VANTE'NİN KADRAJI [1]

4.2K 260 102
                                    

Medya'nın çoğu yerleri bu kitapla aşırı uyumlu bayıldım 😂

Umarım severek okursunuz 💋

Huzur.

Uzun zamandır hissettiğim tek duygu olabilirdi. Herkes için farklı bir işleyişi varken, benim için huzur kesinlikle elimdeki fotoğraf makinesinin varlığı ve vizörden izlediğim dünyanın çerçevesi olabilirdi.

Fotoğraf çekmek benim için en etkili terapi yöntemlerinden biriydi. Doğanın saklı güzelliklerini keşfetmek içimde bir heyecan tohumunun filizlenmesini sağlarken, yakaladığım her karede bu heyecanın eskimemesi beni mutlu ediyordu.

Diğer insanlar tarafından dünyadan bağını koparıp küçük bir kadrajın içinde yaşıyormuşum gibi anılsamda, aslında onların asla fark edemeyeceği kirli tarafında yaşamaya alışılmış dünyanın güzellikleri içinde hapsolmuştum.

Ve bundan asla şikayetçi değildim.

"Ah ne zaman pilin bitecek Lisa? Artık benimle ilgilen!"

Kameramı masadaki kolunun üzerine yatıp mızmızlanmakla meşgul olan Jisoo'ya çevirip odakladığımda, o fark etmeden gizlice birkaç fotoğrafını çekmiştim. Haberi yokken bile mükemmel çıkmayı başarıyordu.

"Güya dertleşmek için buluştuk ama o aptal metale benden daha fazla ilgi göstermen canımı sıkıyor!"

Jisoo'nun mızmızlanmaları giderek sesli bir hal almaya başladığında hayatımın merkezine yaptığı çirkin söylemlerini duymazdan gelmeye çalıştım.

"Onun hakkında düzgün konuş." Masamın üzerine koyduğum biricik makinemi, kötü sözler duymasını istemeyen bir anne edasıyla sarıp sarmaladım.

"Ah Lalisa Manoban beni delirtiyorsun!"

Lalisa Manoban..

Sanırım bu isime alışmaya başlıyordum. İlk başlardaki gibi yabancı hissettirmiyordu, hatta kendimle bağdaştırmaya bile başlamıştım.

Jisoo, beni sadece Tayland'dan Güney Kore'ye taşınan Lalisa Manoban olarak tanıyordu. 4 yıl boyunca edinebildiğim tek arkadaşım oydu ama ona bile gerçeği söyleyemezdim.

Geçmişi unutmam gerekiyordu, babam baş edemediğim bu kimlik sorunumla her zaman 'Pranpriya artık yok, sen Lalisa Manoban'sın!' diye telkinlerde bulunsada buna alışmam zaman almıştı.

Kim Jisoo, benim tek arkadaşımdı.

Kendisiyle fotoğrafçılık kulübünde tanışmıştık, benim kadar düşkün olmasada o da fotoğraf çekmeyi seviyordu. Şu an da ise her zamanki gibi yalnızlığından şikayetçiydi.

"Yani hayatımın aşkıyla ne zaman tanışacağım Lisa, bu durumdan çok sıkıldı- hey sen beni dinliyor musun? Tanrı aşkına bırak şu makineyi sevmeyi!!"

Jisoo söyleyene kadar kucağımdaki makineyi sevdiğimi bile fark etmezken, haklı bir sinirle onu elimden alıp masaya koydu.

"Tamam odaklanıyorum sana. Anlat bana olanları geçen geceki partiden ayrılırken gayet keyfin yerindeydi."

Gecen gece dans kulübünün organize ettiği bir parti vardı, o partide görevli olmasaydım asla gitmezdim ama benim aksime Jisoo, büyük bir hevesle gittiği partide oldukça yakışıklı bir partner bularak geceyi sonlandırmıştı.

Garson neredeyse 15 dakika önce sipariş ettiğimiz kahveleri tam zamanında getirirken, merakla Jisoo'nun anlatacaklarını dinlemeye başladım.

"Evet dediğin gibi her şey iyiye gidiyordu ve kafamız çakırkeyifti ama bir anda ne olduysa arabaya bindiğimiz an, ondan uzaklaşma hissiyle dolup taştı vücudum. Bu tam 2 aydır böyle ve ben bir şekilde lanetlendiğimi düşünmeye başlıyorum."

Trouvaille •TaeliceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin