perişan.
Bir bebeği öldürmek.Daha doğmamış bir bebeğin canıma kıymak veya yaşayayıp yaşamayacağına karar vermek.Bir insanın elinde olabilir miydi hiç? Ya da annesinin verebileceği basit bir karar olabilir miydi?
Ben annem beni hiç sevmedi diye isyan eden,eğer birgün olmaz ya olurda çocuğum olursa diye en güzel dileklerimle büyüteceğimi sandığım ben,beş para etmeyen bir insana nasıl dönüşebildim?
Artık gözlerimden yaş akmazken verdiğim kararın en doğru karar olduğuna inandığımda saat sabahın 5'i.Yatağımdayım ve perde sonuna kadar açık.Güneş beni yakmak istercesine ışıklarını gönderirken yüzüme,rahatsız olup da çevirmiyorum
.Çeviremiyorum belkide,halim yok çünkü.Kararda emindim yani sanırım. Üzerinde düşünmekten kaçıyordum çünkü eğer bir kere düşünürsem vazgeçemezdim.Bu kararı sadece ben mi verebilirdim,yani onun hakkı yok muydu hiç? En azından haberi olması gerekmezmiydi?
Bekledikçe düşündükçe bir çıkmaza daha giriyordum.Zil çaldı.2.kez 3.kez.Kıpırdamadan yatmaya devam ettim.Ardından adımı duyunca irkildim.Artık kalkmalıydım sanırım.O gün o yataktan kalkmak benim için o kadar zordu ki.
Sırtım yataktan ayrıldığında adımlarımı hızlandırarak kapıya ulaştığımda derin nefes alıp kapıyı açtım.Banu.Elinde simit poşeti ve gülümsüyor,bana.
"Kahvaltı zamanı."
"İyiki geldin."
"Tabikide iyiki geldim.Hadi bakalım şimdi güzel güzel kahvaltı yapıp konuşacağız."
Hızlıca peynir zeytin koyarken kafamda kelimeleri toplayıp ona sormam gerekirdi.Yoksa kendim bu işin içinden çıkamazdım.
"Sence ona söylemeli miyim?"
"O? Adını bile söylemedin bana.Seninde bildiğinden şüpheliyim zaten."
Kahvaltısına devam ederken rahat görünüyordu.Gerçi rahatsız olması gereken bendim.
"Emir.Sadece adını biliyorum zaten.Gerçi nasıl bulacağım ben bu adamı.Neyse vazgeçtim."
"Şu gittiğimiz gece klübüne sorarız.Oraya gittiğine göre illaki birkaç defa daha gelmiştir yani belki bilen vardır."
"Bilen yoksa?"
"Yoksa ne kaybederiz ki.Şuan haberi yok.Bulamazsakda öyle kalacak."
"Haklısın.O zaman hemen gidip soralım.Ne olacaksa olsun."
"Nevra şu kahvaltını yap,sonra gideriz.Kaç gündür birşey yemedin zaten."
Haklıydı,güçlü olmak zorundaydım.Hızlıca kahvaltımızı yapıp etrafı toparlayıp siyah taytım üstüne kesimli kırmızı bluzu geçirdikten sonra spor ayakkabımı giyindim.Saçlarımı sıkıca bağladım.Yüzüm solgundu.Çeki düzen verip odadan çıktım.
Banu'nun arabasına bindiğimde heyecanlıydım.Klübün önüne geldiğimdede öyle.Arabadan indiğimde büyük otelin,gece klübüne doğru ben önde Banu biraz arkamda ilerliyorduk.
İçerisi gündüz vakti olduğundan boştu.Doğruca barmenin olduğu tarafa gittim.Birkaç kişi bardakları kuruluyor,içki şişelerini rafa büyük bir özenle diziyordu.Hangisiyle konuşmuştum acaba?Hiçbiri değil gibiydi, hatırlayabilirmiydim onuda bilmiyordum.Emir'e ulaşmak karmakarışık bir bulmacayı çözmek gibiydi.O sırada kenardaki adam beni farketti
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Yaz Gecesi Rüyası
Teen Fiction"'O günü hiçbir zaman unutmayacağım ben.Ama sende unutma,dediklerini unutma." Duraksadığımızda sinirli ama meraklı gözlerle gözlerimi taradı.Hatırladığımamı yoksa böyle dile getirmeme mi bozuldu bilmem ama salak yerine konulmaktan sıkılmıştım.Devam...