YENİ BÖLÜM GELDİ.
UMARIM SEVERSİNİZ..
Kafamın içindeki düşünceler dağınık bir odayla eşdeğerdi. Derince nefes alıp avluda bulunan sedirlere oturdum. Gözlerim gökyüzünde kendini yağmur yağdırmamak için zor tutan bulutlardaydı. Her buraya oturduğumda gözlerimin önüne farklı bir anı gelip bana yoğun duygular yaşatmasına neden oluyordu.
Bir süre sonra konağın kapısının açılmasıyla bakışlarımı o tarafa doğru çevirdim. Ahşap, yer yer boyası sökülmüş olan kapı hiddetle kendini duvara doğru attı. Amcamlar ciddi tavırlarıyla içeriye girerken bugün şirkette Hancızade'lerle olan toplantının kötü geçtiğini anladım. Bunu da Feza'nın evden çıkmadan bana söylemesinden anlamıştım. 'Hoş geldiniz' dedim saygımdan ayağa kalkarken.
Amcam ve Arif abi beni görmezden gelip yanımdan geçerken Feza gelip yanıma oturmuştu. Beni umursamayışları artık beni üzmezken önümde birleştirdiğim ellerime bakmayı kesip bende oturdum ve 'kötü mü geçti?' diye sordum. Bu Hancızade'ler bizimle düşmanlardı. Onlarla aramızda olan gerilim normalde şirketler arasında olan çekişmeden fazlasıydı. Neden olduğunu bilmiyorum ama bizi batırmak için ellerinden gelini artlarına koymuyor ve sürekli açığımızı arıyorlardı.
Kafasını onaylarcasına sallarken 'Sen boş ver bunları dedem ne yapıyor?' diye sordu. İlyas amcanın torunuyla gelip dedemi gördüğünü söyledim. 'Alkın da geldi mi?' diye sordu. İlyas amcanın torununun adı Alkın'dı. Feza'yla Alkın iyi anlaşırdı. 'Neyse o zaman ben bir babamlara bakayım, malum' deyip, gülümseyip ayağı kalktı.
Gülümsemek Feza'ya yakışıyordu çünkü yanağında gamzesi oluşuyor esmer teni ve siyaha yakın saçları da suratını sevimli yapıyordu ama bunlara rağmen ona yakıştırdığım otoritesi vardı. Bende peşinden ayağı kalkıp kendi odama doğru çıkarken amcamlarım odasından duyulan bağrışmalara kulak misafiri oldum.
'Hepsi onun yüzünden Hatice. Kemal'le Meryem defolup gitti bu konaktan da, hayattan da ama bu kız bir türlü gitmek bilmedi.' Hararetle söylediği sözler üzerine biraz duraksadı 'Babam olmasa bu kız şuanda burada olmayacaktı. Karahanlı soyadı onun yüzünden lekeleniyor görmüyor musun?'
Kemal ve Meryem diye bahsettikleri annem ve babamdı. Aslında böyle sözleri ilk duyuşum değildi ama daha önce hiç bu kadar ileri gitmemişti. Annem ve babam hakkında normalde tek kelime laf etmezdi. Nasıl kendi öz kardeşi hakkında böyle konuşabilirdi veya onun böyle konuşmasını sağlayan olay neydi? Kafamda bin bir düşünce oluşmuştu.
Gözümden bir damla yaş yanaklarımdan süzülerek boynuma giderken elimin tersiyle sildim. İlk zamanlarda bu sözler canımı çok acıtır ve hatta saatlerce ağlatırdı. Ama bırakmıştım ağlamayı. Çünkü söz vermiştim ben. Anneme, babama ve dedeme.
Peki şimdi niye ağlıyordum?
Daha fazla bu ortamda bulunmamak için kendi odama doğru dönmüştüm ki Arif abiyle karşı karşıya geldim. Acıyarak bana bakarken 'her şey bitti şimdi de kapı dinleyicisi mi oldun?' dedi kalın, tok sesiyle. Heybetlice boyu ve keskin yüz hatları bana olan nefretiyle birleşip kendimi kötü hissetmeme neden oluyordu.
Elimi yanağıma götürüp silerken cevap vermeden yanından geçip kendi odama doğru gittim. Verilecek cevap yoktu çünkü yakalanmıştım. Hem de suçüstü. Kapıyı hızlıca kapatıp kendimi yatağıma attım. Yataktan çıkan cızırtı sinirimi bozarken çarşafların soğukluğu biraz da olsun kendime gelmemi sağlıyordu. Aklım hala amcamın söylediklerindeydi. Ben nasıl Karahanlı soyadını lekeleyebilirdim ki. Daha onların adından başka hiçbir şeylerini bilmezken nasıl yapabilirdim bunu?
Komodinde duran çerçeveyi elime alıp yatağımda yana dönerek uzanmaya devam ettim. Bana ailemden kalan son eşya bu fotoğraftı işte. Annem ve babamın yan yana birbirlerine aşkla bakarak güldükleri fotoğraftı. Annemin kucağında ben vardım. Daha ben bebekken çekilmiş bir fotoğraftı. Annem koyu kahve saçlıydı. Orta boylarda beyaz tenli bir kadın. Babam ise uzun boylu ve siyah saçlıydı. Duruşundan karakteri belli olan ağır mizaçlı bir adamdı.
Annem bu fotoğrafa çok değer verirdi. Çerçevesini bile özenle seçmişti. Şuanda tek isteğim annemin ve babamın burada olmasıydı. Onlara sarılmak, onlarla uyumak, onların şefkatini hissetmek... Elimdeki çerçeve sarıldım. Şuanda tek yapabildiğim buydu. Gözlerimi yavaşça kapadım ve kendimi uykunun soğuk kollarına bıraktım.
Bağırtılarla birlikte açtım gözümü soğuk yatakta. Dışarıdan gelen seslerin hayra alamet olmadığı kesindi. Dün anın verdiği üzüntü ve yorgunlukla uyuya kalmıştım. Vücudum epey üşümüş, ellerim buz gibi olmuştu. Hala elimde duran çerçeveyi alıp komodinin üzerine geri bıraktım. Kapımı gıcırtısı çıkmasın diye yavaşça açıp bağırtılara karşı kulak kabarttım.
Nilüfer abla, konağın mutfağında görevli kişi, hemen dedemin kapısının önünde bir elinde tepsi öbür elinde bezle ağlayarak bağırıyordu. Kaşlarım kendiliğinden çatılırken, kalbim ağzımdaydı. Açık olan kapıdan yatakta yatan dedemi görebiliyordum. Ellerim kapımı biraz daha aralamıştı.
' Yetişin' diye feryat kopardı dudaklarının arasından nilüfer abla. Sesindeki tını kalbimi biraz daha çarptırırken kalbim yerinden çıkacakmış gibi hissediyordum. Hızla o tarafa doğru koşup ellerinden tuttum Nilüfer ablanın. Bir cevap bekleyen gözlerim onun gözlerini bulmuştu hemen.
Gözleri şişmiş, ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Bu durum beni iyice endişelendirirken amcamlar da gecelikleriyle kapıya çıkmış olan biteni anlamaya çalışıyorlardı. 'Ne oldu Nilüfer abla?' diye sordum beklemeden. 'Kızım Halil Ağa...' diyebilmişti sadece. Kabullenmek istemediğim şey gerçek mi olmuştu?
Tek dayanağım da gitmiş miydi?
SEVDİNİZ Mİ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜVEYDA
Teen Fiction'Niye bana bu kadar kötü davranıyorsun?' diye sordum gözlerimi eşsiz gözlerine sabitleyip. 'Ne yaptım ben sana?' Donuk, soğuk bakışları gözlerime bakmak istemiyordu. Sanki dudakları hareket edip bana cevap vermek istemiyor gibiydi. O da uyum sağlad...