Bölüm 1: (GENEL)

870 112 143
                                    

İLK BÖLÜM GELDİ. DESTEKLERİNİZİ BEKLİYORUM.💙

HİKAYEYE BAŞLAMADAN ÖNCE BAŞLAMA TARİHİNİZİ YAZMAYI UNUTMADINIZ DEĞİL Mİ?

'Geleyim mi dedem' dedim kapının kolunu kavrarken. Yavaşça kolu aşağı indirip ittim kapıyı. Gıcırdamasıyla birlikte açılan eski, ahşap kapının ardından yatağında hali kalmamış bir vaziyette yatan dedem 'Gel kızım' dedi boğuk bir sesle.

Cansız ve az sayıdaki beyaz saçları, gözaltı morluklarıyla beraber onu epeyce bitkin ve yaşlı gösteriyordu. Bu kasvetli havadan kurtulmak istercesine gülümseyerek yanına doğru ilerleyip 'İlaçlarını getirdim' dedim. Dedemin yatalak olmasının sebebi uzun zamandan beri kalp rahatsızlığı olması ve en son ciddi bir kalp krizi geçirmesiydi. Bu yüzden artık yataktan kalkmayı bırak, konuşmakta bile zorluk çekiyordu. Elimdeki tepsiyi yatağın hemen yanındaki küçük, kahverengi komidine bırakıp tepsinin üzerindeki ilacı ve suyu uzattım dedeme doğru. Titreyen elini zorlukla kaldırıp ilacını ve suyu elimden alıp içti.

Su bardağını geri alırken 'Başının ağrısı biraz da olsun geçti mi dedeciğim?' diye sordum.

Kafasını iki yana sallayarak umutsuzca 'Artık benden yaş geçti kızım, Azrail kapıda bekliyor bende gideceğim yakında hanımın yanına' dedi. Dedemin sarf ettiği sözlere karşı tepkili bir şekilde yatağının kenarına oturup destek vermek ümidiyle elini iki elimle tuttum.'Olur mu öyle şey dedem, böyle konuşma. Hem bak ilaçlarını da içiyorsun, durumunda iyiye gidiyor.' Dedim inanmasını umarken. Durumu iyiye gitmiyordu ve doktor fazla zamanının kalmadığını söyleyip duruyordu. Büyük ihtimalle dedem de biliyordu bunu. Ağzından çıkan cümleler onun da bunu bildiğini işaret ediyordu çünkü. Ne olursa olsun ona çok iyi bakacaktım.

Elini saçlarıma koyup saçlarımı severken 'Canım kızım eğer bana bir şey olursa bu konakta kendine dikkat et, kimsenin sana zarar vermesine izin verme' dedi son zamanlarda kurduğu cümlelerin aynısını kurarken. Sıkıntıyla nefes verip'Allah rızası için böyle konuşma dedem, sana bir şey olmayacak, izin vermeyeceğim buna' dedim gözlerim hafifçe dolarken. Düşüncesiyle bile kötü olurken o an geldiğinde ne yapacağımı hiç bilmiyordum. Anam ve babamdan sonra dedemi kaybetme korkusu gün geçtikçe daha ağır bir hal alması yetmiyormuş gibi bir de her gün bu korkuyla yüz yüze geliyordum.

Odanın kapısının tıklanma sesi kulağımda yer edinince ayağı kalkıp kapıya doğru baktım. İçeri güler yüzle giren İlyas amca ve yanından ayırmadığı torunu yatağın kenarına doğru gelip hem bana hem de dedeme selam verdiler. 'Hoş geldiniz İlyas amca' dedim dolan gözlerimle. İkisi de pür dikkat suratımı incelemişti ama sanki anlamamış gibi tek bir söz bile söylememişlerdi. İlyas amca dedemin küçüklük arkadaşıydı. İnce uzun bir adamdı. 'Her vakitte torununla vakit geçirirken buluyorum seni Halil' dedi İlyas amca bir bana bir dedeme bakarak. Dedem büyük ihtimalle iş konuşmak için çağırmıştı İlyas amcayı çünkü aynı zamanda çocukluk arkadaşı oldukları gibi iş arkadaşıydılar. Yataktan kalkamasa bile işlerin tamamını amcamlara bırakmak istemiyordu. Bunun sebebi de öz oğlu olsa bile onlara güvenmemesiydi. Dedem kesik kesik nefes alıp verirken 'e ne yapalım İlyas, bana bakan bir tane torunum var senin gibi' dedi İlyas amcanın gülmesine eşlik ederken. Orada onları rahatça konuşsunlar diye yalnız bırakmak için gülümseyip 'Ben sizi yalnız bırakayım' dedim.

Kafa sallarlarken odadan çıkıp konağın sağ tarafında bulunan odama doğru ilerledim. Soğuk betonda ilerleyen ayaklarım odama girmeden durdu, gözlerim her gün doyasıya gördüğü ve ezberlediği güzelliğe takılı kaldı. Odamın hemen önünden bakınca konağın avlusu ve Mardin manzarası gözüküyordu. Konakta tek sevdiğim yer burası olup, aynı zamanda saatlerce bekleyebileceğim ve etrafı seyredebileceğim tek yer de burasıydı. Karanlıkta ayrı güzel, gündüz ayrı güzeldi. Kollarımı önümdeki taştan setlerin oraya koyup yine konağı ve konaktan gözüken dışarıyı seyretmeye başladım. Konakta kimsenin olmamasının verdiği sessizlik çok güzeldi. Aslında sorun sessizlik değildi. Sadece kimse olmayınca bulabildiğim huzurdu. Bu manzaraya bakınca hep ailem aklıma gelirdi. Burada yaşadığımız anılar benim suratıma hep ufak bir tebessüm bırakırdı.

Bundan 2 sene önce annem ve babamla birlikte bir trafik kazası geçirdik. O araban bir tek sağ kurtulan bendim. Çoğu zaman onlarla birlikte orada ölmem gerektiğini ve neden oradan bir tek benim sağ çıktığımı düşündüm. Yüzlerce hatta binlerce defa kendimi bunun için suçladım. Kazadan sonra uzunca bir süre komada yattım. Komada yattığım zaman boyunca doktorlar uyanmamı mucize olarak görürken ve amcamın fişimin çekilmesini bile dedeme söylerken dedem bunların hiçbirine izin vermemiş ve sonuna kadar dayanmış. Dedemin benden vazgeçmeyişi beni yaşatırken ona sonsuz minnet ediyordum. Bir tane amcam vardı ve nedenini bilmediğim bir şekilde beni sevmiyordu. Ona tek bir zararım bile dokunmamıştı şu zamana kadar ama o ilk fırsatta bile beni ölüme yollamaya çalışmıştı. Ne karısı seviyordu beni ne oğlu.

Aslında 2 tane oğlu vardı. Arif abi ve Feza. Arif abi Feza'dan ve benden yaşça büyüktü bu yüzden genelde işleri o yönetirdi. Feza Arif abinin tam tersiydi. Bu konakta bir o korurdu beni bir de dedem. Kuzenim mi kardeşim mi anlayamazdım ve zaten benim için sadece kuzen değil kardeşim olmuştu. Kafamı bu kötü düşüncelerden kurtarmak istercesine iki yana salladım ve diklendim. O sırada odadan İlyas amca ve torunu çıkmıştı. İşleri beklediğimden az sürmüştü. Yanlarına doğru yürüyüp dedemin kapısının oraya yani onların yanına geldim. 'Gidiyor musunuz İlyas amca?' dedim nazikçe gülümseyerek. İlyas amcayı küçüklüğümden beri tanırdım ve çokta severdim. Komadan çıktıktan sonra birçok kez ziyaretime gelmişti ve beni kızı yerine koyuyordu. Bende ki yeri çok büyüktü. İlyas amcanın da oğlu yani torunun babası ölmüştü. Neden veya nasıl öldüğünü bilmiyordum ama annesiyle birlikte Karalı konağında yaşıyorlardı.Torunuyla da daha önce neredeyse hiç diyaloğum olmamıştı ama o da benim yaşlarımdaydı. Uzun boyunu dedesinden aldığı kesindi ve uzun boyu yaşını daha büyük gösterirken kirli sakalları da ona yardım ediyordu. Dışarıdan soğuk dursa da bir tek gözlerinin mavisi suratına renkli bir hava katıyordu.

'Evet kızım. Dedeni daha fazla yormayalım' dedi güler yüzle. 'Bir kahve yapsaydım İlyas amca size' dedim teklifimi kabul etmesini beklerken. İlyas amca 'Sağol kızım bugün çok iş-' demişti ki, torununun öksürük sesiyle ikimizde kafamızı oraya doğru çevirdik. İlyas amca hafifçe tebessüm ederek kafasını bana çevirdi ve 'içeriz bir kahveni kızım' dedi elini torunun sağ omzuna koyup sıkarak. Kahveyi yapmak için izin alırken onlar da oturmak için avludaki sedirlere doğru ilerlediler. Bugün mutfakta çalışan ablalar aile ziyaretine gittikleri için mutfakta bomboştu.

Kahveler elimde avluya geri girmişken, onların ciddi tavırları dikkatimi çekti. Elimdeki tepsiyi İlyas amcaya uzattım. Anlamadığım bir tavırla gülümseyip tepsideki kahveyi aldı. İlyas amcanın ardından torununa da uzattım aynı şekilde. O da yavaş hareketlerle kahveyi alırken bende köşeye oturdum. 'İşleriniz nasıl gidiyor' diye sordum konu açmak istercesine. 'Şimdilik iyi gidiyor kızım Allah utandırmasın' dedi kahvesinden bir yudum daha alırken. 'Ellerine sağlık kızım bu arada kahvende çok güzel olmuş.' Kafasını torununa çevirip onay almak istercesine baktı. Torunu da anlamış olacak ki kafasını bana çevirip 'ellerine sağlık' dedi düz bir şekilde.

Dedesinin zoruyla bana ellerine sağlık derken, içimdeki gülmeye engel olmayıp hafifçe güldüm. İkisi de şaşkınca bana bakıp ne olduğunu anlamazlarken 'afiyet olsun' dedim soru sormalarını engelleyerek. Kahvelerini bitirip kalkmak için izin isterlerken kafamı onaylarcasına sallayıp 'Ben size eşlik edeyim o zaman' dedim. Ben önden onlar arkadan ilerlerken konağın kapısına gelip kapıyı açtım. Kapıdan çıkmadan önce bana doğru dönüp ciddi bir tavırla 'Kızım, en ufak bir şey olursa bile bana haber vermeni ve kendine burada çok dikkat etmeni istiyorum' dedi bir baba şefkatiyle. Bugün dedemde aynı şeyi söylemişti ve ben ne olduğunu bir türlü anlayamıyordum.

Kaşlarımı hafifçe çatıp 'bugün dedemde aynı şeyi söyledi İlyas amca, ne olabilir ki bana burada?' diye sordum. Hafifçe gülümseyip 'görüşürüz kızım' dedi sorumu es geçerek. Ona eşlik edip 'görüşürüz İlyas amca' dedim ve onlar kapıdan çıktıktan sonra kapıyı kapattım.

Niye herkes bu konakta kendime dikkat etmemi söyleyip duruyordu?

SÜVEYDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin